Bölüm 38

37.2K 2.4K 129
                                    

İnstagram: pembekalemhikayeleri

**

Keyifli okumalar ❤️

******

Elif, Gökhan Ersoy ölmemiş; hala hayatta"

Eymen'in cevabıyla donup kalırken elimdeki telefon parmaklarından kayarak yere düştü. Bu nasıl olabilirdi; benim babam yaşıyor muydu?.

**

Kendimi hemen toparlayıp merak ettiğim soruların cevabını almak için bir elimin Arda'yı tutarken eğilip yere düşün telefonu aldım. Arda ne olduğunu anlamaya çalışırken telefonu yeniden kulağıma götürdüm. Eymen ismimi söyleyip telefonun çekip çekmediğini anlamaya çalışırken "Na-nasıl yani ama o bir kazada ölmüş yıllar önce?" diye sordum.

"Doğru, yıllar önce bir kazada öldü denilmiş ama ölmemiş. Yanında beraber yolculuk yaptığı biri ölmüş ama ölen kişiyi o sanmışlar; adamın üzerinden Gökhan Ersoy'un kimliği çıkınca pek sorgulamamışlar. Zaten o zamanlar DNA testi olayı da pek gelişmiş değilmiş. Adam bir sene sonra dönünce tüm ailesi şok olmuş; kazada geçici hafıza kaybı yaşadığı için bir yıl boyunca yurtdışında kayıp gibi yaşamış, hafızası yerine gelince de geri dönmüş"

Babam geri dönmüştü ama bizi bulamamıştı; bizden haberi var mıydı? Hiç aramamış mıydı? Tüm bu sorular kafamda dönüp dururken artık ayakta duracak gibi hissetmiyordum ama Eymen'den onun nerede olduğunu öğrenmem için biraz daha dayanmam lazımdı. Son bir direnç göstererek, Arda'nın elini daha sıkı tutup "Şimdi nerede" diye sordum.

"Sen bana araştır deyince tüm aileden araştırmaya başladım, zaten bilinen bir aile olduğu için işim kolay oldu. Ayhan Ersoy 'Ersoy' holdingin sahibi ve başkanı; tek başına yönetiyor. Oğlu Gökhan'la yıllar önce yaşadığı bir anlaşmazlık yüzünden pek bir yakınlıkları yok; bu durum kazadan sonra da değişmemiş. Gökhan kendine bir kafe açmış orayı hem yönetiyor hem de orada çalışıyor"

"Kafe nerede?"

"Sarıyer'de, aslında senin eve yakın; en fazla on dakikalık yolu vardır."

Ellerim titriyordu aynı zamanda kalbim ağrıyordu. Babamla benim aramda bunca zamandır on dakikalık bir mesafe mi vardı! Biz onca yılı boş yere mi ayrı geçirmiştik? Gözlerime yaşlar hücum ederken son bir kez derin nefes aldım. "Bana tam adres verebilir misin?"

"Tabi ki telefonu kapatır kapatmaz, adresi telefonuna mesaj olarak atarım"

"Te-teşekkür ederim" deyip telefonu kapattığımda bir anda tüm dünya başımın etrafında dönmeye başlamıştı; ayakta kalmak için Arda'ya tutunmaya çalışmıştım ama o da sonsuz bir karanlığa gömülmeme engel olamamıştı.

Gözlerimi yavaşça aralamaya başladığımda yanımdaki Arda'yı fark edebilmiştim; endişeli bir şekilde elindeki kolonya ile bileklerimi ovalamaya çalışıyordu.

"A-arda", sesimi çıkarmak zor olmuştu ama sonunda konuşabilmiştim.

Arda bir anda ellerimi bırakıp başımı avuçları arasına almıştı.

"Elif sen iyi misin? Gerçi bendeki de soru, tabi ki değilsin"

Arda bir anda beni kucağına alıp kapıya yürümeye başlamıştı;

"Arda nereye?"

"Nereye olacak; hastaneye!"

"Ne hastanesi ben iyiyim, indir beni"

İnanmaktan VazgeçmeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin