Kaan'dan ayrılıp Mert ile metroya yürüdük. Aslında kötü çocuk değildi. İyi biriydi ama haliyle şantaj yapılması onu öyle öfkelendirmişti. Hak veriyordum ona. Bu kısa zaman diliminde bize faydası dokunabilirdi.

1 Hafta Sonra

Tam bir hafta boyunca Kaan'la da Mert'le de sık sık buluşup konuşmuştuk. Yazılarımızı yazıp ve az önce de Ege hocaya teslim etmiştik. Ege hoca yazıları değerlendirip yarın bize durum değerlendirmesi yapacaktı, galiba yarından sonra ortak bir şeyler çıkarmak zorundaydık.

Koridorda üçümüz yürürken Kaan Mert'le bana dönüp "E arkadaşlar ilk ödevi bitirdiğimize göre bir yerlere kahve içmeye gidebiliriz" dedi, 1 hafta boyunca Mert'le arası daha iyi olmuştu.

"Olur bana uyar" dedi Mert.

"Bana da uyar" dediğimde arkadan bir kız gelip Kaan'a yapıştı, bu çocuğa da yapışan yapışanaydı.

"Sevgilim her yerde seni aradım nerelerdesin" dedi az önce sarılan kız.

Kaan'ın sevgilisi mi vardı? Bana neden hiç söylememişti ki?

"Arkadaşlar sizi kız arkadaşım Cansu ile tanıştırayım. Cansu bu Elif bu da Mert" dedi Kaan karşısındaki kıza. Cansu benden biraz uzun ve sarışındı. Mert gibi mavi gözleri vardı. Fiziği mankenlere taş çıkartabilirdi. Zaten Kaan gibi birine de böyle bir kız yakışırdı. Kız benden tam not almıştı.

Cansu güzel yüzüyle bana gülümseyip "Merhaba Elif, seni çok merak ediyordum. Kaan senden çok bahsetti" deyip birden bana sarıldı. Bu kız güzel olduğu kadar sıcakkanlıydı da.

Cansu' nun benden ayrıldıktan sonra Mert ile tanışma faslı da bitince Cansu, Kaan'la beraber onun arabasıyla ben de Mert'in arabasıyla Yeniköy'de ki Kaan'la daha önce gittiğimiz kafeye gittik.

İçeriye girince dördümüz deniz kenarında bir masaya oturduk ve yarışmadan konuşmaya başladık. Cansu'nun yarışmadan haberi vardı. Kaan anlatmıştı çok şükür; bir de ona anlatmak zorunda kalmamıştım.

Kahvelerimizi sipariş ettikten sonra Mert'in telefonu çaldı ve telefonda birini kafeye çağırdı, kim olduğunu merak etmiştim.

Mert telefonu kapattıktan sonra bize baktı. "Arkadaşlar kız arkadaşım aradı. Ben de buraya çağırdım, sizinle de tanıştırmak istedim. Sorun olmaz değil mi?"

Kaan'lardan önce cevap verip "Tabi ki de sorun olmaz" dedim. Kaan'larda benden sonra beni onayladılar.

Yarım saat sonra içeri bir kız girdi. Benim yüzüm kapıya dönük olduğu için ilk ben fark etmiştim onu. Çok güzeldi, mankenler yanında halt etmiş desem yeriydi. Kafedeki herkesin de bakışları ona döndü zaten. Mert'in sevgilisi kesin bu kız diye düşünürken, o yanımıza gelip Mert'e sarıldı.

Mert, adının Dilara olduğunu öğrendiğim kızı bizle tanıştırdı, kız Cansu ve Kaan'la gayet güzel tanışırken bana çok soğuk davranmıştı. Okulun ilk günü Nil'in gözlerinde gördüğüm  bakış vardı onda da. Kendimi aralarıda fazlalık gibi hissetmeye başlamıştım.

Dilara da bize katıldıktan sonra sohbete devam ettik ama sanki Dilara beni ekarte ediyordu; sürekli lafımı kesip sözlerimi bitirmeme izin vermiyordu. Bu duruma çok sinir olmuş ve susmuştum. Bir an Kaan'la göz göze geldiğimde onun da durumun farkında olduğunu anlamıştım ama o da kendini Dilara'dan kurtaramıyordu. Sonunda dayanamayıp "Arkadaşlar hadi pasta yiyelim buranın pastaları mükemmeldir" dedi, ortamı yumuşatmak istediği belliydi.

Dilara birden "Ay ben almayayım, hiç gerek yok bu saatte o kaloriyi almaya değil mi Cansu?" dedikten sonra bana dönüp "Tabi Elif sen alabilirsin, kilo almaktan korkmuyorsun nasılsa" dedi.

Bir anda şok olmuştum, hayatımda ilk defa biri beni arkadaşlarımın içinde böyle aşağılıyordu. Masadaki herkes de benim gibi şok olmuştu. Bir an gözlerimin dolduğunu hissettim ne Kaan'ın ne de Mert'in yüzüne bakamazdım. Başımı yerden kaldırmadan çantamı alıp hızlıca masadan kalktım. Kaan arkamdan bağırıp koşmaya başladı ama beni kimse durduramazdı, çok utanmıştım ve ağlamalıydım. Kaan'ın bana yetişme ihtimalini düşünerek kafenin önünde bekleyen taksilerden birine atladım ve artık kendimi tutmadan ağlamaya başladım.

Bir on dakika yol aldıktan sonra yine sahil kenarı olan bir yerde indim ve bir banka oturdum. Saatlerce düşündüm en son saate baktığımda saat 21.00 olmuştu ve eve geç kalmıştım.

Telefonum sessizdeydi bakmamıştım saatlerdir. Telefona bakınca annemden iki Kaan'dan tam otuz arama ve on beş mesaj vardı. Kesinlikle çıldırmıştı bu çocuk, ona cevap vermem lazımdı ama vermek istemiyordum, sanki Dilara'nın bana yaptıklarının acısını ondan çıkarıyordum. Ama bunu o tatlı Kaan'a yapamazdım; bugün konuşamazdım ama yarın ilk iş onu arayacaktım.

Son kez denize baktığımda bir karar almıştım; artık aması ve ertelemesi yoktu. Artık bu kilolardan kurtulacaktım. İnsanlıktan nasibini almamış bu zavallıların beni bir kez daha aşağılamalarına izin vermeyecektim. Zayıf olmak Allah vergisi bir özellik değildi, sadece irade meselesiydi. Ve ben onlara aslında bir zavallı olduklarını gösterecektim.

**

İnanmaktan VazgeçmeWhere stories live. Discover now