Davet

13.8K 1K 13
                                    

Jason bana sarılarak odadan uzaklaştırdı. Alt katın ışıklarını yakmıştı. 'Sakince otur. Çevrede kötü bir şeyler olsa hissederdim.' dedi. Jason tüm evi aradıktan sonra yanıma geldi. 'Normal insanlar gibi polisi aramalıyız. Burada bekle ben hallederim.' dedi.
Birkaç saat içinde Jason polisleri aradı ve polisler geldi. Camdaki el izlerini incelemek için örnekler aldılar ve iyi akşamlar dileyerek bizi yalnız bıraktılar. Salona geçtiğimizde 'Jason birisi evimize girmiş veya girmeye çalışmış. Buldular bizi.' dedim. Jason gayet soğukkanlı olarak 'Sen evimiz mi dedin ?' diye gülümsedi. Sinirle ona baktığımda umursamadan mutfağa indi. Nasıl bu kadar rahat olabilirdi. Bu kadar özgüven sinir bozucuydu.
Jason tekrar yukarı geldiğinde oturmuş tırnaklarımı ısırıyordum. Yanıma oturarak bir fincan bıraktı önüme. 'İç. Çay. Rahatlatır.' dedi. Ona aksi aksi bakmaya devam ettiğimde 'Alison eğer bizim taraftan birileri olsaydı bunu hissederdik. Bu bizim yeteneklerimizden birisi. Tehlikede olduğumuzda bunu hissederiz. Ve Ariçem'e dair birinin izleri değildi o izler.' dedi. Söyledikleri içimi biraz rahatlattı. 'Saat kaç?' diye sorduğumda Jason ayağa kalkıp girişteki vestiyere gitti. Elinde birkaç saat önce üst kata almak için gittiğim saat vardı. '05.37 saat. Uyumaya devam etmek ister misin ?' dedi. Başımla onayladım. Koltukta uyuduğum yere tekrar uzandım. Jason koltuğun kenarına oturarak bana bakmaya başladı. En sonunda sessizliği bozarak 'Sana bir şey sorabilir miyim?' dedi. Başımla onayladığımda 'Draken'la aranda ne var ? Ondan hoşlanıyor musun ?' diye sordu. 'Bu bir şeyleri değiştirir mi Jason? Bizimle ilgili kesin kararını verdin sen.' dedim. Sesim titriyordu. Jason koltuğun kenarından inerek yanıma geldi. Bende oturmak için doğruldum. Şimdi yüz yüzeydik. Kimse yoktu. Başka hiçkimse. Yalnızca biz.
'Jason yapma... Bir gelip bir gitme. Ben nerede duracağımı bilmiyorum. Konu sen olduğunda ne yapacağımı bilmiyorum...'. Konuşmaya devam ediyordum. Çaresiz bir şekilde uzaklaşmaya çalışıyordum. Jason sakince beni dinliyor ve izliyordu. Gözlerimin dolduğunu hissedebiliyordum. '...Yeter lütfen.' dedim son olarak. Jason bir süre hiçbir şey demeden sadece bana baktı. Sonra daha önce de yaptığını düşündüğüm bir şeyi yaptı. Elini uzatarak elimi iki avcunun içine aldı. Gözlerini gözlerimden ayırmamıştı. Mavi gözleri laciverte dönüktü şuan.
'Elimde değil Alison.' dedi. Dudakları bile oynamamıştı. Sözcükler sanki zihnimde çınlamıştı. Elini bırakarak 'Sen... Sen bunu nasıl yaptın?' diye sorduğumda gülümsedi. 'Damganın faydalarından. Bu şekilde her dakika nerede olduğunu veya ne düşündüğünü bilebiliyorum.' dedi. 'Ben neden yapamıyorum ?' diye sorduğumda 'Eğitimin benimkine göre çok kısıtlı bir zamanda verildi Alison. Böyle olması normal.' dedi. Biraz haksızlık olduğunu düşünsem de böyle bir bağımız olmasına sevinmiştim. Ben gerileyip yerime uzanınca Jason da başının altına yastık alarak uzandı. Bu sefer hiç çabalamadan gözlerimi kapattım.
***
Sabah pencereden suratıma yansıyan ışıklarla uyandım. Jason çoktan kalkmış olmalıydı. Dün gece olanlardan sonra ne kadar ürkütücü gelse de üst kata çıkıp üzerimi değiştirdim. Siyah dizde bir tayt ve uzun beyaz bir tişört  giyerek hızla aşağı indim. Dış kapı çalındığında yan taraftaki camdan baktım. Jason elinde alışveriş malzemeleriyle kapıda bekliyordu. Kapıyı açtığımda 'Günaydın.' dedi gülümseyerek. Beni neden götürmemişti ki ?
İkimiz birlikte mutfağa indiğimizde Jason polis merkezine uğradığını ama bir şey çıkmadığını anlattı. Polisler bütün evlerin cam sistemlerinin alarmlı olduğunu korkmamamız gerektiğini falan söylemişlerdi. Nasıl bir dünyadan geldiğimizi bilselerdi korku kelimesinin yetersiz kaldığını da bilirlerdi. Jason hızla iki tost hazırladı. 'Şimdilik bunlarla idare edelim. Öğlenden sonra dışarı çıkarız. Hem üzerine bir şeyler alırsan benim tişörtlerimi de giymek zorunda kalmazsın.' dedi. Gülüyordu. 'Senin mi ki bu ?' dedim ters ters. Fena bozulmuştum. Çantalarımız aynı renk olunca en üstteki tişörtü kapmıştım. Jason cevap bile vermedi. Sinirle tostumu alıp üst kata çıktım. Sokak yavaş yavaş canlanıyordu. Tüm perdeleri açtığımda güneş ışıkları eve doldu.
Tost enfesti ama bunu Jason'a söyleyip onu mutlu etmeyecektim. Gerçi gece gösterdiği şeyi her dakika yapıyorsa bunu da zaten öğrenecekti. Jason alt kattan yukarı çıkarken hâlâ gülüyordu. 'Keser misin şunu ?' diye bağırdığımda ellerini havaya kaldırdı teslim olmuşçasına. 'Saat 11.13 bu arada. Eğer spora çıkacaksak biraz hızlı olun Bayan Lawrence.' dedi. Bastıra bastıra sahte ismimi telaffuz ederek üst kata çıkmıştı. Elimdeki boş tabağı mutfağa bırakıp bende peşinden üst kata çıktım. 'Benim çantam hangisi ?' diye sorduğumda gülerek parmağıyla işaret etti. Çantayı alıp banyoya geçtiğimde cidden tişörtün çok büyük olduğunu fark ettim. Jason kapıyı tıklatarak 'Tişörtümü verirsen sevinirim.' dedi. Hâlâ güldüğü sesinden belliydi. Bir hışımla tişörtü çıkardım. Kapıyı aralayarak dışarı fırlattım. Jason'ın pis pis sırıttığından emindim. Çantayı karıştırarak mor kısa kollu bir tişörtü üzerime geçirdim ve kendimi dışarı attım. Jason koridorda beni bekliyordu. Altında dünki gri eşofman vardı. Üstünde de benim çıkardığım tişört. Elindeki gözlüğü uzatarak 'Bu sokak dışında bunu takmadan gezme yine de.' dedi. Başımla onayladım ve elinden gözlüğü alıp aşağı indim. Hâlâ peşimden gülüyordu. İstemsiz bir şekilde bende gülmeye başladım.
***
Saatlerce alışveriş yapmıştık. Ben daha önce böyle eğlendiğimi hiç hatırlamıyorum. Jason çoğu yiyeceği bilmiyordu ve tuhaf tuhaf eline alıp incelemesi her seferinde nasıl yenildiğini sorması çok garipti. Kıyafetler için bir markaya girdiğimizde görevlilerin fazla ilgilerinden ve sürekli Jason'ın giydiklerini düzeltmek için üstüne dokunmalarından sinir olmuştu. Onun ilk kez bu denli çaresiz bir şekilde çırpınması beni kahkahalara boğuyordu.
