Başını dehşet içinde salladı. "Ben senden hiç karşılık beklemedim."

Gözlerinin suçlandığını gördüğümde, soğukkanlı olmak için kendimi daha fazla zorladım. "Sana iki kelime yazıp gittim. Neden hala peşimdesin? Hiç mi gururun yok senin!"

Yumuşak yüz ifadesi sertleşirken "Evet yok!" diye bağırdı. "Söz konusu sensen, yok!"

Damarına basmak istercesine "Biliyorum." diye sırıtmaya çalıştım ama yüzüm ağlayacak gibi düşmüştü. Kollarım ve bacaklarım ölü gibi tepki vermiyordu. Çağan bu halimde, hala bir yanıt arıyordu. Kollarını yukarı kaldırıp iki eliyle saçlarını karıştırdıktan sonra sesini biraz alçalttı. "Sana kötü davrandığım için böyle yapıyorsun. Çok üzdüm seni, saklamaya çalışsan da kırıldın biliyorum. Ama yapma Lidya, hadi evimize geri dönelim. Sana söz veriyorum, bir daha hiç üzülmeyeceksin."

Kısa bir an kafamı göğsüne yaslayıp, ona sarılmak istedim. Ne yaşadığımız hiç umrumda değildi. Gelecekte ne olacağını bile önemsemedim. Ama sadece çok kısa bir an sürdü. "O eve bir daha adımımı atmayacağım." diye yana çekilip ondan uzaklaşmaya çalıştım.

Kolunu duvara dayayıp, önümde durdu. "Saçmalamayı kes."

Yutkunup diğer tarafa geriledim. Kırılmıştım ve içimden bir ses daha da fazla paramparça olacağımı söylüyordu. Bende onu daha fazla üzmeliydim. "Evet intikam aldım, çünkü bana çok kötü davrandın. Bende gittim ve geri dönmeyeceğim." diye tısladım. Ağlamamak ve bağırmamak için tuttuğum sesim giderek kısılıyordu. Susmam onu daha çok sinirlendirmişti. Sesi benden çok yükseldi. "Her şey intikamdı, bedeldi öyle mi?" diyerek dirseğimden tutup beni odanın ortasına doğru sürükledi. "Öyleyse inandır beni!"

Zaten küçük olan odada tökezlemeye yada ayak diretmeye bile zaman bulamamıştım. Sırtımdan sertçe ittiğinde yüzüm yatağın üstüne kapandı. Ne olduğunu bile anlayamamıştım ama kötü bir şey olduğunu bilen gözlerim aptal gibi sulandı. Boğazımda oluşan yumruyu yutkunarak kalkmaya çalıştığımda iki güçlü el, beni yatakta yana çevirirken kendimi oyuncak gibi hissetmiştim.

Sırt üstü devrildiğimde, şaşkınlık içinde Çağan'a baktım. Kalkacak halim yoktu ama beni omuzlarımdan bastırarak yatağın yumuşak dokusunun içine doğru itti. Ani bir hareketle üstüme çıktığında, ağırlığıyla nefesim kesilmişti. "Her şey karşılık içinse..." dedi. "Senin için çok acı çektim. Çok şey kaybettim. Bunları telafi etmen gerek, hemen kaçamazsın."

Ağırlığıyla yüzümü buruşturup, çenemi karnına eğdim. Kasıklarının baskısını üzerinde hissediyordum. Gözlerim kot pantolonunun beli ve tişörtünün sıyrılan kısmından görünen sert karnına kaydı. Daha önce onu çıplak görmüştüm ve dokunmuştum ne olduğunu biliyordum. Yatakta iyice geriye gömülen bedenim onun güzel vücudunun yanında zayıf ve solgun kalıyordu.

Aklım tişörtüne ve onun altındakilere kayarken, yüzümü tavana çevirip düşüncelerimden kurtulmaya çalıştım. "Haklısın." derken sesim, düşüncelerimi gölgeleyecek kadar soğuk ve yabancıydı. Kendimi gizlemek için söyleyeceklerim beni utanç denizinde boğsa da " Kaç kere daha gerek?" diye sordum.

Yüzüme eğilip, çenemin kıyısında öpecek gibi durdu. Kaçamadığım yoğun bakışları, somut bir madde gibi yüzümde gezerken nefesi çenemden boynuma doğru aktı. "Ölene kadar bitmeyecek. İstersen sayabilirsin."

Ellerini gömleğimin yakasında hissettiğimde, olacakları çoktan kabullenmiş gibiydim. Umarım ilk seferki kadar acımaz diye düşündüm. Hızlı ve becerikli parmakları, düğmelerimi tek tek çözerken nefesimi tutup, kıstığım kirpiklerim arasından onu seyrettim. Gömleğimi sonuna kadar açtıktan sonra, yüzünü kaldırıp bakışlarıma karşılık verdi.

İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin