İnanmaktan Vazgeçme

By pembe_kalem

4.2M 208K 18.4K

/TAMAMLANDI/ Elif elinde sadece hayalleri olan basit bir kız değildi. Tamam belki biraz kilolu, tamam tamam f... More

Tanıtım/Alıntı
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Bölüm 63
Bölüm 64
Bölüm 65
Bölüm 66
Bölüm 67
Bölüm 68
Bölüm 69
Bölüm 70
Bölüm 71
Bölüm 72
Bölüm 73
Bölüm 74
Final - İyi ki

Bölüm 75

40.4K 2K 184
By pembe_kalem

Tüm yorumlarınız için çok teşekkür ederim, keyifli okumalar ❤️

***

Arda tekrar Aras'ı kucağına alınca beraber aşağıya indik. Salonda Derya hanım kahvaltıyı çoktan hazırlamış hatta resmen yine bir yemek resitali düzenlemişti; sofrada yok yoktu.

Kaan elinde çay ile salona girince şaşkınlıkla açılan gözlerim ona dönmüştü.

"Kaan sen ne zaman geldin?"

"Çok olmadı; en fazla yirmi dakika oldu"

"E bana haber verseydin ya"

"Ne gerek var hemen indiniz zaten. Biz de Derya hanımla lafladık", ben konuştum o dinledi demiyordu da.

Kaan elindeki çayı masaya bıraktıktan sonra Arda'ya doğru yürüyüp Aras'ı kendi kucağına alıp sevmeye başlamıştı.

"Ya bu günden güne büyüyor resmen, her günü farklı"

"E bebek o; hızlı çekim yaşıyor. Ben de o yüzden her gününün fotoğrafını çekiyorum"

"Salonun halinden gerçekten belli oluyor", salonun her yanında Aras'ın ve bizim fotoğraflarımız asılıydı ve yenileri geldikçe çerçeveleri değiştiriyorduk.

"Ama çok tatlı değil mi dayısı, baksana şu ifadeye galiba seni tanımlamaya çalışıyor"

"Hem de çok tatlı", Kaan da bakışlarını bende çekip Aras'a dik dik bakmaya başlayarak "Sen beni mi tanımaya çalışıyorsun? Bak ben Kaan dayın ve seni çok seviyorum" deyip alnına bir öpücük kondurdu.

Kaan biraz daha sevmeye çalışmıştı ama Aras uykusu geldiği için huysuzlanmaya başlayınca mecburen kucağından alıp sakinleştirmeye çalıştım. Zaten göğsüme yatırınca hemen sakinleşip uyuklamaya başlamış, çok geçmeden de uyuya kalmıştı. Onu yavaşça salondaki beşiğine yerleştirip üzerini örttükten sonra biraz nefes alışverişini izleyip masada sohbet eden Kaan ve Arda'nın yanına oturdum. Ben de onların sohbetine dahil olup hem de hızlı bir şekilde kahvaltı yapmaya başlamıştım; benim her an uyanabilecek bir bebeğim vardı.

"Elif ben size birşey söylemek istiyorum", Kaan'ın sözlerini duyunca bakışlarımı ona çevirdim, kalbim sıkışmaya başlamıştı. Nedense korkacağım bir şeyi söyleyecek gibi hissediyordum; ses tonundan öyle anlaşılıyordu.

"Ben M.I.T'e yüksek lisans için başvurmuştum, geçen gün kabulüm geldi", Kaan gidiyor muydu? Gidiyor olamazdı! Ama bu da onun için tarihi bir fırsattı.

"Çok sevindim ama ne zaman gideceksin?"

"Bu akşam saat yedide uçağım var"

Şaşkınlık ve üzüntüden sesimi ayarlamaya çalışamayıp "Bu akşam mı gidiyorsun?" diye resmen bağırdım.

"Elif kabul zaten geçen hafta geldi; bunu söylemenin de kolay yolu yoktu. Ben vedaları sevmem biliyorsun. Zaten yine görüşeceğiz, sen gelirsin ben gelirim; sadece bir süre sık görüşemeyeceğiz"

"Peki Cansu bu işe ne diyiyor?"

"O da orada bir üniversiteden kabul aldı, bugün değil ama yakında o da gelecek"

"İyi bari en azından yalnız değilsin"

"Elif gitmek zorundayım biliyorsun. Eğer hayallerimi gerçekleştirmek istiyorsam oraya gitmeliyim"

Haklıydı ama bu benim çok üzülmeme engel olmuyordu; onu her uzandığımda yanımda bulamamak gerçekten çok zor olacaktı. O gerçekten bana bir abi olmuştu, her zaman yanımda olan bir çınar ağacı. Her ne kadar mesafeler görüşmemize engel değil dese de yine de oğlum büyüdüğünde yanımızda olamayacaktı.

***

Kaan'ın gidiyorum demesinden sonra benim için zaten biten kahvaltı herkes  için de bitince masadan kalktık. Kaan beyin  yapacak başka işleri olduğu için mecburen şimdi veda etmek zorundaydık. Arda ile Kaan kapıya doğru yürüyünce ben de yeni uyanan Aras'ı kucağın alıp kapıya gittim. Arda'ya sarılan Kaan ondan ayrılınca bize döndü; onun da gözlerin de hüzün vardı, o da bizi özleyecekti ama gitmek zorundaydı, biliyordum.

