Çok Şey

19.4K 1.5K 36
                                    

Her yer dumanlarla kaplıydı. Defalarca Jason'a seslenmeme rağmen geri cevap alamadım. Hiçbir yeri göremiyordum. El yordamıyla salona ilerledim. Birkaç biblonun yere düşme sesini duyuyordum ama hiç umurumda değildi. Birine zarar gelmişse ne yaparım diye düşünüyordum. Salona girdiğimde bütün perdeler alev almıştı. Merdivenlerin başındaydım bir kere daha Jason'a seslendim ama yine cevap alamadım. Dumandan boğazım acımıştı. Gözlerim alev alıyordu. Öksürüklerimi kolumla durdurmaya çabalayarak yürümeye devam ettim. Yavaşça merdivenlerden inmeye başladım. Gözlerimi kısıp salona doğru baktım. Sanki birisi sırtı dönük bir şekilde salonun ortasında duruyordu. Ona yaklaştığımda 'Jason?' diye seslendim. Bana döndüğünde kalbim durdu. 'Malesef tatlım bilemedin.' dedi. Walter bütün ürkütücü haliyle sadece birkaç adım önümdeydi. Elinde buzdan bir kılıç vardı ve kanlar içindeydi 'Bak sana nasıl bir sürpriz hazırladım.' diyerek alev alan perdeyi hiç çekinmeden tutup açtı. Terası işaret ettiğinde nefesim tamamıyla kesildi. Olduğum yerde sarsılarak yere düştüm. Jason yerde kanlar içindeydi. Bedeni morarmıştı. Titremeye başladım. Ayağa kalkıp ona doğru gitmeye çalıştım.  Walter gülerek yanıma yaklaştı. Her şey hızlı hızlı ve bir anda oluyordu. Saçlarımı yakalayıp başımı zorla aşağı indirdi. 'Sıra sende canım.' dedi ve sertçe boynuma değen kılıcın soğukluğunu hissettim.
***
Terler içinde ayağa kalktım. Hala mutfaktaydık ve Jason korkuyla bana bakıyordu. 'Ne gördün Alison?' dedi nefes almam normale döndüğünde. Ona bakmaktan çekinerek 'Babanı.' dedim. Yüzünün aldığı ifadeyi tahmin edebiliyordum. Ama ona tekrar baktığımda hafifçe tebessüm ederek kendisine çekti beni. Üzerimize tekrar battaniyeyi örttü. Sessizce uykuya dalmayı bekledik. Nefes alışını duyabiliyordum. Uyuyan birisinin nefes alması ne kadar sakin ve yavaşsa Jason da o kadar yumuşak nefes alıp veriyordu. Gözlerinin açık olduğundan emin olsam da konuşmaya çalışmayarak gözlerimi tekrar kapattım.
***
Kabus görmesem de uykum yine bölündü. Küçük bir tıkırtıya uyandım. Jason'a döndüğümde başımı geri çeviremedim. O kadar güzeldi ki gözlerimi ondan alamadım. Hafifçe saçlarına dokundum. Dışarıdan o kadar sert tanınmasına rağmen bu kadar masum görünmesi inanılmazdı. Salondan bir tıkırtı gelmesiyle anında bakışlarımı kapıya çevirdim. Ayak sesleri mutfağa yaklaşıyordu. Hemen ellerimle alevler oluşturup mutfağı aydınlattım. Jason anında uyanmış çoktan ayağa kalkmıştı 'Kimsin?' diye seslenmesine rağmen cevap gelmedi. Ardında silüet halinde biri belirdi kapıda. Kısaydı. Altın sarısı saçları vardı. İnsanın en yakın arkadaşını tanımama gibi bir durumu olamazdı ama uzun zamandır onu ayakta görememek şok etkisi yaratmıştı bende.' Alison sen misin ?' dedi. Sesi o kadar tanıdık ve sevindiriciydi ki. 'Benim Ava.' dedim kekeleyerek de olsa. Koşarak dümdüz boynuma atladı. Sımsıkı sarıldım ona. O kadar özlemiştim ki. Kokusunu ,  gülüşünü , konuşmasını ...

Ardından Jason'a da sarılarak sakinleşti ve her zamanki haliyle gülümseyerek daha demin Jason ve benim uyuduğumuz koltuğa oturdu. Bana dönerek en son cevaplamak istediğim soruyu sordu 'Simon nerede Alison?' dedi. Suratım bir anda kaskatı kesildi. Ona ne cevap vereceğimi düşünmüştüm defalarca ama şuan hiçbir şekilde bir cevabım yoktu. Ava umutla gözlerimin içine bakıyordu. Başımı Jason'a çevirdim. Yutkunmakta zorlanıyordum. Çaresizlik en nefret ettiğim şeylerden biriydi ama aynı zamanda bu aralar en alışık olduğum şeydi. En sonunda Jason yardımıma yetişti ve :
'Diğerlerini de uyandırsak iyi olur. Uyurken çok şey kaçırdın Ava.' dedi.

ARİÇEMWhere stories live. Discover now