Bölüm 4

74.7K 4.1K 259
                                    

Medya:Kaan

**

İnstagram: pembekalemhikayeleri

***

Kaan'dan çekiniyordum ama artık ok yaydan çıkmıştı. Daha biraz önce cesur olup, başarana kadar denemeye devam etmeye söz vermişken şimdi vazgeçemezdim. Gözlerimi kısa bir süre kapattıktan sonra cesur bir şekilde Kaan'ın gözlerinin içine baktım. "Aslında nerden başlayacağımı bilemiyorum, bu yüzden en iyisi sana en baştan her şeyi anlatmak" diyerek derin bir nefes aldım ve en baştan ona tüm hayallerimi, rastladığım afişi, Ege hocayı buluşumu, yarışmayı, ekip olayını anlattım ve bu ekibin parçası olursa gerçekten başarılı olacağımızı söyledim. Şimdi sıra ondaydı ve onun cevabını bekliyordum.

Kaan bir süre ifadesizce gözlerime bakıyordu. Ne düşündüğünü bilmiyordum ama aklının karıştığı aşikardı. Bir süre sonra gözlerinde anlamlandıramadığım bir ifadeyle bana bakıp sert bir şekilde "Kızım ben ne anlarım yazmaktan" dedi.

Keşke biraz daha yumuşak olsaydı!

Onun bu tavrını görmezlikten gelerek "Senin yazmana gerek yok, sen sadece sunum işinde yardımcı olabilirsin. Yazı işlerini ben hallederim. O zaten tiple halledilecek bir şey değil, yazmak için gerçekten iyi bir yazı yazma altyapısı lazım" dedim ve bir anda onun öfkeli bakışlarının hedefi oldum.

"Sen bana neyi ima etmeye çalışıyorsun bayan çok bilen?"

Onu gerçekten sinirlendirmiştim ama nedenini bile bilmiyordum!

Kekeleyerek "Bir şey ima etmedim; ben sadece yazıyı benim yazacağımı söyledim" dedim, umarım bu, onu ikna ederdi.

"Bana burada resmen aptal konu mankeni muamelesi yaptın" dedi öfkeyle.

"Hayır öyle bir amacım yok! Nereden çıkardın bunu! Ben sadece sunum için sana ihtiyacım olduğunu söyledim, biliyorsun çoğu işte görüntü de önemli; ne kadar iyi yazsan da"

Gözlerine yeni yerleşen alaycı ifadeyle bana baktı. "Benim bu tipimle olmaz diyorsun yani"?

Sözleri aniden ateşten bir ok gibi kalbime saplandı. Ona donmuş bir şekilde bakıyordum ama konuşamıyordum. Az önce ağzından çıkan o sözler beni o kadar çok üzmüştü ki, sabahtan beri yaşadığım gerginliklerden sonra gözyaşlarımı artık tutamıyordum. Bir anda istemsizce ağlamaya başladım ve o pisliği arkamda bırakıp en yakın tuvalete koştum.

İçeri girince lavabolardan birine yaklaşıp hemen suyu açtım. Su, sesli bir şekilde akarken ben de ağlamamın şiddetini arttırmıştım. Ağlamamın sebebini ben de çözemiyordum. Senelerdir o lafların daha beterlerini duymuştum ama o kelimeleri Kaan'ın ağzından duymak beni daha da yıkmıştı. Farklı ve iyi biri gibi gelmişti ama onun da diğerlerinden farkı yoktu. Gerçi ne bekliyordum ki? Ben kaşınmıştım, en başta olmayacak duaya amin demiştim.

Ağlamaya devam ederken aniden tuvaletin kapısı şiddetli bir şekilde vurulmaya başlandı. Bir an kapıyı açmak istesem de sonrasında vazgeçmiştim. Çıkıp ne olduğuna bakacak halim yoktu, hala gözyaşlarımda boğulmakla meşguldüm!

"Elif oradasın biliyorum aç kapıyı konuşalım. Bak ben öyle demek istemedim özür dilerim, beni yanlış anladın, aynı benim seni yanlış anladığım gibi"

Kaan'ın sesini duyunca kaşlarımı çatıp kapıya doğru baktım. "Manyak; hem özür diliyor hem de laf sokuyor" diye söylendim kendi kendime.

"Elif bak oradasın biliyorum; bak beş dakikaya çıkmazsan ben gireceğim o tuvalete"

İnanmaktan VazgeçmeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin