Göl Evi

10.8K 927 38
                                    

Hızlandıkça nefes nefese kalmaya başlamıştım. Ne kadar ormanın ortasında olsam da gözüm kapalı bulabilecek kadar iyi biliyordum evin yolunu. Küçük dal parçalarının ayaklarımın tabanındaki çıtırtıları dışında hiçbir şey duyamıyordum. O kadar sinirliydim ki gözyaşlarım bile akmıyordu. Yumruklarımı sıktığımı ellerim terleyince fark ettim. Ağaç kesimi yasaklandığı için orman her boyutta ağaçlardan oluşuyordu. İleride gölü görmeye başlayınca adımlarımı daha da sıklaştırdım. Bahçeye geldiğimde evin Ört etkisi altında olduğunu fark ettim. Dışarıdan bakılınca rıhtım gibi gözüküyordu. Eski püskü bir rıhtım...
Kapıdan içeri girdiğimde hızla üst kattaki salon-mutfak şeklinde düzenlenmiş oturma odasına gittim. Beyaz koltuklarımız ilk gün ki gibi tertemiz duruyordu. Jason'ın alt katta olduğundan emin olsam da hiç oralı olmadım.
Ona çok sinirliydim. Beni sürekli uzak tutması yetmezmiş gibi bir de açıklama yapmaya kalkmıştı. Ayakkabılarımı resmen kapıya fırlatıp attım. Jason'ın sesi çıkmıyordu. Kulağım devamlı alt kattaydı. Neredeyse hiçbir şeyden korkmayan Jason'ın sus pus oturmasına normalde olsa gülebilirdim. Koltuğa yatarak tavanı izlemeye başladım.
***
Uyandığımda gözlerimi açmakta baya zorlandım. Esneyerek ayağa kalktığımda dönüp odayı inceledim. Ayakkabılarım koltuğun kenarına düzgün bir şekilde koyulmuştu. Demek ki Jason ben uyuduğumda gelip gitmişti. Ayakkabılarımı giyip yavaşça aşağıya indiğimde Jason alt kattaki camlı oturma odasında uzanıyordu. Elinde babamın kitaplarından biri vardı. Ayak seslerimi duyunca toparlanıp kalktı. 'Nasıl oldun ?' derken suçlu hissettiği belliydi. Yanına oturup iyiyim der gibi başımı salladım. Sadece gözlerine bakmam bile onu affetmem için yeterliydi. O kadar güzeldi ki...
Konuyu dağıtmak istercesine 'Noah ve Logan herhangi bir durumda hep beraber buraya gelebileceklerini söylediler.' dedim. Jason 'Hı, var öyle bir şey.' dedi. Bana bakmıyordu. Ya sinirlenmişti ya da mahcup hissediyordu. Hiç beklemediğim bir şekilde bir anda 'Ben öyle davranmak istemezdim. Şey demek istedim kusura bakma...' diye kıvranmaya başladı. Dayanamayarak boynuna sarıldığımda beni kendine çekerek kucağına aldı. O kadar şeyi atlatmak ikimize de zor geliyordu. Bir anlık patlamam aramızdaki gerginliği zirveye taşımıştı. Şuan ona sarılmak bile bana tuhaf geliyordu. Jason her zaman beni kendisinden uzak tutardı. Defalarca beni sevmediğini göstermeye çalışmıştı. Neler yaptığını düşününce hâlâ anlam veremiyordum. Ayağa kalkarak 'Yüzmek ister misin ?' dedim. Jason gülümseyerek 'Olabilir.' dedi. Koşarak yukarı çıktım. Hava soğuk olsa da umursamayarak eski yatak odamda kalan şortlarımdan birini altıma geçirdim. Yüzmek için uygun sayılırdı. Hızla aşağı indiğimde Jason çoktan dışarı çıkmış üzerini çıkarıyordu. Yanına gittiğimde 'Hasta olursan bir daha asla izin vermem. Bunu bil.' dedi. Sonra bugün olanlar aklına gelince sanki duraksadı ama bir şey demedi. Onu rahatlatmak için 'Tamam.' diyerek gülümsedim. 'Bak üçe kadar sayıyorum. Birlikte atlıyoruz tamam mı ?' dediğimde Jason hazırdı. 'Bir... İki... Üç !' diye bağırdım. İkimiz bir buz gibi suya atladık. Aslında kendime gelmiştim. Su ne kadar soğukta olsa bilincimi açmıştı. Dibe kadar gidip tekrar çıktığımda Jason birkaç kulaç ilerimdeydi. 'Alison senden bir şey istesem ?' dedi. Merakla ıslak saçlarımı geri atarak 'Söyle Jason.' dedim. 'Büyük bir su damlası oluşturur musun ?' dedi. Başımla onaylayarak ellerimi iki yana açtım. Su elementi en kolay hükmettiğim elementlerden biriydi. Anında en ve boy olarak bizim iki katımız büyüklüğünde bir damlacık oluşturdum. Jason bunu kendisi de yapabilirdi ama Walter'ın onun yerini öğrenmesine sebep olabilirdi güçlerini kullanması. Benim ardımdan Jason ellerini havaya kaldırarak alevler oluşturup damlaya yöneltti. Su ısındıkça buhar halini aldı ve havadan oluşan kocaman bir topa döndü su damlası. Jason hava elementinde pek başarılı olmadığımı bildiği için suyu kendi yöntemiyle havaya çevirmişti. Ardından benim yanıma yüzerek beni kabarcığın içine kaldırdı. Uçabilmesi bizim için büyük şanstı. 'Ne yapıyorsun Jason ?' dediğimde gülümsedi sadece. Sıkıca belime sarılmıştı. Kabarcığın içinde asılı duruyorduk. 'Hazır mısın ?' dediğinde evet anlamında başımı aşağı yukarı salladım. Bir anda kabarcıkla beraber gölün dibine inmeye başladık. Kabarcık sayesinde rahat nefes alabiliyorduk. Gerçi su elementini kontrol edebildiğimiz için su altında nefes alabilirdik ama Dünya'da güçlerimiz çoğu etkisini kaybediyordu. Dibe iki üç metre kala kabarcık durdu. Jason'a baktığım anda yüzümü avuçlarının arasına alarak beni öpmeye başladı. Sanki hiçbir zaman bırakmayacakmış gibi...

ARİÇEMWhere stories live. Discover now