Bölüm 54

44.8K 2.1K 277
                                    




İnstagram: pembekalemhikayeleri

                  

***

Bölüm şarkısı; Hamilton, Joe Frank & Reynolds - Fallin' In Love. Bu şarkıyı yıllar önce bir kitapçıdayken duymuştum, o kadar beğenmiştim ki eve gidip hemen ezberlediğim bir cümlesini internette aratıp şarkıyı buldum. Ve 1970 yapımı bu şarkı artık en sevdiğim aşk şarkılarından oldu, umarım siz de beğenirsiniz.

Tüm yorumlarınız için çok teşekkür ederim, keyifli okumalar ❤️





***

Gelen yorumun üzerine tam tamına bir ay geçmişti; bir ay boyunca on bölüm daha yayınlamama rağmen hiç bir yorum gelmemişti. Galiba umutlarım yavaş yavaş tükeniyordu; acaba başka bir konudan mı devam etsem diye düşündüm ama 'ya onda da başarısız olursam' korkusu beni o fikirden de uzaklaştırdı. Peki ben şimdi ne yapacaktım? Kendime her zaman sorduğum bir soruydu ve hala cevabını bulamamıştım.

Bu sabah Eymen bize kahvaltıya gelecekti ama ben hala yataktan kalkamayıp tembellik yapıyordum. Saate baktığımda saat çoktan on olduğunu fark ettim; hayret bu Miray neden beni kaldırmaya gelmemişti ki! Tahmin etmesi de zor değildi gerçi; Eymen'e her şeyi gönül rahatlığıyla kendinin yaptığını söylemek için elimi bir şeye değdirtmek istemiyordu manyak kız.

Hazırlanıp mutfağa girdiğimde aldığım kokularla daha yemeden mest olmuştum.

Miray'ın mutfağa girmesiyle gözlerim ona dönmüştü, kızımız günün anlam ve önemine binaen çok güzel olmuştu.

"Elif uyandıysan sofraya geç, ben de çayları getiriyorum"

"Eymen geldi mi? Ben neden zili duymadım"

"Seni uyandırmamak için geldiğinde beni telefonla aradı", vay vay demek ben gelmeden baş başa vakit!

"Canım ben istersen çıkayım siz baş başa kahvaltı yapın, niye ısrar ediyorsun anlamıyorum ki?", hem ben de böylece erkenden sevgilimi görebilirdim, zaten dün onu hiç görememiştim.

"Saçmalama Elif geç içeriye otur, ben hepimiz için hazırladım o sofrayı. Ayrıca sevgilini de bir saat geç görsen bir şey olmaz", ben az önce sesli mi düşündüm ya!

"İyi, tamam"

Miray çayları almak için mutfağa girerken ben de kahvaltı masasına geçmek için oturma odasına girdim. Eymen çoktan masaya geçmiş hatta kahvaltılıklara gömülmüştü bile.

"Oo Eymen bey gelmiş de, yemeye başlamış bile"

Eymen beni görünce elindeki çatalı bırakıp gülümsemeye başlamıştı; bu çocuğun gülümsemesi Arda'ya ne kadar da çok benziyordu!

"Elifcim sen uykundan bir türlü uyanamadıysan benim suçum yok"

"Allah Allah", gülerek yanına gidip kısa bir sarılmadan sonra ben de masadaki yerimi almıştım. Miray da çayları getirdiğin de hep beraber neşeli bir kahvaltı yapmaya başlamıştık.

"Ee sayın Miray hanım ve sayın Eymen bey, sevgili olduğunuzu Kaan'a ve ailenize ne zaman söylemeyi düşünüyorsunuz? Artık sizce de vakti gelmedi mi? Tamam aileye ne zaman söylerseniz söyleyeyin beni ilgilendirmez ama her gün Kaan'a ilişkinizi ağzımdan kaçırıp söyleyeceğim diye ödüm kopuyor. Rica ederim söyleyin de beni bu işkenceden kurtarın", neşeli kahvaltı bir anda sessizleşmişti ama bu da önemli bir konuydu. 'Elif sonra' diye diye resmen bir ay olmuştu ve hala Kaan'ımın haberi yoktu.

İnanmaktan VazgeçmeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin