Bilerek yada bilmeyerek bam telime basıyordu. "Onlar yok." diye umursamıyor gibi davrandım.

"Çağan?" diye gözlerini etrafta bir tur döndürdü.

"Ondan sana ne!"

Çağan'ın her an arkamdan çıkacağından korkarak tedirgin olmuştum. Ters cevabımı alınca, Ela benden uzaklaştı. "Peki o zaman, ben annemlerin yanına gidiyorum."

Başımı çevirdim. "Güle güle."

Bir kaç saniye durup arkasını dönüp yürümeye başladı. Ona neden ters davrandığımı bilmiyordum. Onca şeye rağmen, benimle konuşmaya gelmişti. Arkasından boş boş bakarken, adımlarını durdurup bana geri yürüdü. "Bende sırada duracağım."

Sıraya kaynak yaparak bana yaklaştığında bakışlarım sıranın arkasına yöneldi. Sadece erkeklerden oluşan bir grup vardı ve bizi dinliyor gibi duruyorlardı. "Arkadaşım burada durabilir mi?" diye sordum.

Neredeyse hep bir ağızdan onaylayan sesler çıkardılar. Nezaketende olsa gülümseyip önüme döndüm. Ela bana biraz tavır alır gibi kollarını birbirine kavuşturmuştu. "Neden yalnızsın ki? Çağan nerede?" diye mırıldandı. İyi davranmaya çalışıyordu ama yaramın üzerine basmaya devam etti.

Yüzümü bozmadan "Biraz kafa dinliyorum. Okullar açıldığında fırsat bulamam." dedim. Öyleydi, üniversitede bol bol arkadaş edinecek, yeni bir başlangıç yapacaktım.

Ela, hafif gülümser gibi oldu. "Acaba sınıfımızda kimler var?"

Hevesli sesi benide heyecanlandırmıştı. "Tanıdıklar var mı?" diye meraklandım.

Bana bir kaç isim saydıktan sonra kendimizi gelecekteki yakışıklı sınıf arkadaşlarımız hakkında bir konuşmanın içinde bulmuştuk. Kaplumbağa hızında ilerleyen sıra bu sürede eridi gitti ve en sonunda öğrenci kimlik kartımı elime alabilmiştim.

Binadan çıktığımızda bacaklarım yorgunluktan ağrımıştı ama buna değdiğini düşünüyordum. Karttaki resmim pek güzel değildi ve bulanıp kendi etrafında turlar atıyordu ama olsun dedim. Umursamadan merdivenlerden adımladığımda başım daha şiddetli döndü. Gözlerimi kırpmadan kartıma bakarken, Ela'nın bana seslendiğini duydum. Sonrasında buz gibi bir suyun içine düşmüştüm. Sesler kesilmişti ve beni boğan karanlığın içine hapsolmuştum.

..

Gözlerimi zorlukla aralamaya çalıştığımda biri elimi nemli bir mendille siliyordu ve burnumun ucunda güzel bir koku hissediyordum. Bunlar iyi insanlar olmalıydı. Sonra biri yanağımı sertçe tokatladı. O da Ela'ydı. Kirpiklerimi biraz daha araladığımda bir yabancı ses "Uyandı." diye bağırdı. Ve kayıt günü bayılan kız olarak rezil olduğuma emin oldum.

Ela gözler burnumun dibinde pörtleyecek "Lidya iyi misin?" diye sordu. Kafa sallayıp üstümü başımı toplarlamaya çalıştım. Ağaçların gölgesinde serinlemiş bir bankta oturuyorduk ve etrafımız yabancı insanlarla çevrelenmişti. Ela'nın arkasında duran Ela gözlü kadını annesine benzettim. Ela güzel bir renkti. Bende gözlerimin annem gibi bal rengi olmasını isterdim. Bir takım sevecen duygular içimde kabarınca, gerçekten sağlam bayıldığımı anladım.

Yabancı bir el, yüzüme doğru küçük bir kozmetik şişesi uzattı. "Almaz mıydın?"

"Ulan kız kafasına limon kolonyası mı çalsın?" diyen diğer el onu sertçe itti ama bana döndüğünde kibarlaşmıştı. "Bak bu çiçek kokuluymuş, kızlar böyle şeyler sever diye kantinden bir koşu aldım geldim. Bu arada kantin çok güzel, ben her sabah çay içmeye gideceğim. Sende çay sever misin?"

İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)Där berättelser lever. Upptäck nu