Bölüm 36

45.2K 2.4K 248
                                    


İnstagram: pembekalemhikayeleri

**

Keyifli okumalar ❤️



****

Tüm ekibimi zorlukla yolladıktan sonra salonda tek başıma kalmıştım, hepsi eminim içlerinden bundan sonra ne yapacağımızı düşünüyordu ama bunun cevabını ben de bilemiyordum ki! Şimdi boş sahneye bakıp sadece düşünüyordum. Bu sanki benim için bir terapi olmuştu; tüm hayatımı, yaptıklarımı gözden geçiriyordum.

Burada otururken ilk önce düşündüğüm şey nerede hata yaptığımdı ama şimdi 'acaba bir hata yaptım mı?' diye düşünüyordum. Tüm zamanımı buna vermiş, neredeyse Keremlerin sunumuna denk bir sunum hazırlamıştık; bu kötü ve başarısızlık olarak adlandırılabilir miydi?

Ama herkes de bilir ki sadece kazananlar konuşulurdu; tarih de onları yazar. Kimse ikinci olan takıma onun kadar iyiydi demezdi, diyen olsa bile bu kişiler bir elin parmağını geçmezdi. Ve bundan yirmi yıl sonra internete 'The  Writers' yazdığında karşına birinciler çıkacaktı, ikincilere kimse yer vermeyecekti. İkinci; her ne kadar mükemmel olsa da, birinci olamadığı için bir hiçti ve unutulmaya mahkumdu.

Peki ben bundan sonra ne yapacaktım; tabi ki pes etmeyecektim. Asla girdiğim bu yoldan dönemezdim. Hiçbir şey öğrenmediysem bile bunu öğrenmiştim; İnanmaktan Asla Vazgeçme. Belki de her gün böyle sorunlarla, çeşitli engellerle karşılaşacaktım ama bunları hazmedip ilerleyemezsem, nasıl başarılı olabilirdim ki? Sonuçta bu, her yıl tekrarlanan bir yarışmaydı ve biz seneye daha iyi olacaktık ve onları şimdi onların yaptığı gibi kıl payıyla değil, ezici bir üstünlükle alt edecektik.

Tüm bunları düşünürken aklımda aniden bir lamba yanmıştı, seneye katılacağımız konuyu şimdiden bulmuştum. Az önceki üzüntüme tezat olarak mutlulukla nefes alıp arkama yaslandım. Artık tüm üzüntüm gitmiş, yerini heyecana bırakmıştı.  Türkiye'nin her yerinden, her türlü yarışmada ikinci olan insanları bulup onlarla ilgili bir yazı ve sunum hazırlayacaktık. Böylelikle ikinci olanların hikayesi yarım kalmayacaktı; bizimle tamamlanacaktı!

"Kaybetmek nasıl bir duygu; onu mu anlamlandırmaya çalışıyorsun?", bir anda duyduğum sesle arkama dönünce Kerem'le göz göze gelmiştim; zaten bu densiz soruyu ondan başka kim sorabilirdi ki?

Tabi ki onun yanında kendimi ezdirmeyecektim. Yüzüme sahte bir gülüş kondurup ona baktım. "Evet canım, az önce anlamlandırdım. İstersen sana şimdi mi anlatayım yoksa sen bir ay sonra Londra'da kendin öğrenmeyi mi tercih edersin?"

"Gerçekten benim keyfimi bozabileceğini mi düşünüyorsun? Eğer varsa öyle bir niyetin, başarılı olamazsın"

"Senin keyfini bozmanın çok umurumda olduğunu mu sanıyorsun acaba? Ya sen neden buradasın ki, neden bana laf sokmaya çalışıyorsun? Git başarını kutlasana ekibinle!"

"Ekiple başarı kutlamak mı? Düşüncesi bile içimi açmadı belki sen bana eşlik edersen bir kutlama yapabiliriz hem böylece kazananların nasıl eğlendiğini görmüş olursun"

Kerem'e ters bir cevap verecekken salona arkadan giren Arda'nın bana doğru ilerlediğini fark edince susup Kerem'i takmadan hızlıca ona doğru yürümeye başladım; hiçbir konuşma yapmadan bir anda kollarına atladım.

"Sevgilim özür dilerim yetişemedim hem toplantı uzun sürdü hem.."

Ellerimle dudaklarını kapatıp "Şimdi buradasın ya hiçbir şey önemli değil" deyip yeniden sarıldım. Ne kadar öyle kaldık bilmiyordum ama Arda'da ayrılıp biraz etrafa göz gezdirdiğimde Kerem görünürde yoktu; muhtemelen ben Arda'ya sarıldığımda o da gitmişti. Şu an son düşüneceğim kişi Kerem olduğu için onu hemen zihnimin en arkasına itip, karşımdaki adamıma odaklanmaya başladım ama o kırılacak çok değerli bir eşyaymışım gibi sadece beni uzaktan izleyip nasıl davranacağına karar vermeye çalışıyordu.

İnanmaktan VazgeçmeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin