Benim hareketlendiğimi gördüğünde, yaklaşmak için hamle yapsa da duraksadı. Onu kendi evinde yabancı etmiş gibiydim. Hala odanın eşiğinde öylece kalmıştı. "Eğer merak ettiğin bir şey varsa sorabilirsin." dedim. Babamdı sonuçta.

"Var ama yanlış anlayacağından korkuyorum."

"Anlamam." diye cesaret vermeye çalıştım. Nasıl olsa kırılmaya alışkın kalbim idmanlıydı.

"Gelmen beni memnun etti." diye durdu. "Burası senin evin."

Yavaşça yaptığı girişini anladığımı belli etmek için kafamı salladım. Dikkatli gözleri yüzümün her hareketini inceliyordu. "Annen hakkında söylediklerin beni rahatsız etti. Ölsen nasıl haberi olmaz."

Benim iyi bir evde, iyi bakıldığımı sanmaya devam edebilirdi. "Annem ve Yavuz yurt dışındalar o yüzden." Yoksa normal şartlarda hep ilgiliydiler tabi ki.

Birşeyleri kabullenememişti. "Seni bırakıp nasıl gider? Kaç gündür yok? Sen nerde kalıyorsun..."

İtiraz yağmurunu hızlı bir girişle durdurdum. "Sadece bir aydır böyle."

"Ay mı... Ay mı!" Onaylamayan ses tonu yükseldi. "Annem yok, kocası olacak o herif yok. Sen nerdesin!"

Arada geçen bir takım olayları atlayıp "Çağan ile onun babaannesinde kalıyorduk." dedim itiraz etmesine izin vermeden. "Selma Hanım iyi biri. Hem yalnız, hem yaşlıydı. Annemler dönene kadar..."

"Ne zaman dönecekler belli mi? Kim bakıyor sana?"

"Bakılacak yaşı çoktan geçtim." diye atladım. Bir kaç ay annesiz kaldım diye kıyameti koparıyordu, ama zaten hep annesiz gibiydim. "Zamanında az çok baktılar bana, sen hiç bir şey yapmadın."

Ağzımdan çıkanlar suratını değiştirirken, iri cüssesi hayal ürünüm gibi küçüldü. Hemen pişman olmuştum. "Öyle söylemek istemedim."

"Seni o evden almasıysam, annen iyi olduğunu söylediği içindi..." diye söylediğimi kabullenmişçesine başını eğdi. "İyi baktılar değil mi? Mutluydun."

Mutlu bir çocukluk geçirdiğime inanması en iyisiydi. Tıpkı Çağan'ın benim ağzımdan yazdığı mektuptaki gibi mutluyum diye yalan atmalıydım. Acaba o mektubu okuduğunda nasıl bir hayal kırıklığına uğramıştı. Üzüntüsünü düşünürken, bunu tekrar yaşamasına izin veremezdim. Peki ama benim yazmadığım mektubu ve okulun önünde onu reddedişimi nasıl açıklayacaktım. Hem annemin gezmeye gitmesi benim suçummuş gibi davranıyordu. Yapılabilecek en kolay şeyi yaparak ağlamaya başladığımda bir kaç adım gerileyip kapının eşiğine yaslandı. "Üstüne fazla mı geldim?" dedi suçlu suçlu.

Onunla daha fazla konuşmak istiyordum ama ağlama isteğim daha baskın geliyordu. Bir kaçış yeri aradım. "Banyoya ya gidebilir miyim?"

Sesimin mahçupluğu bana yabancı çıkmıştı. Kendimde bu eve yabancı hissediyordu. Bu halim onu da memnun etmiyordu. "Burası senin evin." diye bastırdı. "İzin almana gerek yok. Banyoda istediğin her şey var."

...

Hastane kokusunu üzerimden attığımda suyun altından çıktım. Bir tarafım biraz daha yalnız kalıp düşünmek istiyordu ama diğer yandan babamla geçirdiğim zamanı ne ziyan etmeye gönlüm el vermiyor, ne de ağlayarak berbat etmek istiyordum. Banyo dolabını açtığımda başta havlu olmak üzere istediğim çoğu şey vardı. Kurulandıktan sonra, ambalajını yeni açtığım eşofman takımını giydim. Bana kalsa giyecek hiç bir şeyim yoktu, buraya hiç hesap etmeden gelmiştim.

İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)Where stories live. Discover now