Bölüm 123 : Altın Yolun Cazibesi (2)

1.7K 164 10
                                    


Deniz eski Deniz olsaydı şu an kendini tutamaz ve herkesin içinde Mustafa'nın kucağına atlardı. Ama mirası aldıktan sonra değişmişti. Her şeye sakin bir şekilde bakabiliyordu. Soğuk kan donduran bakışları Mustafa ile kesiştiğinde kıştan sonra gelen bahar gibi biraz yumuşamıştı. Ama bu durum fazla sürmeden bakışları tekrar eski haline geri döndü sanki Mustafa'yı hiç görmemiş gibi başını yavaş bir şekilde çevirdi.

Mustafa bunu gördüğünde yüzünde hafif bir gülümseme oluştu ve " Anlıyorum... " diye mırıldandı.

Deniz' in en başından beri akademiye gitmesinin nedeni Mustafa' ya yük olmamaktı. Sürekli onun arkasında kalıp bir yük olmak istemiyordu. Güçlenip ona destek olmak sırtındaki yükü almak istiyordu. Eskiye oranla güçlenmiş olsa da gücü halen Mustafa'nın yüklerini alacak kadar çok değildi. Bu yüzden Mustafa'yı görmezden gelip daha güçlü olmak için kendi seçtiği yolda büyük bir azim ve kararlılıkla yürümeyi devam etmeyi seçti.

Mustafa'nın yüzünde gülümseme oluşmasının nedeni buydu, kendisi de Deniz' in neden böyle yaptığını biliyordu. Gülümseyerek Deniz' e bir mesaj veriyordu: Neyi tercih edersen et daima seni destekleyeceğim. Daima geri dönüşünü bekleyeceğim bu sonsuza denk sürse bile. Ben daima buradayım. İstediğin zaman bana geri dönebilirsin.

Merve, Kar Kuğusundaki Deniz' i görünce gözlerini ilk başta kaçırdı. Çünkü kendisine her şeyi anlatan ve en yakın arkadaşı olarak gören Deniz' in sevdiği insana aşık olmuştu. Bunu düşünmek kendisine bazen vicdan azabına neden oluyordu.

Başını hafif kaldırıp Mustafa'nın yüzündeki gülümseme ve sözlerini işittiğinde Deniz' in Mustafa için çok farklı bir anlam ifade ettiğini bir kez daha anladı. Çünkü Mustafa'nın yüzündeki gülümsemeyi ilk kez bu kadar parlak ve sıcak olduğunu görüyordu.

Daha önce kendisi ile konuşurken gülümsemesine tanıklık etmişti, ama hiç biri bu gülümsemenin yanına bile yaklaşamazdı.

Merve bakışlarını Mustafa' dan çektiğinde yanında duran Işıl ve İkbal ters giden bir şeyler olduğunu fark etmişti. Şuan Merve her an ağlayacak gibi duruyordu. İkbal ve Işıl anlaşmış gibi başlarını birbirine salladı ve hemen Merve'yi sardılar.

" Mustafa bizim küçük bir işimiz var. Altın yol ortaya çıkarsa bizsiz devam et biz yetişiriz. "

Mustafa daha bir şey söylemeden üçlü hızlıca alandan uzaklaştı ve Işıl'ın yardımı ile hızlıca otel benzeri bir yere girdiler. İmparatorluk başkenti birçok kişinin sürekli geldiği bir yer olduğu için sayısız otele ev sahipliği yapıyordu.

Bu oteller normalde çoktan dolmuş olsa da İmparatorluk prensesi için daima bir yerleri vardı. Otelin odaları dışardan dinlenmeye karşı korunaklı olduğu için üçlü içeri girdiğinde rahatça konuşabilecekti.

" Anlat bakalım Merve ne oldu? "

" Her şeyi eksiksiz anlatsan iyi edersin yoksa buradan kolay çıkmana izin vermeyiz. " Işıl bir eli ile Merve'nin portakal büyüklüğündeki tepelerini sıkarak İkbal destek çıktı.

" Evet, çıkmana izin vermeyiz! " İkbal, Işıl'ın hareketini gördüğünde yüzü hemen kızarmıştı. Yine de konuşmaya devam etti.

Merve iki kıza baktı ve başını salladıktan konuşmaya başladı. Deniz ile Mustafa arasındaki ilişkiden başlayarak her şeyi tek tek anlattı. Merve'nin neden oradayken garip davrandığını anlayan ikili bir süre sessiz kaldı.

" Artık ne Deniz'e nede Mustafa bakacak yüzüm var. Ne yapacağımı bilmiyorum. Deniz ile nasıl yüzleşeceğimi bilmiyorum. Bana güvenmiş değerli bir arkadaşıma ihanet etmiş gibi hissediyorum... "

İçinde yaşadığı duygu fırtınasını anlatan Merve biraz rahatlamış ve gözyaşlarının akmasına izin vermişti.

" Ne kadar aptalca. Sırf bu nedenden dolayı savaşmadan kaybetmeyi mi tercih ediyorsun? Ben kararımı verdim. Deniz her ne kadar benden kat ve kat güzel olsa da, Mustafa için çok değerli olsa da yine de savaşacağım. Savaşmadan neler olacağını bilemeyiz değil mi? Kazanmak istiyorsak önce bunun için savaşmalıyız. Kaderin ne getireceğini asla bilemezsin demişti dedem bir keresinde. O yüzden kazanma şansım sıfır olsa da yine de savaşacağım. "

" Bende Deniz' e ve ikinize karşı savaşmaya hazırım. Bu savaştan alınmaca olmayacak. Herkes elinden gelenin en iyisini yapsın. "

Gözyaşları içindeki Merve ikilinin savaş ilanını duyunca küçük bir şok yaşadı. İkilinin Mustafa'yı gerçekten bu kadar çok sevdiğini bilmiyordu. Duygularını yatıştırdıktan sonra kendisine beklenti içinde bakan ikiliye döndü " Bende varım!!! " diye bağırdı.

" Hhahaha... "

" Hhahaha... "

" Hhahaha... "

Birkaç saniye süren sessizlik sonrası otelin odasının içini tatlı üç kahkaha doldurdu.

" Bu biraz tuhaftı. "

" Aynen üçümüzün burada böyle savaş ilanı vereceği hiç aklıma gelmezdi. "

" Halen yapmamız gereken bir şey var. Kararımızı Deniz'e söylememiz lazım. "

" Merve haklı İkbal bunun tek taraflı bir savaş ilanı olması garip olur değil mi? Savaş ilanını sen başlattığın için Deniz' e söylemek sana düşer. "

" Hayır, bunu yapamam! "

" Neden bize yaptığın gibi ona da söyle işte. "

" Hayır istemiyorum. Bu çok utanç verici olur. Bunu yapmama imkân yok. Sen neden yapmıyorsun? "

" Şey... "

" Ben yapacağım! "

Işıl, İkbal' e cevap vermeden Merve araya girerek konuştu. İkili Merve' ye yüzlerinde sıcak bir gülümseme ile bakarak " Hemen arkanda olacağız. " dedi.


Gökyüzü İmparatoruTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon