Argus

11.9K 942 40
                                    

Jason eve dönene kadar başka hiçbir şey söylemedi. Sessizce yolun çizgilerini takip ederken bir yandan da kafam Ailious'un dediklerindeydi. Son kehanet hâlâ gelmemişti ve diğer ikisini de çözebilmiş değildim. Anılan kayıptı. Üstüne üstlük Anaklusmos ve Alcander de ortalıkta yoktu. Koruyucu acaba ne kadardır hapis durumdaydı? Jason'a sormaya yeltensem de sonra vazgeçtim. İkimizde yeterince gerilmiştik ve bir süre soru sormasam daha iyi olurdu.
Eve geldiğimizde Jason arabayı bahçeye park etti. İndiğimde Jason 'İkimizde baharat kokuyoruz. Üstümüzü değiştirip istersen eğitim için bahçeye çıkalım.' dedi. Başımla onayladıktan sonra hızla merdivenlerden çıktım. Jason da peşimden geliyordu. Odaya girdiğimizde Jason çantasını alarak banyoya gitti. Gerçekten tişörtüm berbat kokuyordu. Sanki tütsülenmiş gibiydi. Hızla çıkarıp yere attım. Çantadan elime gelen ilk tişörtü alıp üzerime geçirdim ve odadan çıktım. Yere attığım tişört aklıma gelince oflayarak merdivenlerden geri döndüm. Odaya tekrar girdiğimde sanki dışarıdan havlama sesleri geliyordu. Eğilip tişörtü aldığımda sesler daha çok artmıştı. Cama giderek etrafa göz gezdirdim. Görünürde hiçbir şey olmasa da ses giderek artıyordu. Hızla arkamı dönüp banyoya koştum. Kapıyı hızla çalmaya başladığımda Jason tişörtsüz bir şekilde elinde diş fırçasıyla dışarı çıktı. Şaşkın şaşkın bana bakıyordu. Başka zaman olsa şuanki hâline gülebilirdim bile. 'Dışarıdan köpek sesleri geliyor Jason. Bir sorun yaratır mı ?' diye sordum. Jason arkasını dönüp banyoya tekrar girdi. Dışarı çıktığında üzerine düz bir tişört geçirmişti. 'Gel bakalım.' dedi. Normal bir dünyada yaşasak bir köpeğin havlaması çok klasik bir durum olurdu. Ama bizimkisi gibi bir dünyada bu durum büyük bir tehlike sinyaline bile dönüşebilirdi. Jason hızlı adımlarla merdivenden indiğinde 'Fazla uzaklaşma Alison. Şu çam ağacını görüyor musun ? Onu geçme. Bir şey fark edersen de olanca gücünle koş bu tarafa.' dedi. 'Tamam.' diyerek arkamı döndüm. Yavaş adımlarla o tarafa yürümeye başladım.
Ayaklarımın altında küçük dal parçalarının kırılması ortamın sessizliğini bozuyordu. Arada arkama dönerek etrafı kolaçan edip tekrar ilerliyordum. Jason'ın gösterdiği ağaca yaklaşık yüz metre kalmıştı. Havlama sesleri hâlâ yükselse de etrafımda hiçbir şey göremiyordum. Ormana yaklaştıkça aklıma Simon ve Riddle ile karşı karşıya kaldığımız gün geldi. O zaman Noah'un yanımda olmasına minnettardım. Keşke şuanda da yanımda olabilseydi. Jason'ın sürekli beni kontrol ettiğinden emindim. Evi çevreleyen bariyere güvenerek bu kadar rahat hareket ediyordum biraz da. Adımlarımı sıklaştırıp eğilerek tüm çalıların içini kontrol etmeye başladım. Ağaca geldiğimde arkamı dönerek eve doğru baktım. Ağaçlar evin çoğunu örtmüştü. Başımı yukarı kaldırarak gökyüzüne bakmak istesem de dalların sık olması nedeniyle pek bir şey göremedim. Geldiğim yolu yine aynı hızla dönmeye başladım. Belki bir şeyi gözümden kaçırmışımdır diye çevreye bakmaya devam ediyordum. Bahçeye geldiğimde iki elimi ağzımın kenarına koyarak 'Jason!' diye bağırdım. Sesim karşı tepelerde yankılanarak söndü. Hiçbir ses çıkmadı. Tekrar bağırdığımda yine yankıdan başka bir şey duyamadım. Korkmaya başlasam da soğukkanlı olmaya çalışarak Jason'ın gittiği yöne doğru koşmaya başladım. Kollarımı dallar çizse de umursamadım. Ya bir tuzaksa bütün bu olanlar ? Korkudan nefesim kesik kesik çıkıyordu. Ormana iyice yaklaşınca durdum. Etrafta göz gezdirince sağ tarafımda yere eğilmiş bir şekilde Jason'ı gördüm. Sırtı bana dönüktü. 'Jason?' diye seslendiğimde gülümseyerek bana döndü. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken Jason önündeki bir şeyi kucağına alarak ayağa kalktı. Bana döndüğünde kucağında bir köpek vardı. 'Aman Tanrım...' diyerek birkaç adım öne attım. Çok tatlıydı ama bir o kadar da bakımsız bir hâli vardı. Jason yanıma geldiğinde ' Biraz temizlenmesi lazım. Fazla acıkmış gibi de bir hâli var.' dedi.
Eve girdiğimizde Jason üst kata çıkıp banyoda köpeği temizledi. O aşağıya inene kadar bende şömineyi yaktım. Hava kararmıştı. Mutfağa inip hızla iki tost hazırladım. Dolabı karıştırdıktan sonra geniş bir kaseye de süt doldurdum.
Elimdeki tepsiyle üst kata çıkarken Jason'da merdivenlerden iniyordu. Köpek şimdi daha sevimli bir hâl almıştı. Kaseyi tepsiden zemine koydum. Jason köpeği yere bıraktığında hayvan uzun zamandır bir şeyler yememiş gibi sütü içmeye başladı. Tepsiyle salona girdiğimde Jason 'Adını sen koymak ister misin?' dedi. Bu konularda pek yaratıcı olduğum söylenemezdi. 'Bence sen koy. Sen buldun.' dedim. Jason köpeğe bakarken gülmeye başladı. Hayvanın gözleri kocaman ve simsiyahtı. Jason tekrar bana döndüğünde 'Adı Argus olsun.' dedi. Yunanca bir isim olduğu besbelliydi. 'Anlamı ne dediğimde Jason Argus'a bakarak 'Uyanık demek.' dedi.

ARİÇEMDonde viven las historias. Descúbrelo ahora