Gri Lidya, erkeklere güven olmaz diyordu ama Beyaz Lidya'nın gözlerinin olması gereken yerde kırmızı kalpler vardı. ayakkabımızı almaya gitmiş diye bayıldı.

Herkesi susturup eve girmeye çalıştığım sırada Çağan benden önce davrandı, kapıyı tutmuştu. "Kızdın mı?" diye önümde dikilince yolun ortasında kaldım. Onu merak etmemi istiyor gibi görünüyordu. Hevesle cevabımı beklerken gözlerimi başka yöne çevirdim "Hiç fark etmedim." derken sesim umduğum gibi sakin çıkmıştı. "Benden habersiz öldün de izleyemedim sanmıştım."

Son cümlede sesim giderek zayıfladı, beyaz Lidya'nın ince sesine dönmüştü. Oysa bunları söyledikten sonra alay etmeli ve kötü kadın kahkahaları atmalıydım. Önümde Çağan varken eve giremiyordum. Kapının kenarında rahatsızca kımıldanıp "Sen uyanmadan dönecektim."diye açıkladı. "Ama ayakkabılarını bulmak hesapladığımdan uzun sürdü."

Ondan kaçan gözlerimi en sonunda üzerimde durdurdum. İfadesinden öyle sandığı belli oluyordu. Ben uyurken yaptığı ve fark etmeyeceğimi sandığı şeyler birken iki olmuştu. Bir sabah uyandığımda herkesin gittiğini görmekten nefret ediyordum. Kontrol edemediğim alt dudağım aşağı doğru sarktı. Çağan'ın yüzüme uzanan elini görünce gözlerimi kıstım. Eli yanağımın biraz üstünde, değmeden durmuştu, omuzlarım nedensizce sıkıldı. Bana dokunacağını sanmıştım.

Gözlerimi açtığımda karşılaştığım bakışları da bana sarılmak istediğini söylüyordu. Kolu yanımda tereddütle dururken belki ona biraz yaslanabileceğimi düşündüm. Bacaklarım ona doğru adım atmak için kasıldığında başımı yana çevirdim.

Dün akşam pencereye astığım kıyafetlerim vardı. Kurumuş ve temiz halde, olması gereken yerde sallanıyorlardı. Pencerenin altına birikmiş su, çamur ve balçık karışımı hijyenden uzak bir sıvı oluşturmuştu. Tam içinde duran pis, kaygan ve kıvrımlı bir yaratık boynunu şişirerek ödümü patlatan bir ses çıkardı.

Bir çığlık atarak hem Çağan'dan hem kurbağadan iki metre uzağa fırladım. Öyle bağırmıştım ki boğazım geri dönülmez şekilde yırtılmıştı. Kafamda izlediğim belgesellerden binlerce görüntü döndü. Hiç birinde bu kadar büyük kurbağa görmemiştim. Çamura yayılmış yelpaze şeklindeki ayakları, elim kadardı. Kalbim gümbür gümbür atarken elimi göğsümün üzerine koydum.

Çağan'da devasa kurbağayı görmüştü. Dudakları, birazdan yüzüne yayılacak bir sırıtmanın habercisi gibi gerildi. Bana gülerse, beni vahşi doğanın kucağına getiren bu çocuğu öldürecektim. Ona tehditkar bir bakış atınca anında yüzünü toparladı.

Bir kaç küçük adım atıp Çağan'ın yanından kurbağaya doğru uzandım. Gri Lidya hoşşşşt diye bağırdı. Taş bulalım Lidya, yolda bir kaya görmüştüm üzerine atarsak cırkı çıkar merak etme.

Bana güven verme teklifini uygulamaya heveslenmiştim ama kurbağanın yanına yaklaşamayacak kadar midem bulanmıştı. Elimle ağzımı kapatıp "Şunları alır mısın?" dedim. Parmak ucumun ok işareti, pencerenin kenarındaki kıyafetlerimi gösteriyordu. Çağan, dehşetle iç çekip inanamıyor gibi bir bana bir pencereye baktı. Daha iyi anlaması için heceledim. "Kıyafetlerim."

Kafasını sallayıp itiraz etti. Ben kurbağadan iğrendiğim için o yöne gidemiyordum. "Sende mi kurbağadan korkuyorsun?" diye sordum.

"Hayır." Cevabını anında yapıştırdı. Yüzü gülmek ve ağlamak arasında kalmıştı. Hala yerinden kımıldamayınca "Çağan?" dedim. "Eve senin donunla dönmek istemiyorum."

Son sözümü duyması ile derin bir soluk alıp silkelenmesi bir oldu. Bir şeyi yapmayı istemediği suratından hemen belli oluyordu. Bir an hiç almayacak sanmıştım. Yüzünü sıkıp arkasını döndü.

İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin