"Arda? Şirketten aradılar Elif'in hastaneye kaldırıldığını söylediler. Ne oldu?", Tamer'in sesini duyabilmiştim ama ona cevap veremiyordum, versem bile ne söyleyecektim ki!

Ben ona cevap veremeyince, Tamer tam karşıma geçip benimle aynı hizada diz çökmüştü.

"Oğlum korkutma beni ne oldu?"

"Hepsi benim yüzümden. Ben yaptım, karım ve bebeğim benim yüzümden can çekişiyor. Bana o kızı kov dedi, ben üzülürüm dedi ve ben onun üzülmesine izin verdim. Onun ne kadar kırıldığını görmeliydim, ben yaptım", gözlerimden akmaya başlayan yaşlar benim kendime daha da sinirlenmeme neden olmuştu, utanmadan ağlıyordum.

"Oğlum hadi sakin ol, bak iyi olacak Elif"

"Tamer ben ailesine haber veremem", onları arayıp kızlarının hastanede olduğunu söylemeye yüzüm yoktu. Onlar kızlarını bana emanet etmişlerdi ama ben emanetime kendim zarar vermiştim.

"Tamam ben haber veririm herkese. Hadi sen de dışarı gel benimle, biraz hava alırsın", ne saçma bir kelimeydi bu böyle? Biraz hava alacakmışım, çok ihtiyacım vardı ya! Benim canlarım içeride yaşam mücadelesi verirken, ben bunaldım diye hava alacaktım.

"Sen git, ben buradayım"

Tamer dışarı çıktıktan sonra kafamı duvara vura vura beklemeye başladım.

***

"Hala neden içeriden çıkmıyorlar. Kızım kaç saattir içeride bari bir şey söylesinler", Lale hanımın ağlarken söylediği sözler en çok bana batıyordu, tüm kelimeler kalbime saplanıyordu tek tek. Elif iki saattir içerideydi ve hala içeriden haber yoktu. Ailesi, ailem herkes dışarıda bir haber için bekliyorlardı, kimse bunların benim yüzümden olduğunu bilmiyordu. Eminim bilseler hepsi yüzüme nefretle bakarlardı.

Sonunda acil servisin kapısı açıldığında içeriden bir doktor çıkıp yanımıza geldi.

"Karım nasıl?"

"Hastanız geldiğinde kanaması vardı onu durdurmak zor oldu ama sonunda durdurduk. Şu anda hastanızın durumu stabil ama sabaha kadar yoğun bakımda müşahede altında tutacağız", bir an rahatlamıştım ve tamamen rahatlamam için bebeğimin iyi olduğunu bilmem lazımdı ama ona kötü bir şey olmasından çok korktuğum için soramıyordum. Doktor kanaması çok demişti, o minicik beden kanamaya dayanabilmiş miydi ki?

"Peki bebeği nasıl?", Gökhan bey benim korkumu fark etmiş gibi kendi sormuştu ama onun da sormaktan çekindiği ses tonundan belli oluyordu.

Doktor soruyu ben sormuşum gibi bana bakarak konuşmaya başladı; "Biz aslında bu kanamadan sonra hastanın bebeği kaybedeceğini düşünmüştük ama bebeğiniz mücadeleci çıktı, onun da şimdilik durumu iyi ama tamamen emin olmak için sabaha kadar beklememiz lazım. Geçmiş olsun"

Sonunda rahat bir nefes alabilmiştim. "Peki onu görebilir miyim?"

"Normalde yoğun bakıma kimse giremez ama siz tek başınıza girebilirsiniz. Karınızın sizin moralinize ihtiyacı var", bende olmayan morali ona nasıl verecektim bilmiyordum ama onun yanında olduğumu hissettirmek istiyordum. Ne kadar üzgün olduğumu bilmesini, onun ve oğlumun beni affetmesini istiyordum.

Yoğun bakıma girip hemşirelerin yönlendirmesiyle steril olmak için üzerime yoğun bakım kıyafetlerini geçirmiştim.

"Buyurun bu taraftan gideceğiz", hemşireye sadece kafamı sallayıp onu takip etmeye başladım. Bir kapının önünde durduğumuzda bu camdan otomatik kapının ardında onların olduğunu anlamıştım.

"Eşiniz bu odada, ben şimdi gidiyorum. Siz de lütfen sadece beş dakika kalın, unutmayın bu kural sadece eşinizin ve bebeğinizin sağlığını korumak için"

İnanmaktan VazgeçmeWhere stories live. Discover now