Telafi

10K 755 71
                                    

Uyandım. Uzun zamandır uyuduğumu hissederek uyandım. Sanki yıllardır yattığım yerden hareket etmemiştim. Sadece fazlasıyla sağlamdım. Olanları hatırlıyordum ve öyle bir kargaşadan tek bir çizik bile almadan kurtulmam imkansıza yakındı. Özellikle Walter'ın nefesimi kesene kadar boğazımı sıkmasından sonra bu kadar iyi hissetmem pek normal bir durum değildi. Oturduğum yerde doğrulduğumda aklıma bu yaşananların da bir rüya olabileceği geldi. Dard ve Elaina ile başlayan rüya bu şekilde devam ediyor olabilirdi. Gerçi aradaki savaş fazla gerçekçiydi. Uyandığım anda Jason'ın bana sarıldığını sonrasında neredeyse kulübenin başımıza yıkılacakmış gibi sallandığını oldukça net hatırlıyordum. Dard'ın Jason ile savaştığını , toprak altından çıkan köpek-insan karışımı yaratıkları Noah'un havada bir o tarafa bir bu tarafa uçurduğunu , Dios ve Walter'ın arasında patlayan kıvılcımları... Her şey hafızamda tazeydi. Avuçlarımı açıp parmaklarımı saymaya başladığımda rüyada olmadığımı fark ettim. Her şeyi hatırlıyordum ama buraya nasıl getirildiğimi hatırlamıyordum. En son nefesim tükendiğinde Walter'ın bana bakarak 'Bir süre misafirim ol tatlı Alison.' dediğini hatırlıyor gibiydim.
Ne ellerimde ne de ayaklarımda kelepçe yoktu. Sadece kıyafetlerim değiştirilmişti. Yırtık ve eski kahverengi tonlarında parçalar vardı üzerimde. Üzerimi kim değiştirdiyse saçlarımı da arkamda özenerek toplamıştı.
Ayağa kalkıp çevreme baktığımda öncekinden çok farklı bir hücrede olduğumu fark ettim. Krem rengi eski taşlardan oluşan duvarlarla kaplıydı. Tavan kristalden oluşuyordu. Siyah kadife örtülü bir yataktan başka odada hiçbir şey yoktu. Fazlasıyla temiz ve düzenliydi. Yavaşça parmaklıklara gittiğimde bir yandan da etrafı kolaçan ediyordum. Parmaklıkların önünde durduğumda tedirgin olsam da elimi soğuk demire attım. Attığım anda mor-mavi karışımı bir ışık tüm odayı doldurdu ve ben kendimi karşı duvarda buldum. Sırtımdaki kemikler yer değiştirmiş gibi acıyordu. Birkaç saniye nefes alamadım. Belimi sakatlamıştım büyük bir ihtimalle. Beni buraya tıkan insanın üst düzey bir yol kullanacağını tahmin edememem bana pahalıya patlamıştı. Zorlanarak da olsa ayağa kalktım. Belimi esneterek acının hafiflemesini bekliyordum. Alkış sesleri yükselmeye başlayınca başımı anında parmaklıktan tarafa çevirdim. 'Senin gibi zeki bir kız bunu nasıl akıl edemez.' dedi. Onunla ilk karşılaşmam pek hoş değildi. 'Riddle ?' diye fısıldadığımda görüş alanıma girmişti. Baştan aşağı siyahlar içindeydi. Ne kadar sinir bozucu olsa da etkileyici olduğu inkar edilemezdi. Normal hayatta birçok kadını peşinden kolaylıkla koşturabilirdi. 'Görüşmeyeli çok özlettin kendini Yaratılmış. Gerçi benden o şekilde kaçman kalbimi çok acıtmıştı. Şimdi telafi edebiliriz bence.' dedi. Parmaklıklar yavaş yavaş geri kayıyordu. Kapı açıldıkça Riddle'ın yüzündeki gülümseme genişliyordu. 'Fazla güzelsin tatlım. Jason bunu değerlendirmediği için tam bir aptal. Biraz eğlensek bence sorun olmaz.' dedi. Pis pis gülmesi midemi bulandırıyordu. 'Bana dokunursan seni yaşatmaz. Bunu biliyorsun değil mi ?' dedim. Bir yandan da şuan bu hücrede baş başa olduğumuzu ve ona kafa tutmanın pek akıllıca olmadığını düşündüm. 'Sakın...' diye fısıldasam da bana doğru adım atmaya devam ediyordu. Odanın ortasında durduğunda nefesimi tutmuş hızlıca aklımdan yapabileceklerimi , nasıl vurursam onu etkisiz kılabileceğimi düşünüyordum. Kahkahalar atarak gömleğinin ilk düğmesini çözdü. Yatağa yaklaşarak başlığına dayandım. Yumruklarımı sıktım ve kendimi ona saldırmaya hazırladım. Gömleği tamamen çıkarıp yere attığında son bir kez nefes alarak üstüne doğru koşmaya başladım.

ARİÇEMWhere stories live. Discover now