Bölüm 57

43.2K 2.2K 310
                                    


İnstagram: pembekalemhikayeleri
                  
***

Medyada Buenos Aires ve Madonna'nın San Pedro'ya aşkından bahsettiği şarkı 'La is La Bonita' var.

Keyifli Okumalar ❤️

*****

"A-arda?"

"Ben de çok açım sevgilim"

İnanamıyordum Arda şu anda karşımdaydı ve ben onun buraya nasıl geldiğini, beni nasıl bulduğunu değil sadece ona sarılmamak için kendimi nasıl tutacağımı düşünüyordum. Onu o kadar çok özlemiştim ki bedenim yerinde duruyordu ama ruhum çoktan onu sarmıştı, burnum o tanıdık kokusunu soluyarak çoktan huzuru bulmaya başlamıştı. Ama çok şükür ki beynim hala mantıklı karar verebiliyordu ve ben onu öyle hemen affedemeyecek kadar çok kızgındım.

Mükemmel sesiyle "Beni içeriye davet etmeyecek misin?" diye şefkatle sorunca kalbimdeki tüm teller titremişti.

Ne diyecektim ki şimdi ben davet etmeli miydim yoksa onu göndermeli miydim? İkilimde kalmaktan nefret ediyordum ama hep de böyle durumlar beni buluyordu!

Kaan Arda'nın arkasından kapıya doğru gelince ve şaşkın bakışlarını ona çevirince onun bu durumdan haberi olmadığı fark etmiştim. İyi de bu adam bizi nasıl bulmuştu?

Zavallı Kaan da Arda'nın arkasında ne diyeceğini bilemez bir şekilde bir ona bir bana bakıyordu. Onu bu durumdan kurtarmak için ben hareket etmeye karar verdim;

"Kaan sen niye dikiliyorsun ayakta, girsene eve"

Arda söylediklerimi duyup arkasında baktığım yere bakışlarını çevirince Kaan ile bir süre bakışmaya başlamıştı ve ben o bakışların pek de hayra alamet olmadığını biliyordum.

"Kaan sen gir içeri, bizi de Arda bey ile yalnız bırak, zaten çok uzun sürmeyecek", madem ara verdik artık o benim için tekrar 'Arda bey' olmuştu.

"İyi o zaman ben içeri girip kahvaltıyı hazırlayayım, sen de Arda ile konuşunca beraber içeri gelirsiniz. O da uzun yoldan geldi acıkmıştır", zıkkım yesin o, bir de gelmiş bana 'açım' diyordu!

Kaan içeri girince bakışlarımı yeniden Arda'ya çevirip "En son hatırladığım kadarıyla sen bana bir ara verdiğimizi ben de sana seni bir süre görmek istemediğimi söylemiştim. Neden geldin?" diye sordum, onu deli gibi özlemiştim ama hala 'ara verelim' derken bana attığı bakışları unutmamıştım. Şimdi ne kadar aşkla baksa da o zaman kalbimde hissettiğim acı hala geçebilmiş değildi.

"Bu konuyu böyle kapı ağzında konuşmasak?", sesinde büyük bir şefkat vardı, çok çaresizdi biliyordum ama o da beni çaresiz bırakmıştı.

"Konuşacak konu yok bence", kapıyı suratına kapatacakken, kapıyı eliyle itip içeriye aniden girince gözlerim fal taşı gibi açılmıştı.

"Ne yapıyorsun sen ya?"

Arda her zamanki rahatlığıyla "Arkadaşın beni kahvaltıya davet etmişti ve konuşacağımız çok şey var" deyip daha ben sinirli halimden çıkamadan salona girdi, ben de mecburen peşinden girdim.

Kaan getirdiklerini masaya yerleştirmiş bizi bekliyor olacak ki Arda'yı görür görmez ona  başıyla tekrar selam verip beraber masaya oturdular; bu işte kesinlikle bir terslik vardı. Bu sefer ikisine de olan sinirimle masaya oturup elime aldığım çatalla, bilerek ses çıkararak masadaki yemeklerden tabağıma almaya başladım.

Arda ve Kaan o kadar rahat bir şekilde kahvaltı yapıyordu ki sonunda dayanamayıp içimde biriktirdiğim soruların birincisini sordum;

"Sen bizi nasıl buldun?"

İnanmaktan VazgeçmeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin