Bölüm 3

78.1K 4.1K 202
                                    

Medya: Kaan

**

İnstagram: pembekalemhikayeleri

***

                  

****

Afişleri duvara astıktan ve internette duyurusunu paylaştıktan sonra heyecanla beklemeye başladım. Her gün defalarca telefonumu ve mail adresimi kontrol ediyordum. Artık ben de bir paranoya olmuştu bu, her dakika sürekli gözüm telefonumdaydı. Heyecanlı bekleyişime devam ederken derslerimi de ihmal etmiyordum. Okuluma her gün gidip, devamsızlık yapmıyordum. Sınıfta sadece ilk gün tanışıp sevdiğim İlkay'la muhabbet ediyordum, diğer arkadaşlarla pek muhabbetim yoktu. Aslında iyi insanlardı ama bir türlü sohbet ortamımız oluşmamıştı. Daha ilk aylarda olduğumuz için şimdilik fazlasını da beklemiyordum. İlk gün elimi sıkmayıp, bana tiksinerek baktıktan sonra yanımdan kaçarak başka sıraya giden Nil'le ise selamlaşmıyordum, zaten Nil de beni görmemezlikten gelmek için elinden geleni yapıyordu. Bu kızın dışı güzeldi ama içi tam bir karanlık kuyuydu. Ben bir gün kilolarımı verip en az onun kadar özgüvenli ve güzel olabilirdim ama o, hiçbir zaman iyi bir insan olamayacaktı.

***

1 Hafta Sonra

Afişi asmamın üzerinden tam tamına altı gün geçmesine rağmen hiçbir geri dönüş alamamıştım. Üstelik yarın Ege hocanın yanına gidecektim ve ortada hala bir gelişme olmaması beni çok üzüyordu. Son ana kadar gözüm telefonumda, umutla bekledim ama sonuç hep olumsuz oldu. Tüm kurduğum hayallerimin artık ulaşılamaz olduğunu hissediyordum. 'İnanmaktan Vazgeçmek' istemiyordum ama daha ne yapabilirdim onu bilmiyorum.

Ertesi gün sabah olduğunda umutsuzca derse gittim. İlkay ısrarla neyim olduğunu sormuştu ama anneme ve babama anlatamadığım gibi ona da başarısızlığımı anlatamamıştım. Dersten sonra eşyalarımı alıp aceleyle sınıftan çıktım. Bitmişti her şey ve ben de bunu kesinleştirecektim. Kısa süren otobüs yolculuğumun ardından ayaklarım geri gide gide zorlukla Bilgisayar fakültesine gittim. Kapıdan girince, kapının hemen yanındaki koridora geçip ağır adımlarla Ege hocanın odasına doğru yürümeye başladım. Yürürken gözüm geçen hafta astığım afişe takılmıştı. Oysa ne kadar hevesli ve mutluydum bunları asarken, şimdi bakmak bile acı veriyordu. Sonunda hocamın odasının önüne geldiğimde bir süre sadece olduğum yerde kaldım. Yandaki odalardan başka insanlar çıkıp merakla benim neden kapıda beklediğimi çözmeye çalışıyorlardı ama açıkçası umurumda değildi. Şu an içeri girmek için kaybettiğim cesaretimin bir kısmını bulmayı ümit ediyordum. İçeri girip, ona ne diyecektim ki zaten; her şey bir yana kendi hayal kırıklığımdan çok, onun yardım teklifinin boşa çıktığına daha çok üzülüyordum. Çünkü ailem hariç ilk defa biri benim için bir şey yapmayı kabul etmişti.

İçimdeki üzüntüyle savaşıp, gözyaşlarımı geriye itip zar zor engelleyerek yavaşça kapıyı çaldım.

İçeriden yine hocamın "Girin" diyen sesini duyunca kapıyı yavaşça aralayıp içeri girdim. Koltuğunda oturuyordu, elinde bir takım kağıtlar vardı. Beni görünce onları masanın üzerine bıraktı ve yüzünde yine hafif bir tebessümle bana baktı.

Tekrar gözlerime gelen yaşları geri itip zorlukla gülümseyerek "Merhaba" dedim.

Yüzündeki tebessümü soldurmadan yerinde doğruldu. "Elif hoş geldin. Nasılsın? Umarım iyi haberlerini getirmişsindir. Gerçi yanında birini getirmemişsin ama.."

Bıkkınlık ve ümitsizlikle omuz silktim. "Tam da gördüğünüz gibi hocam, maalesef iyi haberlerim yok.

"Kimse dönmedi mi?"

İnanmaktan VazgeçmeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin