Etraftaki tenhalığı yoklarken, diğeri "Çok içerse öyle olur." diye atladı.

"Hiç içmedim ben." diye onu kestim.

Beni inanamayarak süzerken "Çağan nerede?" dedi.

Ondan kurtulsam bile adı beni takip ediyordu. Onun gölgesinde kalmaktan nefret ediyordum. Ondan kaçabileceğim hiçbir yer yokken, buradan kaçıp gitmenin zamanı gelmişti. "Bilmiyorum." dedikten sonra yolun karşısına dönecekken kolumun yakalanmasıyla durdum. Rahatsız ederek koluma asılan el, içime dolan havayı buz kestirdi.

Sesi olduğundan daha kötü ve hoşuma gitmeyen bir tonda çıkmaya başlamıştı. "Ayrıldın mı ondan? Bitti mi seninle işi?"

Kolumu geri çekmeye çalışırken "Bırak!" diye soludum ama hiç istifini bozmadı. "Üzülme, hayat böyle. Başka seçeneklere bak."

Beynim söylediklerimi idrak edemezken, hissettiğim tek şey panikti. Bir seçenekmiş gibi önümde dikilen yabancıya bağırdım. "Saçmalama bırak beni!"

Diğeri arkadaşına destek olurcasına alay etti. "Çağan'ın seninle işi bitmiş be güzelim. Asıl sen bırak boş hayalleri. Hem Kamer iyi çocuktur, işini bilir."

Beni çektikleri yere adımlarken bacaklarımı durduramıyordum. "Bırak yoksa bağıracağım!" dedim içime doldurduğum nefesimle hakiki bir çığlık atmaya hazırlanarak.

"Sende çok uzattın be kızım. Gel biraz içer, sonra takılırız."

Verdiği cevapla hızlanan adımlarına karşı, aldığım derin nefesi bıraktım. "İmdat!"

Sesim korkumun etkisiyle beklediğimden daha güçsüz çıksa da, beni çekiştiren kol durdu. "Bağırmasana kızım!"

Beni kurtaracak birinin arayışıyla dönen başım, yüzümün yanını yalayıp geçen alevlerle savruldu. Kontrolsüzce yana eğilen bedenimi tutan tek şey kolumu koparırcasına çeken sürüklemelerdi. Başıma sağlanan ağrı ve ağzıma dolan kanın tadıyla ağlayamayacak kadar şaşırmıştım. Başımın üzerindeki gece pis kokulu bir arabanın tavanıyla örtülürken olanı biteni zorlukla algılıyordum.

Patlayan dudağımı sıyırıp çenemi kerpeten gibi sıkıştıran el koltuktan kaldıramadığım başımı kendine çekti. "Bu ağzınla Çağan'a yaptıklarını bana da yap."

Korku ve iğrenmeye iliklerime kadar hissederken, yüzüme yaklaşan yüzüyle avazım çıktığı kadar bağırdım. Uyuşan bedenim gücü yettiğince ses çıkarıp debeleniyordu ama ağzıma kapanan el ve üzerime yüklenen ağırlıkla durdu. "Tamam bende salya alışverişini sevmem hiç!"

Söylediği her söz beni daha derin bir çukura gömüyordu. Kusmanın eşiğinde kımıldanmaya çalışırken sivri dizi karnıma serçe girdi. Beni nefessiz bırakan acıyla tıkandım. Ağzımı tuttuğu eliyle başımı kaldırıp geri itti. Ensemin yukarısındaki acıyla gözlerim sulanırken henüz ağlamamıştım ve ağlamamak için direndim. Ama birkaç damla şakaklarımı yalamaya başlamıştı. Tüylerimi diken diken eden bir gülüş yankılanırken "Şimdiden ağlamaya başladın. Böyle yaparsan senin için daha acı verici olur." dedi. "Oysa güzel olduğun için sana iyi davranacaktım. Kımıldamayı kesersen..."

Başımın acısını unutarak karnımı düşündüm. Ona birşey olmasından korkmaya başlamıştım. Onu burada bu şekilde kaybetmeyi istemeyen tarafım uysalca başını sallarken yüzüme kapanan elin baskısı çözüldü. Delice bağırıp debelenmenin faydası olmadığını anlamıştım. Ağırlık üzerimden çekilip, pantolonuma uzanmak için eğildiğinde kendimi koltuktan yere attım.

Belimden çekiştirip beni koltuk arasından çıkarmaya çalışan ellerden kaçınırken boğazıma dolan acı tatla birlikte çığlık attım.

İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)Where stories live. Discover now