Evim

17.9K 1.3K 48
                                    

Islak bir zemin,Simon,karanlık,işkence,soğuk... Defalarca aynı kabusu görüp her seferinde tekrar tekrar uyanıyordum. Kurtulduğuma inanmak güçtü. Vücudumdaki morluklar ve yaralar kaybolmak üzereydi. O delikten çıktığıma inanmaya çalışıyordum.Yemeklerle aram fazlasıyla iyiydi. Her gün Jack ve Ava bana yemek yetiştirmeye çabalıyordu. Bu durumdan Logan ve Noah da fazlasıyla faydalanıyordu.
Evimde olmak beni rahatlatmaya yetiyordu. Bir süredir hiçbir olumsuzluk veya koşuşturmaca hayatımıza dahil olmuyordu. Herkes gündelik işlerinin peşindeydi. Sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi hissetmeye başlamıştım.
***
Çardakta Ariçem tarihiyle ilgili bir şeyler okuyordum. Uykum gelmesine rağmen Jack'in bitirmemi istediği bir kutu kitap vardı. Gözlerimi sıklıkla kapatıp açarak kendimi kitaba odaklamaya çalışıyordum. Esnemekten kendimi alamıyordum. Kitabı kenara bırakıp başımı yastığa koydum.
Tam uykuya yenik düşecekken evden bağırışlar kopmaya başladı. Ayağa fırladım. Jackson,Logan ve Noah şortlarıyla bahçede koşuyordu. Kahkahalar atarak göle gidiyorlardı. İstemsiz bir şekilde bende kıkırdamaya başladım. Onları mutlu görmek içimi ısıtmıştı. Yanlarına gitmek için ayağa kalkıp çardağın girişine döndüğümde Jason'ın evden çıktığını gördüm. Göle bizimkilere doğru bakıp hızlıca uzaklaşmaya başladı. Nereye gidebilirdi ki bu saatte ? Meraktan çatlayabilirdim ama takip edebilicek güçte değildim. Henüz o kadar toparlanmamıştım. Eve doğru yürümeye başladığımda aklımda sürekli parça parça duyduğum kehanetler vardı. Aristo ve arkadaşları yardımcı olmamakta kararlıydı. Kolay kolay bir daha Aristo'yu görebileceğimi de sanmıyordum. Geçen sefer olduğu gibi ona isyan etmeye bir daha cesaret edemezdim galiba. Kafamda bir yığın şey vardı. Simon'a ne olduğunu düşünmeme rağmen kimseye soramamıştım.
Bunları düşünmekten eve vardığımı geç de olsa merdivenin basamaklarına takıldığımda fark ettim. Yere yapışmak beni kendime getirmeye yetmişti. Ava anında terastan çıkıp bana doğru koştu 'Alison yok artık!' dedi. Saklamaya çalışsa da kıkırdıyordu. Sesimi çıkarmadan ayaklanıp bende güldüm. 'Acıktım bir şeyler hazırladın mı ?' dedim. Omuzlarını silkeledi. 'Malesef Jack bir yığın kitabı önüme dizdi. Ariçem tarihi çok sıkıcı değil mi ? Hem hiç de güzel giyinmiyorlarmış zamanında.' dedi. Kıkırdadım. Tek düşündüğü kıyafetlerdi. Benim hiç dikkatimi çekmemişti. Birlikte salona girdiğimizde ıslık çalmaktan kendimi alamadım. 'Ava bu ne !' dedim.
Her yer Jack'in kitaplarıyla doluydu. Ava'nın süslü pembe kalemleri ortalığa saçılmıştı. 'O kadar kötü mü ?' diye sorduğunda gözlerimi kocaman açıp ellerimi ben bilmem gibisinden salladım. 'Ben mutfağa.' diyerek yanından kaçtım.
Önlüğü üzerime geçirmiş hararetli hararetli sebzeleri doğruyordum. Zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım bile. Logan mutfağa girip 'Hımm... Enfes bir şeyler kokuyor. Döktürmüşsün Alison.' diyip belime sarıldı. Kardeşime dönüp baktığımda ilk kez birbirimize benzediğimizi fark ettim. 'Noldu ? Neden öyle bakıyorsun ?' diye kahkahayı bastı Logan. 'Bir şey yok. Hadi sen geç içeri birazdan hazır olur masa.' dedim. Vakumlarmış gibi yanağıma kocaman bir öpücük kondurup çıktı mutfaktan.
Mantarları doğrarken tüm dikkatim yaptığım şeydeydi. 'Yemek yapabilecek kadar iyi olmana sevindim.' dedi arkamdan bir ses. Anında sıçradım ve bıçak mantara değil elime güzel bir çizik attı. 'Ah !' diye bağırdığımda Jason anında arkadan kağıt havluya uzanıp elimi avucuna aldı. Ustaca parmağımı sarıp 'Burada bekle hemen döneceğim.' dedi. Kağıt havluyu parmağıma bastırdım. Kan durmuyordu. Jason geri geldiğinde elinde koyu yeşil sıvıyla dolu minik bir şişe vardı. Sardığı havluyu açıp elindeki sıvıdan parmağıma küçük bir damla damlattı. Hafifçe yanmaya başlamasına rağmen parmağımdaki yara hızlıca kapanıp yok oldu. Bakışlarımı parmağımdan Jason'a çevirdim. Bana baktığını gördüğümde içimde aynı tanıdık duygu belirdi. Elimi elinden çekmedim. O da bırakmayı denemedi. 'Bugün nereye gittin ?' dedim. Suratından anlık bir ifade geçmesine rağmen her zamanki gibi ustaca üstünü örttü. Eline demin elimi kestiğim bıçağı alarak mantarları doğramaya başladı. Müthiş kullanıyordu. Eliyle bıçağın uyumu kusursuzdu. Mantarlar incecik ve aynı boyutta doğranmıştı. Doğradığı mantarları tabaktan ocaktaki tavaya aktardı. Dönüp bana bakarak 'Jack Ariçem Meydanına birkaç iş için gönderdi.' dedi. Ariçem'in bir meydanı mı vardı ? Jason aklımı okumuş gibi 'Ariçem yaşadığımız bölgenin adı. Bütün Arislerin yaşadığı toplam alan. Elbetteki bir meydanı var. Meydanının da içinde bulunduğu bir şehri. Ama çoğumuz işimiz olmadıkça şehre gitmeyiz. Sonsuz Çember Kurulu nerede olabilirdi ki Alison ? Veya Ariçem Şatosu ? Şu baloya gittiğimiz şato. Sanırım Jack'in verdiği kitapları okumak yerine resimlerine bakmakla yetiniyorsun.' dedi. Kimse bana böyle bir şeyden bahsetmemişti. Ben sadece Arislerin yaşadığı zamanlara Ariçem denildiğini düşünmüştüm. Diğer Arislerin de bizim gibi eğitmenleriyle kendilerine ayrılmış bir evde eğitim gördüklerini tahmin etmiştim. Gerçi sormayı birkaç kez düşünsemde başımdan geçenleri hatırlayınca sormaya vaktim bile olmadığını fark ettim. 'Kitaplar sadece tarihle ilgili. Bugünü anlatmıyor.' dedim ters bir biçimde. Jason terslenmeye alışık olmasa gerek sadece bana bakmakla yetindi. 'Aristo şehirde mi ? Ya da diğer çember kurucuları ?' dedim. Jason hemen toparlanarak elindeki işe odaklandı. 'Hayır. Onların nerede bulunduğu bilinmez. Sorgulanmaz.' dedi. 'Sonsuz Çember Kurulunda kim var o zaman ki ?' dediğimde 'Sadece onların temsilcileri. Arislerin arasından seçilen en iyi savaşçılar.' dedi. Sustum ve soteyi karıştırmasını inceledim. Sadece anlattıklarına beynimde yer açıp anlam kazanmalarını sağlıyordum. 'Kehanetlerden kimseye bahsettin mi?' diye direkt sordu. Bir anda irkilip ona baktım. Nereden bilebilirdi ki ? Şaşkınlığıma gülerek karşılık verdi. Bakışlarını tekrar soteye çevirip 'Benden düşüncelerini saklayamazsın Alison. Bunu sana daha önce de söylemiştim.' dedi. Nasıl yapıyordu ? Nasıl tüm düşüncelerimi ele geçirebiliyordu ? Yemeği karıştırmaya devam ediyordu. İkimizde konuşmuyorduk. Sorusuna verecek bir cevabım yoktu aslında. Daha ben kafamda oturtamamıştım kehanetin parçalarını. Sadece onu incelemeye başladım. Kusursuz suratını. Çok güzeldi. Sinir bozucu bir şekilde etkileyiciydi.
Logan anında mutfağa girip 'Gelip buna bir baksanız iyi olacak çocuklar.' dedi. Logan'ın peşinden salona gittik. Kapıda daha önce de bize balo davetiyesini getiren Frost vardı. Jack  , Ava , Noah gergin bir şekilde bize bakıyordu. Jason Frost'a dönerek ' Bir şey mi oldu Frost ?' dedi. Frost 'Jason, hepiniz kuruldan çağrılıyorsunuz.' dedi. Jason da şaşırarak Jackson'a baktı.
Jackson 'Simon ölü bulunmuş Jason.' dedi.

ARİÇEMTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang