"Boynun benden iğreniyor mu söylesene?"

Gelip giden görüntümün üzerinde siyah noktalar uçuştu. Kollarımın kontrolsüzce seyirdiğini ve başımın arkaya doğru düştüğünü hissettim.

"Şimdide iğreniyor mu? Nefret ediyor mu?"

Beynimin içinden gelen çatırtılar verebileceğim binlerce cevabı susturdu. Giderek kararan görüşüm binlerce siyah noktayla kaplandı. Artık uyuşmuş nedenini hissetmiyordum.

Seni seviyorum, senden vazgeçmeyeceğim Lidya.

Bana söylediği yeminlerin hepsi kafamda dönüp yerini en pis, en karanlık şeylere bıraktı. Adımı söyleyişini, ismimin dudakları arasında nasıl ezildiğini unuttum. O kadar karanlıktı ki boşluktan başka bir şey yoktu. Hayatım elleri arasında kayıp giderken odağını kaybetmiş gözlerimi kapattım.

Şimdi deli gibi atan kalbim birazdan duracaktı. Yanan gözlerimi sıkınca kirpiklerim arasından bir kaç damla yaş süzüldü. Sıcak sıvı yanağımı yalayıp geçti. Derin bir nefes aldım. Bedenim yere külçe gibi yığılırken ihtiyaçla debelenen ciğerlerim içine derin derin nefesler çekti. Yerde kıvrılıp toparlanmaya çalıştım. Tek bildiğim şey artık nefes alabildiğimdi.

Dizlerimin üzerinde doğrulup kapının kilidini çevirdim, kapı açıldığımda tekrar yere düşmüştüm. Emekleyerek dışarı çıktım. Çağan'ın da benim gibi yerde olduğunu göz ucuyla fark etmiştim. Arkamdan adımı mırıldanırken kendimi koridora attım.

Duvardan destek alıp sallantıdaki bacaklarım üzerinde doğruldum. Penceresiz koridorda görmeyen gözlerimle koşturdum. Bacaklarım havada süzülüyor gibiydi. Birinin beni arkamdan yakalamaya çalıştığını hissetsem de devam ettim.

Iskalayan parmakları sırtımı yalayıp geçti. "Dokunma bana!" diye haykırdım. Kulaklarımın uğultusundan kendi sesimi dahi duymuyordum ama bağırdığını anlayabiliyordum.

Duyu organlarım yeteceğini kaybetmiş gibiydi. Yıllardır yaşadığım evdeki yolumu iç güdüsel olarak buldum. Batan gemiyi ilk terk eden fareler gibi çıkışa yönelmiştim. Omzum duvar kenarına sürterken koridor boyunca yürüyerek merdivenlere ulaştım. Koridorun sonunda donakalmış suliet tam olarak bana bakıyordu.

Koyu göz makyajının altındaki gözlerini benim arkamdaki kişiye çevirdi. Çağan olduğunu tahmin ettiğim kişiye bakarken yüzüne dehşet dolu bir ifade oturdu. Beni ve birlikte odadan çıkışımızı görmüştü. Ne halde olduğumuzu bile bilmiyordum. Kafamda beliren tek düşünce yanlış olduğumuzdu. Yanlış bir şey yapmıştım

Bastırdığım mide bulantısıyla merdivenlerde yanından geçtim. Basamakları üçer beşer atlarken beni durdurmadı. Delice koşturup apartmana çıktığımda arkamdan duyduğum tek ses Çağan'a ait olamayacak kadar yaşlıydı. Kulaklarımı Yavuz'a tıkayıp asansörlere fırladım.

Çağan'ın arkamdan geldiğini biliyordum. Boğazımda hissettiğim acıyı hatırlayınca adımlarımı hızlandırdım. Zorlanan ciğerlerim ve taşıyamayacağım kadar ağır kalbim canımı yakıyordu. Omzumu asansör kapısına çarptığımda bile acısını batırdılar. Tek istediğim şey kurtulmaktı. Neden ve kimden kaçtığını bilmeden asansörün düğmesini yumrukladım.

Çağan beni yakalayamamıştı. İlk kez aramızda bir şeylerin koptuğunu hissediyordum. Kafamın içinde hiç bir cevap bulamadım. Tamamen yalnız ve boştum, tüm düşüncelerim durdu. Ne olduğunu bile anlamadan kendimi apartmanın dışında bulmuştum. Boşlukta yürürken güneş ışığı, tüm dünyaya inat sadece benim yolumu aydınlatmıyordu.

Bir şey koluma değince ürküp aniden durdum. Çağan'dı ama onu artık tanıyamıyordum. "Sakın!" diye bağırdım. "Sakın dokunma bana!"

Çatallaşıp iğrenç bir hal alan sesim bile ondan ne kadar iğrendiğimi yansıtmıyordu. Bitmiş gücüm daha fazla bağırmama imkan vermedi. Kafamı yavaşça kaldırdım. "Senden nefret etmekte hep haklıydım.

İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)Where stories live. Discover now