Ruhun Kızı

46.1K 2.7K 107
                                    

Evet delicesine korkuyordum. Ama bazen korktuğunuz şeyleri yapmak zorunda kalırsınız ya da yaparken dimdik durup korkmuyormuş gibi davranmak zorunda kalırsınız. İkisi de fazlasıyla zor ama kaçmak daha kötü sonuçlar doğurur. Ne istediklerini merak ediyordum. Benim gibi bir kızla böyle insanların ne alakası olabilirdi ? Benim gibi birisinden ne isteyebilirlerdi ? Korkum adımlarımla orantılı olarak artıyordu. Korkuyla karışık heyecan... Neyle veya kimle karşılaşacağımı bilmiyordum. Bu insanlardan bulunduğum yerden... Tam merkezini işgal ettiğim bu belirsizliklerden korkuyordum... Ya aklımı kaçırıyordum ya da aklını kaçırmış manyakların arasındaydım. İkinci seçenek bana daha olası geliyordu. Hiçbir zaman normal bir kız olmadım ama şu durum beni de aşıyordu. Bu ikisi benden daha kötü durumdaydı. Hiç tanımadığım iki insan -veya her neyseler- beni yine hiç tanımadığım biriyle konuşmam için bilmediğim bir yere götürüyorlardı. Aklımdan sadece babamın dedikleri geçiyordu :"Zor durumda etrafındaki her şeyi kendi yararın için kullanabilmelisin Alison. Her şey senin için bir silah olabilir tatlım." 

Ayakkabılarım parkelerde küçük tıkırtılar çıkarıyordu. Sessizce hiç tanımadığım bu iki insanın arkasından gidiyordum. Babam olsa kesinlikle kızardı bu duruma. Üstelik bahsettikleri "su kızı" tarzı kelimeleri anlamıyordum. Ne demeye çalıştıklarını idrak bile edemiyordum. Acaba bir tarikatlar mı diye bile düşünmüştüm. Midem biraz önceye kıyasla pek de iyi sayılmazdı bayağı bulanıyordu. Ama bu kadar gerginliğin arasında benim için küçük bir sorundu bu.  Aklımın karışık olması beni daha kötü bir hâle sürüklüyordu. Sürekli sağa sola dönerek ilerliyorduk. Ben parkeleri incelemeye devam ederken bir anda köşeyi dönüp koridor tarzı bir yere girdiler.

Gayet geniş ve nostalji kokan koridordan geçip merdivenlerden indik. Muhteşem kelimesi abartı olmaz galiba ama gözlerime inanamadım salonu gördüğümde. Sandığım gibi beni kaçıracak kadar manyak olsalar herhalde bu kadar zengin olmazlardı veya daha doğrusu bu kadar zenginler neden beni kaçırırdı ? Deri koltuklar , şömine , duvar kağıtları , ne olduğunu bilmediğim tuhaf semboller ve işaretler , tablolar, antikalar... Çok zevkli biri tarafından döşenmiş olmalıydı. İnternette gördüğüm malikaneleri hatırlatmıştı. Etrafıma bakındım. Salonda kimse yoktu. Ava ve Simon birbirlerine bakışlar atarak dönüp bana gülümsediler. Tam o esnada terasa çıktığını tahmin ettiğim sürgü kapı açıldı ve salona bir adam girdi. İçimden bir his onun da beni tanıdığını söylüyordu. Başını kaldırıp ilk bana sonra Ava ve Simon'a baktı. Onlara hafifçe gülümseyip uzun adımlarla vestiyere yürüdü. Sakin hareketleri beni delirtebilirdi. Yağmurluğunu çıkardı. Yağmurluktan anladığım kadarıyla fena bir yağmur yağıyordu dışarıda. Bu yağmurda eve nasıl giderdim ? Tabi gitmeme izin verirlerse... Annem ve babam meraktan çatlamış olarak beni bekliyorlardı kesinlikle. Babamın sert bir şekilde "Alison." demesi kulaklarımda çınladı. Uygun bir açıklama bulup aramı onlarla bozmamalıydım. Erik'i düşünmek bile istemiyordum. Gerçi içimden bir ses gitmemin söz konusu bile olmayacağını söylüyordu. Bu insanlar bana yardım ettiğine göre Erik'in de yerini biliyor olmalıydılar. Küçük kardeşimin kayıp olması ailemden önce beni çıldırtabilirdi. Adam yavaş adımlarla salonun ortasına ilerledi. İlk karşılaşmamız olduğu için ve bu ikisi beni direkt buraya getirdiği için adamın Jason olduğunu düşünmüştüm. Koyu renk saçlı, orta yaşlarda olabildiğince fizikli bir adamdı. Sert surat yapısı , kirli sakalları Simon'ın gözleri gibi simsiyah gözleri vardı. Bir insanı diri diri kesebilecek kadar soğuk bir ifadeye sahipti. Aynı zamanda da tuhaf bir güven veriyordu yüzü. Normal zamanda olsa ve size karşı tehtit oluştursa yolunuzu değiştirip , ürkebileceğiniz bir tipti ama şuan burada böyle durup onu incelemekten başka şansım yoktu. Bakışlarımı ondan çevirmeden resmen "Korkmuyorum." demeye çalışıyordum. Onun ise pek etkilenmediği surat ifadesinden belliydi. Ama bakışlarında bir tuhaflık vardı. Sanki beni yıllardır tanıyormuş da uzun zamandır görüşemediğimiz için geçen zamanın ardından bendeki değişimleri inceliyor gibiydi. Karşıma dikilip gözlerimin içine bakarak "Alison Grace?" dedi. İsmimi biliyordu. Yutkunarak başımla onayladım. Hafifçe gülümsedi. Biraz daha bana yaklaşarak basamakların bitiminde durdu. Tepeden bakan ben olsam da sanki giderek küçülüyordum. "Ruhun kızı , türünün tek örneği sayılırsın şimdilik. Ben Jackson. Bundan sonraki hayatında eğitmenin oluyorum. Evine tekrar hoş geldin. Seni gördüğüme sevindim Ally." dedi. Ally diye hitap etmişti ki bu benim çocukluğumdan beri sadece aile içinde kullandığım bir kısaltmaydı. Böyle samimi olacak kadar beni tanıdıklarını sanmasam da içimden bir ses tam aksini söylüyordu. Sanki düşüncelerimi okumuş gibi "Anlamsız geldiğini biliyorum Alison. Ama zamanı geldi. Sandığından daha fazlası olduğunu öğrenmenin zamanı geldi. Endişe edecek veya korkacak hiçbir şey yok. Buradaki herkes ailenden bir parça sayılır. Sandığından daha yakınsınız ve bildiğinden daha çok ortak noktanız var. Gerçek hayatına seni birden çektiğimiz için korkman doğal ama başka çaremiz kalmadı. Geri kalanını sana Jason anlatsa sanırım daha iyi olur." dedi. 

ARİÇEMWhere stories live. Discover now