Kapı

11.3K 929 43
                                    

Jason ayağa fırlamıştı anında. Üst kata çıkıp çantaları toplamaya başladı. Bende peşinde oradan oraya koşturuyordum. Montumu yatağın üstünden alıp bana fırlattı. Üzerime geçirip peşinden koşarak aşağı inmeye başladım. 'Argus'u kucağına al Alison.' dediğinde salona daldım. Argus saf saf bana bakıyordu. Onu kucaklayıp hızla evden çıktım. Gece yarısı olduğu için hava fazlasıyla soğuktu. Arabaya kendimi attığımda arka koltuğa Argus'u koydum. Argus tuhaf tuhaf etrafına baktıktan sonra kıvrılıp koltuğa yattı.
Jason arabayı çalıştırdığında 'Tam olarak yerini gördün mü?' dedi. 'Küçükken gittiğim göl evi.' dedim. Jason başıyla onayladı.
Asfalt yola çıktığımızda 'Ailious'un verdiği iksiri dün gece içtim ben. Nasıl olur da hâlâ rüya görebilirim ki?' diye sordum. Jason 'Senin rüya görmeni engellemeyecek iksir. Sadece gördüklerinin seni görmesini engelleyecek.' dedi. Mantıklıydı. Rüyalar sayesinde birçok şeyden haberimiz oluyordu.
Jason şehre indiğimizde ara sokaklardan birine saptı. Bahçeli ufak tefek bir evin önüne arabayı park etti. 'Argus'u al bende çantaları alıp geliyorum.' dedi. Hava alanına gittiğimizi sanıyordum. Jason bagajı kapattığında 'Farklı bir şekilde mi gitmeyi düşünüyorsun ?' dedim. Jason başını aşağı yukarı salladı. Kapının önüne geldiğimizde Jason elini tahta kapıya koydu. Bir süre bekledikten sonra elinin izi kapıda belirip parlamaya başladı. 'Jason...' diye fısıldadığım anda kapı içeri doğru kırılarak uçtu. Jason elini sırtıma götürerek 'Hadi. Hemen üst kata çıkın.' dedi. Ne yaptığımızı bilmesem de ikişer ikişer basamakları atladım. Argus olanlar karşısında fazla tepkisizdi.
Üst kat tam bir çöplüktü. Koku beynimi esir almıştı. Her taraf örümcek ağlarıyla kaplı ve leş gibiydi. Hiçbir yere temas etmemeye dikkat ederek koridorda ilerledim. Jason hemen arkamdaydı. 'Sağa dön Alison.' dedi. Dediğini uygulayarak adımlarımı sıklaştırdım. Jason 'Şimdi sola.' dediğinde anında dönüp rutubetli boş bir odaya adım attım. Jason önüme geçerek karşı duvara gitti. Duvarlar eski püskü koyu yeşil duvar kağıtlarıyla kaplıydı. Jason duvar kağıdının yırtılmış köşesini tuttup aşağıya kadar hızla çekti. Kağıt sinir bozucu bir sesle boydan boya yırtılmıştı. Arkasında koyu lacivert ahşaptan bir kapı vardı. Jason bileğimi yakalayıp kapıyı açtı. Ne olduğunu anlamamıştım bile. Kapıdan geçtiğimiz anda bacaklarım titremeye başladı. Ayakta durmakta zorlanıyordum. Başım dönüyordu. Bir yerlere tutunmaya çabalasam da pek mümkün olmadı. Jason'ın tuttuğu bileğim bıçak kesmiş gibi yanıyordu. Dönmeye devam ettikçe midem ağzıma geldi. Girdap gibi bir şeydeydik ve olanca gücüyle savruluyorduk. Kulaklarım uğulduyordu. Bir anda hızla düşmeye başladık. Ormanlık bir araziye yapışmak üzereydim. Ellerimle suratımı kapattım. Zemine bir metre kala havada asılı kaldık. Tam rahatlamışken kendimi sert bir şekilde zeminde buldum. Dizimi ve kafamı çarpmanın verdiği acıyla sızlandım. Argus sırtıma çıkmış havlıyordu. Toparlanıp dizlerimin üstüne oturduğumda Jason yanıma geldi. 'Alnın şişmiş.' dedi. Elimi alnıma götürdüğümde acı daha da arttı. Jason elimi tutarak beni ayağa kaldırdı. Etrafı incelediğimde yaşlı bir ağaç dikkatimi çekmişti. Gövdesinde bir kapı vardı. 'Hadi ama ! Yine mi aynısı ?' diye sızlandığımda Jason 'Hayır hayır. Başka şansım yoktu Alison. Kaliforniya'ya en kısa bu şekilde ulaşabiliriz.' dedi. Başımla onaylayıp peşinden gittim.
Tekrar kapıdan geçtiğimizde kitap kokuları burnuma geldi. Bir kütüphanedeydik ama burası bana fazla tanıdık geliyordu. 'Jason burası...' dediğimde Jason bana dönerek gülümsedi. Kütüphanenin kapısı açıldığında Logan elinde kitaplarla içeri girdi. Kafasını kaldırıp beni gördüğü anda 'Alison ! Aman Tanrım !' diye bağırdı. Kitapları fırlatarak beni kucakladı. Zaten yeterince dönmüştüm bir de üstüne Logan döndürüyordu. Beni bıraktığında sıkı sıkı Jason'a da sarıldı. 'Ne işiniz var burada ?' dediğinde Jason 'Aşağıda anlatırım. İksirler hâlâ aynı yerinde mi ?' dedi. Logan başıyla onayladı. Jason rafa yönelerek şişeleri karıştırdı. Küçük sarı bir şişeyi eline geçirdi. Bu sırada Logan dibimden ayrılmıyordu. Elimi tutarak öptü. Onu o kadar özlemiştim ki...
Jason sıvıyı alnıma döktüğünde hafif bir acıdan sonra şişliğin indiğini hissettim. Hep beraber merdivenlerden inmeye başlayınca Noah'un mutfaktan gelen sesini duyabiliyordum. Logan bağırarak 'Bakın millet kimler gelmiş !' dedi. Noah koşarak salona geldiğinde ilk Jason'ı gördü. Ardından bakışları bana takıldı. 'Jason,Alison...' diyerek koşmaya başladı. İlk Jason'a sarıldığında terasın kapısı açıldı ve Andela ile Ava içeri girdi. Ardından da Jack. Noah Jason'ı bırakıp bana sarıldığında neredeyse nefessiz kalacaktım.
Sırayla herkese sarılıp koltuklara oturduğumuzda Argus sanki hep burada yaşıyormuş gibi evde dolaşmaya başlamıştı. Gözlerim Ares'i ve Draken'ı arıyordu. Galiba hâlâ görevdeydiler. Jason düşündüklerimi fark edince 'Ares ve Draken yok mu?' dedi. Bir anda herkesin ifadesi değişti. Korkuyla 'Ne oldu? dediğimde Logan elimi bıraktı. Bir süre hiç kimse ağzını açmadı. En sonunda Noah 'Henüz gelmediler.' dedi. 'Olabilir. Belki henüz bulamamışlardır.' dedim. Herkes yine aynı surat ifadesiyle bana bakınca Jason 'Ne zaman döneceklerini söylemişlerdi ?' dedi. Logan yutkunarak 'İki hafta önce dönmüş olmaları gerekirdi.' dedi.

ARİÇEMWhere stories live. Discover now