Bölüm 2

86.4K 4.4K 213
                                    


İnstagram: pembekalemhikayeleri

**

Medya: Ege Yılmaz

***

Bölüm Şarkısı: Defying Gravity

***

Hocanın "Girin" diyen sesini duyduğum anda kalp atışlarım sanki kulağım dibindeki bir hoparlörden geliyordu. Cesur olacaktım ama heyecanım için ne yapmalıydım bilemiyordum. Yeniden derin bir nefes aldım ve daha fazla düşünmeden kapıyı hafifçe aralayarak açıp içeri girdim. Kapıyı tam kapatmadan ilerleyip başımı kaldırdım. Gözlerim bir anda karşımda gördüğüm adamda kitlendi. Dün akşamda resimlerini görmüştüm ama sadece resim aldatması olduğunu düşünmüştüm. Fakat şimdi görüyorum ki, bu adama resimler bile haksızlık etmişti. Hayatım boyunca böylesine yakışıklı bir erkek görmemiştim. Gerçi hayatım boyunca pek yakışıklı erkek de görmemiştim. Kumral saçları ve gri gözleriyle mükemmelliğin vücut bulmuş hali gibiydi. Bu adam neden gelecek planını mankenlik ya da oyunculuk da değil de  okulda hoca olarak yapmış,  insan anlayamıyordu. 

Açılan ağzımı kapatıp, kendimi toparladığımda; onun da şaşkınlığımı fark etmiş olarak hafif bir tebessümle bana baktığını gördüm. Daha ilk saniyede adama rezil olmuştum.

Aramızdaki anlamsız sessizliği ilk hocam bozdu. "Ne için gelmiştiniz?"

Ses tonu rahatsız olmuş gibi değildi, daha çok merak ediyor gibiydi.

Biraz çekinerek, sesimin titremesine engel olarak "Ben şey size bir şey sormak istiyordum, aslında daha çok danışmak istiyorum" dedim ve derin bir nefes daha aldım.

Hoca gayet kibar bir şekilde "Tabi buyurun; hangi sınıftan öğrencimsiniz, sizi çıkaramadım?" diye sordu.

Onun bu sıcak tavrı karşısında tüm gerginliğim kaybolmuştu. "Ege hocam, benim adım Elif ve aslında sizin öğrenciniz değilim. Ben mimarlık öğrencisiyim ama daha yeni başladım; yani hazırlık öğrencisiyim" deyip iki dakika önce aldığım nefesi verdim.

"Peki, bana ne danışacaksın?"

Bana öyle meraklı bir bakışı vardı ki; o an yeniden heyecanlanmıştım. Hatta o kadar heyecanlanmıştım ki bir anda her şeyi bırakıp odadan çıkıp gidebilirdim ama yapmadım. Son cesaret kırıntımı da yitirmeden kendimi tutup, tekrar derin bir nefes aldıktan sonra "The Writers" diyebildim.

Bakışları bir anda keskinleşmişti. "Bana 'The Writers' hakkında ne soracaksın?

"Ben yarışmanın afişini dün bir panoda gördüm ve ilgimi çok çekti. Ben de senelerdir yazı yazarım, bu yarışmayı da görünce birden ümitlendim ve araştırmaya başladım; sizin adınızı buldum en son. Siz Türkiye'de bu yarışmada en çok başarılı olan tek insan olmuşsunuz."

"Ben tek değildim bir ekibim vardı."

"İşte sizin de o başarılı ekibin lideri olduğunuzu öğrendim ve sizi biraz daha araştırdım. Okulumda hoca olduğunuzu öğrenince çok sevindim. Bu nedenle hemen yanınıza geldim."

"Peki, benden ne istiyorsun?"

"Bana biraz rehberlik edip, yol gösterebilir misiniz? Benim bu konuda gerçekten hiçbir bilgim yok. Tamam, senelerdir yazı yazıyorum ama böyle bir yarışmaya nasıl katılırım, katılsam da nasıl başarılı olurum bilmiyorum."

Dikkatle beni dinledikten sonra eliyle saçlarını karıştırıp düşünmeye başladı. Heyecanla vereceği tepkiyi beklerken, içimden de kabul etmesi için dua ediyordum. Ona çok ihtiyacım vardı.

Sonunda başını kaldırıp bana baktı ve sessizliğini bozdu. "Elif yanında hiç yazın var mı? Yardımcı olmadan önce ne seviyede olduğunu görmem lazım"

İyi ki, sabah yazı defterimi yanıma almıştım, hemen çantamdan çıkarıp verdim. Elimden aldığı yazılarıma biraz arkasına yaslandıktan sonra göz atmaya başladı. O sayfaları çevirip, yazılarımı okurken, kalbim ellerimde sessizce bekledim.

Sonunda elindeki defteri nazik bir hareketle kapatıp bana uzattı. "Yazıların cidden güzel ama çok amatörce. Yani istek var, konu da var ama mesaj yok. Yazmak sadece yazmak değildir Elif. Yazarken insanlarda ne etki bırakacağını bilerek yazmalısın ve onlara hissettirmelisin. Böyle bir yarışmaya girmek istiyorsan öncelikle daha profesyonel yazılar yazman lazım"

Tekrar elini saçlarına götürüp önüne düşen saçlarını geriye attıktan sonra biraz daha düşündü. Ve sonra bana bakıp "Ayrıca anladığım kadarıyla bir ekibin yok yalnızsın, bu yarışmaya ancak bir ekiple katılabilirsin" dedi.

Ekip mi? İşte buna dair bir bilgi hiç görmemiştim. Bir ekip nasıl kurulurdu bilmiyordum ama pes etmeyecektim. "Sizce ne yapmalıyım, bu yarışmaya gerçekten çok katılmak istiyorum" dedim kararlı bir sesle.

Yine önüne bakıp düşünmeye başladı, bu yarışma hakkında sanki bir sıkıntısı var gibiydi.

"Elif ben sana biraz yardım edebilirim, eğer ekip kurarsan size yarışmanın temellerini anlatabilirim", sonunda yelkenlerini suya indirmeyi başarmıştı!

Ekip kurmak ve ben mi? İyi de ben kimseyi tanımazken, nasıl birilerini benimle bu yarışmaya katılmak için ikna edecektim ki! "Peki, ben nasıl ekip kuracağım? Bu okulda kimseyi tanımıyorum!" dedim üzgün bir ifadeyle. Az önce 'pes etmeyeceğim' diyordum ama şimdi pes etmekten başka çare yok gibiydi. Bitmişti işte, zavallı kız Elif'in hayalleri de buraya kadardı. Daha ekip bile kuramazken bu yarışmayı nasıl kazanacaktım!

"Okulun sayfasına ilan verebilir, fakülte panolarına ekibe yazar bulmak için afiş asabilirsin."

Bir anda yeniden ümitlendim. Umutla hocama bakarak "Sizce bu işe yarar mı?" diye sordum.

"Denemeden bilemezsin"

Gözleri umut verir gibiydi. "O zaman ben artık müsaadenizi isteyeyim, malum afiş işini halletmem lazım"

Gözlerini bir anda parladı. "Dur sana bir iyilik yapayım"  dedikten sonra bilgisayarına döndü ve bir şeylerle uğraşmaya başladı.

Onu izlerken, bir anda arkamdan gelen bir makinenin sesini duydum ve şaşkınlıkla arkama baktım.

"Elif arkandaki yazıcıdan afişleri al ve dilediğin panoya as"

Ne yani şimdi adam bana afiş de mi yapmıştı?! Hocam an itibariyle benim iyilik meleğim olmuştu. "Çok teşekkür ederim hocam"

Teşekkürümü gözlerindeki gülümsemeyle kabul ettikten sonra konuşmasına devam etti. "Ayrıca hemen okulun facebook sayfasına da ilan ver. Eğer yarışmaya gerçekten katılmak istiyorsan hemen ekibini kurup hazırlanman lazım"

Ben mi yanlış anladım bilmiyorum ama gözlerinde gizli mutluluk sesinde de biraz heyecan sezmiştim. Canım hocama dönüp "Hocam çok çok teşekkür ederim, ben gidip işe koyulayım" dedikten sonra ayağa kalktım. 

"Tamam, bir hafta sonra seni aynı saatte burada bekliyorum ve mümkünse yeni ekibinle" deyip gülümsedi.

Arkamdan afişleri alıp hocama son kez gülümsedikten sonra kapıdan çıktım ve direk bir lavabo bulup yüzüme soğuk su çarptım. Belki de bu işin sonunda hayallerime kavuşabilecektim. Neler olacağını bilmiyordum ama mutluydum.

Lavabodan çıktıktan sonra kampüsün içindeki tüm fakültelerin görünür yerdeki panolarına afişleri astım. Heyecandan içim içime sığmıyordu. Eve nasıl gittiğimi bile bilmiyordum. Ve eve gider gitmez de, okulun facebook sayfasına ilanı verip beklemeye başladım. Hissediyordum, iyi şeyler olacaktı.

****

İnanmaktan VazgeçmeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin