Yolculuk

12.5K 1K 38
                                    

Bütün gece hiç durmadan araba kullanmıştı Jason. Bu kadar çabuk bulunabileceğimizi düşünmemiştik ikimizde. Jason hâlâ sinirliydi. Arabayı çok hızlı kullansa da artık alışmıştım. Hatta emniyet kemerini kullanmıyordum bile. Kendi kendime dışarıyı izlemekten başka yaptığım hiçbir şey yoktu.
Sabahın ilk ışıklarıyla Jason ana yoldan bir kasabaya saptı. Pek kasaba da denilemezdi. Evler mükemmeldi. Fazlasıyla zengin bir bölge olmalıydı. Okul olduğunu tahmin ettiğim bir binanın arkasındaki sokağa girip dümdüz ilerledik. Jason sokağın sonundaki evin önüne arabayı park etti. Dışarı çıkıp beni de yanına çağırdı. Arkadan çantaları almamı söyleyip evin kapısını tıklattı. Dışarı tıknaz,kirli sakallı,gözlüklü bir adam çıktı. Adam Jason'ı görünce çok sevinse de Jason konuşmaya başladığında eliyle sakalını sıvazladı. Çantalar elimde kaldırımda bekliyordum. Adam eliyle içeri gel gibisinden bir işaret yapınca çantalarla birlikte peşlerinden gittim. Jason kapıda bekleyip çantaları elimden aldı. Adam koridorda ilerlerken Almanca olduğunu tahmin ettiğim bir dilde Jason'a bir şeyler anlatıyordu. Jason da ana dili gibi cevap veriyordu. Adam koridorun sonundaki merdivenlerden aşağı inmeye başladı. O kadar kiloluydu ki yuvarlanmasından korkuyordum. Aşağı indiğimizde elini sol taraftaki duvarda gezdirerek ışığı yaktı. Garajdaydık ve sayısız araba vardı. Her modelden,şekilden...
Adam birkaç sırayı atladıktan sonra yine siyah ama hız yapmak amacıyla yaratılmış gibi görünen bir BMW'yi işaret etti. Jason başıyla onaylayarak adamın elini sıktı. Adam o kısacık boyuna rağmen Jason'ı kendisine çekip sıkı sıkı sarıldı. Bana da gülümseyerek anlamadığım birkaç şey söyledi.
Garajın kapısını açtığında Jason kayar gibi arabayı çıkardı. Adama son bir kez selam verdikten sonra gaza bastı. Elimde olmadan 'Hop hop hop ! Yavaş !' diye bağırdım. Resmen tutunacak bir yer arıyordum. Jason sağa çekerek kemerimi bağladı. 'O kimdi ?' diye sorduğumda 'Hans.' dedi sadece. Düz düz konuşmaya başlamıştı yine. 'Eee ? Yani ?' diye sordum. Sesime biraz sinir de katarak. Jason'ın gözüne güneş gelmiş olmalı ki anında gözlerini kıstı. Çantadan gözlüğü isteyip takınca 'Jackson'ın yakın arkadaşı.' dedi. O adam o fizikle bir Ariçem savaşçısı mıydı ? Jason'a bunu sorsam beni tersleyeceğini biliyordum. Susmayı tercih ettim. Ana yola tekrar çıktığımızda Jason gazı adeta kökledi. Araba uçuyormuş gibi gidiyordu. Bir süre başım dönse de sonra yavaş yavaş alışmaya başladım.
'Bir şeylerden bahset.' dedi. Dalgın bir şekilde yolu izliyordum. 'Ne ? Ne dedin sen ?'diye cevap verdim. Niye şimdi böyle bir şey demişti ? Jason yoldan gözünü ayırmadan 'Nelerden hoşlanırsın,normal biriyken neler yapardın? Tamam seni izledim ama kısa kısa durabiliyordum yanında. Eğer bir şeyler konuşmazsak bu yol böyle bitmez.' dedi. Jason belki de ilk kez bu kadar konuşmaya istekliydi. 'En sevdiğim renk tarzı şeyler mi?' diye sordum. Başını aşağı yukarı sallayarak beni onayladı. 'Lacivert.' dedim. 'Tuttuğun bir takım var mıydı ?' diye sordu. 'Real Madrid.' dedim. 'İspanya takımı?' diye sordu. 'Niye şaşırdın ?' dediğimde 'Kaliforniya'da yaşıyorsun ve İspanya takımı tutuyorsun. Garip geldi.' dedi. Yine sessizlik hakim olunca bu sefer ben konuşmaya başladım :'En sevdiğim şarkı her zaman değişir. En sevdiğim erkek sanatçı Justin Timberlake. En sevdiğim kadın şarkıcılar Rihanna ve Beyonce. En sevdiğim yemek markası Burger King. En sevdiğim içecek markası Starbucks. En sevdiğim mevsim Kış. Uğurlu sayım 7...' diye sıralarken Jason bir yola bir bana bakıyordu. Bir anda susup bende ona bakmaya başladım. Sonra 'Başka merak ettiğin bir şey ?' diye sordum. Jason 'Hiç aşık oldun mu?' diye sordu. Şimdi kaşları çatıktı. 'David diye bir çocuk vardı. Okul yüzme takım kaptanıydı. Bir ara ondan hoşlanmıştım galiba.' dedim. Jason 'Şu sana okul bahçesinde Sosyoloji çalıştıran çocuk mu ?' diye sordu. 'Evet. Ama sonra o bir kavgaya karışmış galiba. Okuldan uzaklaştırıldı.' dedim. Jason gülüyordu. Dudağını ısırmaya başlamıştı. 'Sendin ! O çocuğu döven sendin !' diye bağırmaya başladım. Jason omuzlarını silkerek 'Alakası yok.' dedi. Yine hemen toparlanıp maskesinin altına saklanmıştı. Kollarımı göğsümde kavuşturarak oturdum. Yolun ortasındaki şeritleri saymaya başladım. Hayatımı evet izlemişti ama izlemekle kalmamıştı. Bir anda aklıma gelen dilimden çıkarak 'Sen?' diye sordum. Jason bana anlamamış gibi bakarak 'Aşık oldum mu? Bunu mu soruyorsun?' dedi. Başımla onayladım. Cevap vermedi. Başkası mı vardı? O yüzden mi damga da olsa aramızda uzak durmaya çalışıyordu. Jason aklımdan geçenlerini okumuş gibi 'Alakası yok. Daha önce kimse olmadı Alison.' dedi. Öyle bir ses tonuyla söylemişti ki konuşmanın bittiğine artık emindim. Yavaşça arka tarafa geçerek koltuğa uzandım. Gözlerimi kapattığımda Jason'ın sözleri beynimde çınlıyordu.

ARİÇEMWhere stories live. Discover now