Arabaya bindiğimizde sinirden anahtarı da bulamıyordu. 'Ben çok eğlendim.' dediğimdeki bakışları en komiğiydi. Eve geldiğimizde bir hızla eve attı kendini. Ben bahçede poşetlerle gülüyordum. O sırada yan evin çitlerinden Melenia göründü. 'Merhaba tatlım. Bay Lawrence çok sinirli galiba bir şey mi oldu?' dedi. Neden burnunu bu kadar sokuyordu ki. 'Önemli değil küçük bir şey.' dedim gülümseyerek. Melenia pes edecek gibi gözükmüyordu 'Eşimle sizi bu akşam yemeğe bekliyoruz. Eğer müsaitseniz.' dedi. Tam işlerimizin olduğunu söyleyip geçiştirecekken Jason'ın "normal insanlar gibi" dediği aklıma geldi. 'Memnun oluruz.' dedim. Melenia sanki bu cevabı beklemiyormuş gibi afallasa da '19.00'da bekliyoruz hayatım görüşürüz.' dedi.
'Tatlımmışmış,hayatımmışmış...' diye söylenerek eve girdim. Jason koltukta otururken kafasını çevirerek 'Ne oldu kime kızıyorsun?' diye sordu. 'Bayan Meraklıya.' dedim. Jason gülerek 'Ne istiyorsun kadından?' dedi. Bir de bana onu savunuyordu. Sinirle üst kata çıkıp poşetleri bıraktım. Gece yatarken giydiğim eşofmanların aynısını giyip alt kata indiğimde mutfaktan sesler geliyordu. Hiç Jason'ı çekecek havada değildim. Koltuğa uzandığımda ne kadar yorulduğumu fark ederek gözlerimi kapattım.
***
Uyandığımda Jason yanımda TV izliyordu. Sesimi çıkarmadan bir süre onu izledim. Acaba daha ne kadar burada kalabilecektik ? Peşimizdekilerin bizi bulması ne kadar sürerdi ki ? Camdan dışarı baktığımda havanın karardığını gördüm. Panikle ayağa fırladığımda 'Jason ! Jason kalk kalk kalk ! Saat kaç?' diye bağırıyordum. Jason şaşkınlıkla bana bakıyordu. '18.30 saat de noluyor Alison ?' dedi. 'Melenia eşiyle bizi akşam yemeğine bekliyordu. Saat 19.00'de kalk kalk değiştir şu üstünü.' dedim. Koşarak üst kata çıktığımda hızla saçımı topladım. Bugün aldığım kırmızı askılı elbiseyi üstüme geçirdim. Kapıdan çıkıp aşağı inerken Jason merdivenlerdeydi. Islık çalarak 'Bayan Lawrence bu ne şıklık.' dedi. Oflayarak yanından geçip hızla mutfağa indim. Bugün aldığımız bir kutu çikolatayı elime alıp üst kata tekrar çıktım. Jason gözlerine uyumlu lacivert bir gömlek giymişti. Gayet iyi görünüyordu. 'Saat kaç?' diye tekrar sorduğumda '18.47. Sakin olsan Alison.' dedi. Haklıydı aslında.
Kapıdan çıkıp bahçede yürümeye başladığımızda havanın soğuk olduğunu fark ettim. Sağa doğru kafamı çevirdiğimde sokağın sonundaki siyah kapşonlu bir adamın bize baktığını gördüm. Adam benim ona baktığımı görünce elindeki hortumla arabasını yıkamaya devam etti. Umursamayarak Jason'ın koluna girdim. Kapının önüne geldiğimizde Jason zili çaldı. Kapıyı Melenia açtı. Siyah maksimum minilikte bir elbise giymişti. Jason'a bakışları beni çileden çıkarmaya yetiyordu. Sinir bozucu gülümsemesiyle 'Hoşgeldiniz.' dedi. Arkasına dönerek 'Leonardo hayatım misafirlerimiz geldi.' diye seslendi. Hem kocası vardı hem de Jason'a sarkıyordu. Kadının kafasını her an koparabilirdim. Bizi içeri buyur ettiler. Salonları tamamen deri mobilyalardan oluşuyordu. Fazla boğucuydu. Leonardo iri yarı boks şampiyonları gibiydi. İtici bir tipi vardı. Bir süre soğuk soğuk sohbet ettikten sonra yemeğe geçtik. Melenia ne kadar sinir bozucuysa yemekleri o kadar hoştu. Teşekkür ederek lavaboyu sorduğumda Melenia büyük bir istekle ayağa kalktı. Jason birden ayaklanarak 'Ben eşlik ederim sana hayatım. Evlerin planı aynı.' dedi. Melenia yumruk yemiş gibi tekrar yerine oturdu. Leonardo da sinirlenmişti sanki. Ne oluyordu bunlara ?  Jason peşimde üst kata çıktı. Bir anda bileğimi tutarak beni duvara yaslayıp ağzımı kapattı. 'Sakın sesini çıkarma. Burada bir terslik var. Normal insanlar gibi değiller. Bunu hissedebiliyorum. Senin hissetmemen de çok normal çünkü verdiği içeceği içtin. Sana mı kızsam kendime mi bilmiyorum. Yatak odasındaki cama yürü sessizce.' dedi. Ayakkabılarımı çıkarıp koridora bıraktım. Yavaş adımlarla yatak odalarına girdim. Bomboştu. Hiç eşya yoktu. Bu Jason'ın düşüncelerini daha çok destekliyordu. Jason camı açarak aşağı atladı. Etrafı kolaçan ettikten sonra benim de atlamamı istedi. Hafif bacağımı acıtsam da sağlam bir şekilde yere inebilmiştim. Jason beni arabaya sokarak anahtarı elime verdi. 'Eğer herhangi bir şey olur da gelemezsem olanca hızla sür. Ohio'ya git. Orada James Ward'ı bul. O sana yardım eder.' dedi. 'Jason olmaz.' desem de beni susturarak bizim eve girdi. Üst kata gidip çantaları aldığını az buçuk tahmin edebiliyordum. Sadece içten içe yetişmesi için yalvarıyordum. Jason tam kapıdan çıktığı anda Melenia sokağa atladı. Çıldırmış gibi bir hâli vardı ve Jason'a doğru koşuyordu. Jason'ın normalde bir bayana vurabileceğini düşünmezdim ama Melenia'nın pek masum olduğu söylenemezdi. Melenia Jason'ın üzerine atladığında Jason Melenia'yı bahçe çitlerine savurdu. Arabanın etrafına dolaşarak hızla kendini içeri attı. Elimden anahtarı kaptığı anda arabayı çalıştırdı. Sürekli dikiz aynasından arkayı kontrol ediyordu. Birkaç saat yol aldıktan sonra ana yolda arabayı bir kenara çekerek durdu. Dirseklerini direksiyona yaslayarak elleriyle suratını kapattı. 'Ne yaptım ben ? Nasıl şüphelenmedim.' diye kendi kendine söyleniyordu. Melenia'nın bana uzattığı içeceğin etkisi geçiyor olmalıydı ki bilincim yeni açılıyordu. 'Jason şüphelenecek bir şey yoktu.' dedim. Jason bana dönerek 'Melenia nam salmış kötülerdendir. Yıllardır babama çalıştığını biliyordum ama hiç görmemiştim. Yine de fark etmem gerekirdi. ' dedi. 'Yanındaki kimdi peki ?' dediğimde 'Tanımıyorum. Yeni katılmış olmalı.' dedi. Bir süre sessiz kaldıktan sonra 'Herhangi bir yerde kalabileceğimizi sanmıyorum. Uzun bir süre.' dedi ve arabayı tekrar çalıştırdı.

ARİÇEMWhere stories live. Discover now