Onunda elinden bir şey gelmese de, yapılacak en mantıklı şey buydu. Artık Yavuz ve Bağnu'nun yüzüne bakamazdım. O evde yaşamamın imkan yoktu. Çağan beni unutmalıydı. Okulların açılmasına bu kadar az zaman kalmışken belki de gotik bu fırsattan yararlanırdı ve Çağan'a benim veremediğim mutluluğu verirdi.

Sonra da onu öldürürdüm... Sinirlerim tepeme çıkarken tekrar bir ağlama nöbetine düşmüştüm. Yüzümü örtünün ucuyla silip olanları unutmaya çalıştım.

Ama insanın her istediği olmuyordu işte. Bir aile ve ev istemiştim. Bu uğurda her şeyi yapmıştım. Sonundaysa elimde hiç bir şey kalmamıştı. Çağan'a benim için yaptığı her şeyi ödemiştim.

....

İzmir'de kaldığım için şimdiden pişman olmuştum. Böyle olacağını bilseydim, asla İzmir'den yana tercih yapmazdım ama artık olan olmuştu ve kendimi buraya hapsolmuş gibi hissediyordum. Ya bir sene daha bekleyecektim yada yatağımdan kalkıp okula kayıtların son gününü kaçırmayacaktım.

Dünden beri yataktan çıkmamış olmak, dinlenmek için yeterli bir süreydi. Buna rağmen, hala kendimi uykulu hissederek yataktan kalktım. Ancak giyinmeme ve saçımı yapmama yetecek kadar zamanım vardı. Bir yanım hiç istemediğimi söylese de, diğer yandan sonuçta orası üniversiteydi. Önemli bir yer olduğunu düşünüp heyecan duymaktan kendimi alamıyordum.

Koyu renk bir kot pantolonun üstüne metal düğmeli kolsuz bir gömlek seçtikten sonra saçlarımı maşalayıp yarısını arkaya sabitledim. Yanaklarımdaki hafif pembelik dışında normal görünüyordum. Kahvaltıyı es geçip yola çıktığımda, daha önce defalarca önünden geçip içeri giremediğim okulun yerini çok kolay bulmuştum.

Etrafta aileleriyle dolanan öğrencileri görünce içimde bir burukluk hissetsem de, dikkatimi benim gibi yalnız olanlara yönlendirmeye çalıştım. Ama, ailesi olmadan gelenlerin yanlarında bile ya sevgilileri yada arkadaşları vardı. Onlara da sahip olmadığımı hatırlayıp, fazla dikkat çekmeden kalabalıkta kaybolmayı umdum. Adım başı yurt broşürü dağıtanlar ve yol soranlar beni sinir etse de, kayıtların yapıldığı binaya ulaşabilmiştim.

Yoğun bir kalabalık ve uzun bir kuyruk vardı. Bana bakanbir kaç gözden kafamı çevirip kendi işime bakmaya çalıştım. Ama meraklı gözlerim etrafa binalara, ağaçlara ve yoldaki taşlara bakmadan duramıyordu. Burnuma çektiğim havanın bir başka koktuğunu hissettim. İnsanlardan kaçmak için ne kadar çabalasam da, sürekli inceleniyor gibiydim. Sırtımdan geçen buz gibi ürpertiyle başımı sağa sola çevirdim.

Biraz uzakta Ela'ya benzeyen ama ondan daha güzel bir kız bana doğru yürüyordu. Yanından geçen kızı tıpkı onun gibi itti ve bakışlarını bana dikti. Makyaj yapmıştı ve fazlasıyla kilo vermişti. İstemeden de olsa kendimi onunla kıyaslamadan edemedim. Onunla farklı sebeplerden de olsa, bendekilo vermiştim. Ama bunun dışında diyete gitmemiş yada daha güzel olmak için uğraşmamıştım. Çünkü lisenin son yazı tam anlamıyla boş ve zaman kaybıydı.

Ela, kavga çıkaracak gibi dursa bile yanıma geldiğinde ilk günden rezalet çıkarmamak için fısır fısır tısladı. "Sen beni mi engelledin?"

Bana hesap soruyor gibi duruyordu. Bir yandan da beni aradığını düşünüp sevindim. "Beni aradıysan, telefonum kırıktı." dedim sakince. "Bir şey mi söyleyecektin?"

Buna hiç ihtimal vermemiş gibi şaşırmıştı. "Kayıtları söyleyecektim." diye durumu toparlamaya çalıştı.

"Anladım." dediğimde ikimizde bir süre sessiz kaldık. Aramızın bozuk olduğunu ve beni tamamen görmezden geleceğini sanıyordum. Etrafa rahatsız rahatsız baktıktan sonra "Bağnu Teyze nerede?" diye sordu.

İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt