Olur muydu? Nasıl olsa dışarıda görüşmeyeceğimiz için, "Olur o zaman" dedim.

"E o zaman ilk dışarıda görüşmemiz için benimle dışarıda bir kahve içebilir misin?"

Benim öngörümde buraya kadar olur zaten, yalnız az önce adama parıldayan suratla bakıp şimdi atlatmaya çalışmak saçma olacak ama bu işi daha ileri götüremezdim, varsın beni dengesiz sansın!

"Çok isterdim Deniz bey ama şu an çok işim var"

"O zaman, başka zamana artık. Neyse ben seni çok meşgul etmeyeyim, sonra görüşürüz Elif"

Sonunda pes etmişti! Deniz'in uzattığı elini sıkıp "Görüşürüz Deniz bey" dedim.

"Burada dışarıda sayılırız 'bey' demene gerek yok"

Pes ederek "O zaman görüşürüz Deniz" derken cümlemin sonuna doğru odaya Arda dalmıştı. Evet bay odun normal girmek yerine resmen dalmıştı ve gözleri Deniz'le benim ellerime kilitlenmişti. Ani bir refleksle elimi Deniz'in elinden çekmiştim. Bunu Deniz de fark etmişti ama tabi ki üzerinde duramadı.

Arda Deniz'e onu sanki öldürecekmiş gibi baktıktan sonra bana döndü. "Elif dün yazdığın dilekçelerde birkaç hata var. Onları tekrar düzenlemen için getirdim"

Bunun için artık odama mı gelmeye başlamıştı!

Arda'nın uzattığı kağıtları elinden alıp "Buraya kadar gelmenize gerek yoktu arasaydınız ben gelir alırdım" dedim.

"Sorun değil, Deniz de çıkıyordu herhalde"

"Evet ben de gidiyordum. Size iyi çalışmalar, Elif sözünü unutma görüşmek üzere"

Ne sözü ya! Ben ne ara söz verdim!

Deniz odadan çıktıktan sonra, Arda bana dönüp "Ne sözü bu?" diye sinirle sordu.

Tamam adamı kıskandırmak istemiştim ama şu anda öfkeli gözlerini görünce ciddi anlamda tırsmaya başlamıştım.

"Deniz kahve içmeye gidelim demişti de, ben de işim olduğu için reddettim. O yüzden başka zaman için sözleşmiş olabiliriz" deyip zorla gülümsemeye çalıştım ama onun yüz ifadesi hiç değişmiyordu.

Kaşlarını sinirle havaya kaldırıp "Deniz? Demek artık sadece Deniz diyorsun?" diye sordu, hatta tehdit etti desem yeriydi!

Ellerimi göğsümde çapraz yaparak bağlayıp, dik durmaya çalıştım. "İş dışında Deniz diyorum"

"İş dışında da görüşüyorsunuz yani?"

Siz isterseniz sorularınızı bir kağıta yazın Arda bey, ben müsait zamanımda tüm sorularınızı cevaplar size yollarım.

Adamın yaptığı sorguya bak ya!

"Hayır henüz görüşmedik ama çok yakın bir zamanda görüşeceğiz. Şimdi müsaadenizle, ben işimin başına döneyim"

Ardanın yeni sorusunu beklemeden arkamı dönüp masama gidecekken bir anda kolumdan tutup, beni kendine döndürmesiyle şimdi yüz yüze bakıyorduk. Yüzlerimizin arasında santimler vardı. Nefes alış verişlerini artık yüzümde hissediyordum ve hala çok sinirliydi!

"Sizin aranızda bir şey mi var?" diye yine sinirle sordu. Önceden uyuzdu ama bu sinirli halini ilk defa görüyordum.

Ona 'aramızda bir şey yok, olmayacak da desem' yine rahatlayıp eskisi gibi davranacaktı. Bu kez onun istediği olmayacaktı.

Kollarından ayrılmak için çırpındım, başaramayınca pes edip sorusuna onun hak ettiği gibi cevap vermek isteyerek "Henüz yok" dedim. Aynı zamanda korkumu belli etmemeye çalışıyordum ama daha da sinirlenmişti. Korkuyordum.

İnanmaktan VazgeçmeWhere stories live. Discover now