Ölüme Koşmak

18.2K 1.4K 46
                                    

Karanlıkta ay ışığı görüş alanımızı aydınlatıyordu. Noah'un ayaklarını takip ediyordum. Her ihtimale karşı eliyle bileğimi sıkıca kavramıştı. Ayaklarımızın altındaki otların hışırtısı hariç hiçbir ses duyulmuyordu. Havanın rüzgarlı ve soğuk olduğundan emindim ama Noah yanımdayken genellikle buna engel olurdu. Bakışlarımla çevreyi inceliyordum. Ağaç silüetlerinden başka hiçbir şey görmeye imkan yoktu ve onlarda aşırı korkutucu bir manzara sergiliyordu. Ellerimle alev oluşturarak etrafı aydınlatmayı düşünsemde dikkat çekeceğimizi hesaba katarak vazgeçtim. Jason ve Jack'in nasıl olduklarını düşünmeden edemiyordum ama en kötüsü de Logan'ın başına bir şeyler gelmiş olma ihtimalini düşündükçe aklımdaki her şey silinip gidiyordu.
Sessizce ilerlemeye devam ederken Noah bir şeye takılıp bileğimi bıraktı ileri doğru tökezleyip korkunç diyebileceğim ağaçlardan birisine dokundu. Yanına gidip 'İyi misin?' diye fısıldadığımda başıyla iyi olduğunu onayladı. Elini ağaçtan geri çektiğinde parmaklarına yapış yapış bir şey bulaşmıştı. Elindeki akışkan şeyi kokladığında yüzü kireç gibi bembeyaz bir hâl aldı. 'Ne ? Ne var Noah ?' dediğimde fısıldayarak bana verdiği cevap suratıma tokat gibi indi 'Kan.'.
Noah'un ellerini temizlemesi için suya emretmem yetti. Sessizce, bu sefer soğuk bir sessizlik içinde ellerini temizliyorduk.Hava koşulları da Noah'un durumuna göre değişiyordu rüzgar artmıştı. Dordurucu bir şekilde esiyordu. Noah başını ellerinden kaldırmadan suyun ellerimden ellerine oradan da yere akmasını ve toprakta kaybolmasını izliyordu. 'Noah sakin ol. Noah havayı bozuyorsun.' dediğimde başını kaldırıp bana baktı. Bir anda hava duruldu ve yumuşak yumuşak esmeye başladı. Tam o sırada eğitim alanından haykırışlar yankılandı. Noah ile anında koşmaya başladık. Suratımı dallar kesiyordu ama umrumda değildi. Yaklaştıkça sesler ve çığlıklar artmaya başladı. Çığlıklar bir kıza aitti.
Alana adımımızı attığımız anda karşımdaki korkunç manzara nefesimi kesti. Simon yaklaşık birkaç metre ilerimdeydi. Gözleri nefretle doluydu , zayıflamıştı. Üstündekiler parçalara ayrılmıştı ve kan içindeydi. İçimden bir şeylerin koptuğunu hissettim. O hâli canımı yakıyordu. Simon'ın arkasında ondan biraz daha kısa ama daha iri bir adam vardı. Elleriyle girdaplar oluşturmuş kahkahalar atıyordu. Girdaplara yön vererek havada büyük bir hortum oluşturuyordu. Dört girdabın arasında da çığlıklar atan bir kız vardı. Kız çaresiz bir şekilde çırpınıyordu. Gözlerime toz kaçmıştı ve olanları tam olarak göremiyordum. Bir ara gözlerimi tekrar kapatıp açtığımda Noah önümde bana sarılmıştı hava çıldırmış gibiydi ve Noah bile engel olamıyordu buna. Bakışlarımı tekrar hortuma çevirdiğimde kızın bize dönerek haykırdığını fark ettim. Saçları ve gözleri onu tanımamamı imkansız kılıyordu. Noah 'u sarsarak bağırdım 'Ava! Noah o kız Ava !' Noah beni duymuş olmalı ki hızlıca arkasına döndü ve bir anda yan tarafa savruldu. Ne olduğunu bile anlamadan Simon ile karşı karşıya kalmıştım :
'Sıra sende Alison. Ölüme koşarak geldiniz canım.' dedi.

ARİÇEMWhere stories live. Discover now