Son bir çabayla "Beni hiç mi özlemedin?" diye sordu. Yumuşak sesini duyar duymaz, gözlerimi ondan kaçırıp sığınacak bir yer aradım. İnkar edemeyeceğim kadar çok özlemiştim onu. Hiç bilmediğim biryerde yalnız kalmaktan, tek başıma uyumaktan korkuyordum.

Bedeni bana değmese de, ısısını hissedebileceğim kadar yakınıma geldiğinde nefes alışını duymaya, kokusunu hissetmeye başladım. Başını, saçlarımın üstüne eğdi ama dokunmadı. "Ben senin tenine alışığım, senin kokuna." Nefesi, kısık sesi arasında alnımı sıyırıyordu. "Uzaktan bakmayada alışığım, ama ne zamana kadar..."

Biraz düzene girmiş kalbim tekrar ritmini şaşırırken aklıma beni de alıştırdığı şeyler geldi. Hepsi de yüz kızartan şeylerdi. Utanç panikle damarlarımda ilerlerken, onu itip "Beni tekrar becermene izinsiz vermeyeceğim!" diye bağırdım.

Şaşkınlıkla geriledi. "Ben ne zaman öyle... Sende şu kelimeyi kullanıp durma, asabım bozuluyor!"

Kendimden biraz olsun utansamda, beni azarlamasıyla kendime geldim. Sinirle ayılarak dolandırdığım gözlerim yatağımın köşesinden sıyrılan örtümü gördü. Karıştırmadık yer bırakmamıştı! Odamın altını üstüne getirmesini hayal ederek yükseldim. "Yaşamıma hiç saygın yok mu senin? Şu karıştırma işlerini bırakmayacak mısın?"

Sinirle solurken tepkili bir hareketle karıştırdığı cebinden küçük bir paket çıkarttı. Kalan tek hapı yüzüme doğrultarak "Bunu mu arıyorsun?" diye suçlayıcı tonda bastırdı. "Herhalde bunu sana Aras verdi!"

Yakaladığım fırsatla sırıttım. "Hayır, yeni sevgilin verdi." dedim. "Karşılığında ne istedi biliyor musun? Seninle konuş-ma-ma-mı."

"Dilara yüzünden mi benimle konuşmuyordun?"

Elini alnıma şaplatırcasına bastırıp, haykırışımı tuttum. Şaşkınlıktan öte bir öfke yayılıyordu. "Dilara yeni sevgilin yani!"

Onu sinir etmek için söylediğim şey, hiç beklemediğim kadar şiddetle vurmuştu beni. Hiç şaşırmamış, sorgulamamıştı bile. Kapana kısılmış hayvanlar gibi, üstüme üstüme gelen duvarlar arasından kaçacak bir yer arandım. Kapıya yönelirken Çağan benimle birlikte hareketlenmişti ama kapının önündeki engellere takıldı.

Buraya gelirken beni rahatsız eden kalabalık, şimdi işime yarıyordu. İnsanlar arasından akıp giderken nereye kaçtığımı bilmiyordum. Etkilendiğim basit bir söz değildi. İçimde ayni anda bir çok şey patlıyordu. Nefes almaktan ölmek isteyecek kadar çok sıkılmıştım. Sigara kokusundan rahatsız olarak bahçeye çıktığımda, azalmayan kalabalık beni sokağa yönlendirdi. Nefesimi tutup sokak lambasının bozuk olduğu köşeye kadar koşturdum. Kaldırımın kenarına oturduğumda ciğerlerim patlayacak gibiydi.

Tedirginlikle taradığım etrafta Çağan yoktu, izimi tamamen kaybettirmiş gibiydim. Abartılı gürültü yerini uzaktan gelen sessizliğe bırakmıştı. Sadece yolun biraz ilerisinde kapıları açık bir arabadan konuşmalar geliyordu. Başımı dizlerimin üzerine gömüp titrerken, bir süreliğine kesilen sesler sanki bana doğru yaklaşıyordu. Yakınlarıma düşen bir cismin sesiyle başımı kaldırdığımda bir bira tenekesi döne döne içindeki köpüklü sıvıyı dökerek ayaklarımın dibine kadar gelip durdu. Tenekenin peşinden eğilen kol yüz hizama gelince durmuştu. "Seni tanıyor muyum?"

Hızlıca "Hayır." diyip yüzümü çevirdim. Ama diğeri yanımıza geldi. "Ben tanıyorum. Şu Çağan'ın yanındaki."

Onun ismini duyduğumda başımı yerden kaldırdım. İçlerinden birini gözüm bir yerlerden ısırıyordu.

"Tanıdın mı beni?" dedi hevesle.

Sadece Çağan'ın yanında bir kez gördüğümü hatırlıyordum. Elimi başımın yanına yaslayıp soğuk zeminden kalktım. Başım dönerken beni tutmaya çalışmasından içgüdüsel olarak kaçınmıştım. İlgiliymiş gibi "İyi misin?" dedi. "Gel biraz dinlenelim istersen."

İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin