Ares

14.9K 1.1K 44
                                    

Jason kağıdı elimden kaptığı gibi mutfaktan sinirle çıktı. Hâlâ şaşkın şaşkın kapıya bakıyordum. Anılan bir insandı. "İnsan Anılan" töreni derken aslında Aristo bana Anılan'ın ne olduğunu söylüyordu. İyi de Anılan insan ise kimdi ? Neredeydi ? Onu bulduğumda ne yapacağımı bile bilmiyordum.
Sessizce salona döndüğümde herkes aynen bıraktığım gibi neşeyle sohbet ediyordu. Sadece Jason bariz bir şekilde kaşlarını çatmıştı. Ama Jason genelde mesafeli olduğu için kimse durumun farkına varmıyordu. Kafam bu kadar karışıkken odaya çıkmanın en iyisi olduğunu düşündüm. Jackson'a verdiği kitapları okumam gerektiğini söyleyerek merdivenlere yöneldim. Jason'ın yalan söylediğimi bilmesi beni fazlasıyla rahatsız etse de elimden başka bir şey gelmiyordu.
Kendimi yatağa bıraktığımda sabah yaptığım eğitim nedeniyle her tarafım ağrıyordu. Duşa girip dinlenmenin en iyisi olduğunu düşündüm. Kendimi suyun altına attığımda elimle ona yön vererek tuhaf tuhaf şekiller oluşturarak saatlerce duşta kaldım. Düşünmem gereken,cevaplarına ulaşmam gereken,korumam gereken o kadar kişi vardı ki. Bu kadar şeyin içinde bir de Jason'ın bana tavırları... Her şey zordu. Her şey...
Duştan çıktım. Üstümü değiştirerek yatağa uzandığımda yarı ölü gibiydim. Uyku beni kendisine çok kolay çekti.
***
"...Alison ? Şu kağıtta yazılanlarla ilgili şeyler öğrenebileceğimiz bir kitap var. Sadece nerede olduğunu öğrenmeliyim. Gece yarısı dönerim. Merak etmeyin...". Yataktan fırladığımda ter içindeydim. Ayağa kalkıp odayı inceledikten sonra koridora fırladım. Jason'ın sesini rüyamda mı duymuştum ? Merdiven başına giderek 'Jack Jason nerede ?' diye seslendim. Jack başını bana doğru çevirerek 'Birkaç saat önce çıktı canım.' dedi. Belki de kimseye söylememişti nereye gittiğini ve cidden damgayı kullanarak benimle zihnimde konuşuyordu. Odama geri dönüp üzerimi değiştirirken Jason'a sinir olmaya devam ediyordum. Yine beni götürmemişti. Tamamen benimle alakalı olan bu olayda bile beni çok güzel oyun dışı bırakıyordu. Odamdan çıkıp kütüphanenin kapısını yokladım ama kilitliydi. Merdivenlerden hızla aşağı indim. Ava ve Logan , Jack ile muhabbet ediyorlardı. Terastan bahçeye çıktığımda Andela bankların köşesindeki sarmaşıkları ağaçlardan geri çekiyordu. Ellerinin narin ve kıvrak hareketleri insanı büyülüyordu. Bakışlarını bana çevirdiğinde gülümseyerek el salladı. Bende elimi havaya kaldırarak ona cevap verdim. Aslında Jack'in kütüphanesinde Anılan ile ilgili bir şeyler bulabilir miyim diye düşünüyordum. Şimdi tekrar içeri girip Jack'e kütüphaneyi sorsam mutlaka dikkat çekerdim. Pek kitaplarla işim olmazdı. Yalan söylemekten de bıkmıştım. Kütüphanenin penceresinden girebilir miydim ? Evin arkasına doğru yürümeye başladım. Aynı zamanda çevreyi de kolaçan ediyordum. Evin arkasına döndüğümde kütüphanenin penceresini bulmak kolay oldu. Üçgen şeklinde ve büyüktü. Ama yaklaşık on beş metre yukarıdaydı. Herhangi bir elementi kullansam mı diye düşünürken arkamdaki çalılardan çatırtılar gelince panikle döndüm. Andela 'Napıyorsun Alison ?' dedi. Hazırlıksız yalan söylemek en zoruydu. 'Ihm... Ben... Sence de burası çok ağaçsız değil mi ?' dedim. Andela bakışlarını arka bahçemizde gezdirerek başını onaylar gibi salladı. Sonra gülümseyerek 'Bana bırak.' dedi. Elinin birkaç güzel ve kıvrak hareketiyle çesitli ağaçlar yavaşça göğe yükseldi. Tam istediğim yere denk gelmesi beni daha da sevindirmişti. Andela'ya gülümseyerek baktım. ' Şey bu arada konuşmadım ama Noah seni arıyordu.' dedim. Andela 'Öyle mi ? Tamam şimdi uğrarım yanına.' diyerek arkasını dönüp uzaklaştı. Fırsat bu fırsattı tırmanmaya başladım.
Adımımı içeri atıp camı tekrar kapattım. Sessizce yürümeye dikkat ederek raflara uzandım. Çoğu işime yaramaz kitaplardı. Tarih,efsaneler,savaşlar,kişiler... Bunca kitabın arasında nasıl istediğimi bulabilirdim. Eğilip en alt rafa bakmaya çalıştığımda kütüphanenin kilidi çevrilmeye başladı. Elimdeki kitabı korkuyla zemine bırakarak ayağa kalktım. Nefesimi tutarak cama doğru adım attım. Pencereden çıkmak için yeterli zamanım yoktu. Perdenin arkasına girerek beklemeye başladım. Kapı açıldığında ayak seslerinden anladığım kadarıyla içeri iki kişi girdi. Birisi Jackson'dı. Elindeki kitap hakkında yanındakine bir şeyler anlatıyordu. Çok durmayıp çıktılar. Kilit sesi durduğunda perdeden kurtulup yere bıraktığım kitabı almak için geri döndüm. Yumruk yemiş gibi oldum. Kitap yoktu. Jackson ve yanındaki bizimkilerden her kimse bu tarafa gelmemişlerdi bile. Korkuyla çevreyi incelemeye başladım. Açık pencereden dolayı dalgalanan perdeden başka hareket eden bir şey yoktu. Lanet olsun ! Pencereyi açık bırakmamıştım ki. Benden sonra peşimden birisi daha girmiş olmalıydı. Korkuyla pencereye yönelip ağaca adım attım. Hızlı bir şekilde inerek üstümü başımı düzelttim. Hava bayağı kararmıştı. Saat gece yarısına yaklaşmış olmalıydı. Jason gelmiş olabilirdi. Hızlıca terastan salona girdim. Yemek için sofra hazırlanıyordu. Logan nerede olduğumu sorsa da önemsiz gibisinden elimi salladım. Herkes masaya oturduğunda kapı çalmaya başladı. Kapıya en yakın olan ben olmasam da gelenin Jason olduğunu düşünerek merakla ayağa fırladım. Kapıyı açtığımda Jason boylarında esmer bir çocuk bana gülümseyerek 'Merhaba Alison.' dedi. İsmimi bilmesinin verdiği şokla arkamı dönerek Jackson'a baktım. Jack ayağa kalkıp yanıma geldiğinde bizimkiler de masadan kalkmıştı. 'Ben... Pardon çıkaramadım ama ?' dediğimde çocuk deminki sevimli ve güzel gülüşünü tekrarlayarak 'Seni tanımayan kaldı mı ?' dedi. Fazlasıyla karizmatikti. Biraz duraksadıktan sonra elini uzatarak 'Ben Ares. Rüzgarın oğlu. Kurul tarafında gönderildim.' dedi. Şimdi herkes arkamdan gülümseyerek "hoşgeldin" gibi cümleler söylüyordu. Ares'e elimi uzattığımda gözlerimin içine bakarak gülümsemeye devam ediyordu. 'Bu arada kitabını düşürmüşsün galiba üzerinde ismin yazıyor.' dedi. Bana uzattığı kitap kütüphanede zemine bırakıp bulamadığım kitaptı. Benden sonra giren Ares olmalıydı ama neden peşimden gelmişti ? Yumuşacık bir şekilde elimi sıkarken kapı açık olmasına rağmen tıklatılmaya başladı. Ares arkasını döndüğünde Jason kapıda belirdi. 'Tanışmanız bittiyse ben Jason.' dedi elini uzatarak. Gözlerinden alev fışkırıyordu. Sesindeki tehtit kilometrelerce öteden hissedilirdi. Gerçi her zamanki haliydi. Sadece Ares'in alışması gerekecekti artık.

ARİÇEMWhere stories live. Discover now