"Ne zaman canın sıkılırsa bizi ara tamam mı?"

"Tamam merak etme zaten o kadar çok arayacağım ki bıkacaksınız benden", gülümsemeye çalıştım ama yapamadım.

Aras kucağımda olduğu için Kaan bana sıkıca sarıldı, benden ayrıldıktan sonra da oğlumun alnına uzun bir öpücük bıraktı; gidiyordu işte.

"Kendinize iyi bakın", onun da gözleri dolmaya başlamıştı.

"Biz bakarız asıl sen kendine ve Cansu'ya iyi bak"

Kaan daha fazla durursa ağlayacağını anlamış gibi evimden hızlı bir şekilde ayrıldı. O kadar üzgündüm ki güç almak için bebeğime sarıldım; arkadan da bize Arda sarılınca güç kaynaklarım tam olmuştu; onlarla güç bulacaktım ben.

*********

"Ece ya, bak bu oğlunu bir gün yiyebilirim. Bir bebek bu kadar mı tatlı olur!", halam geldiğinden beri Aras'ı kucağından indirmeden seviyordu.

"Bana herkesten tatlı geliyor zaten de demek ki size de öyle geliyor"

"Öyle gelmiyor öyle. Ay benim tatlı kuzum bu", Aras'ın da halamın kucağında keyfi gayet yerindeydi, halamla aşk yaşıyordu resmen.

"Ya bu gülüyor sanki, baksana anlıyor bizi"

"Artık beş aylık oldu bana da bazen gülüyor gibi geliyor. Arda'ya göre de haftaya kesin konuşacak"

"Gülüyordur kesin baksana nasıl ağzımın hareketlerini izliyor, böyle konsantre olursa yakında konuşur", halamın sözlerime gülümseyip kucağındaki bebeğimi izlemeye başladım, gerçekten tam konsantre ağız hareketlerini izliyordu. Babasıyla yalnızken ne yapıyorlardı bunlar bilemiyordum ama artık pek yalnız bırakmamalıydım galiba.

Aras biraz sonra ağlamaya başlayınca halamın kucağından alıp emzirmeye başladım; karnı doyunca yeniden gülümsemeye başlamıştı. Ayağa kalkıp kucağımda yavaşça sallayarak uyutunca onu salondaki beşiğine yatırdım.

Heyecanla halamın yanına oturarak "Evet söz sizde Nisan hanım, neler oluyor?" diye takılarak merakla Ege hocayla ne aşamada olduklarını sordum.

Halam bana imalı bir bakış attıktan sonra yanındaki çantasına uzanıp kucağına aldı. O çantasını bir şey arar gibi karıştırırken ben de merakla ne çıkaracağını bekliyordum. Sonunda aradığını bulmuş olacak ki o şeyi çıkarıp bana göstermek için gözlerimin içine sokar gibi gösterdi; bu bir tek taş yüzüktü.

"Sen evleniyor musun?", resmen heyecandan içimdeki tüm organlar yer değiştirmiş gibiydi; sesimin desibeli o kadar güçlü çıkmıştı ki bebeğim sesim yüzümden ağlamaya başlamıştı.

"Kızım biraz sakin olsana çocuk uyandı"

"Sen de öyle bir anda söyleme, bu basit bir şey mi?", aceleyle Aras'ı almaya giderken bir yandan da halama kızıyordum.

Beşiğinin başına geldiğimde Aras'ı hemen kucağıma alıp göğsüme yasladım. Bu onun sakinleşme şekliydi, kalp atışlarım onda hep rahatlama etkisi yapıyordu. Sakinleştikten sonra yeniden uyutmaya çalıştım ama pek gönüllü olmayınca onunla birlikte az önce kalktığım koltuğa oturdum.

"Hala hadi anlat çatlayacağım valla"

"Ege bana dün evlenme teklifi etti"

"Sen de kabul ettin değil mi? Ama yüzük neden parmağında değil çantanda? Yoksa kabul etmedin mi?"

"Ay Ece bir yavaş; şu bebeğin senden daha sakin dinliyor valla. Evet kabul ettim tabi ki, nasıl etmem ama sana sürpriz olsun diye eve girerken parmağımdan çıkarıp çantama attım"

"Ay evleniyorsunuz yani; ya çok sevindim"

"Evet evleniyoruz", halamın gözleri mutluluktan ışıldıyordu umarım hep böyle mutlu olurlardı.

Halam bana evlilik teklifi anını anlatmaya başladığında ağzım kulaklarımda onu dinlemeye başlamıştım ama bu keyfim burnuma gelen kokuyla sona ermişti.

"Halacım bize bir müsaade etsen de biz bir temizlensek"

"Ay o koku Aras'tan mı geliyordu; ben de yakınlarda bir yerde çöp arabası geçti sandım"

"Aşk olsun hala! O kadar da değil"

"Şaka yaptım canım. Neyse ben de gideyim daha bunu gidip annenle babana anlatacağım", halam onlardan önce bana gelip söylemişti demek; nedense bu hoşuma gitmişti.

"Yemeğe kalsaydın ondan sonra giderdin?"

"Yok ben gideyim canım karnım zaten tok. Sonra yine uğrarım, sen de hiç beni bekleme hadi yukarı çık, çocuğun altını değiştir"

"Tamam", aslında onu yolculamak isterdim ama haklıydı Aras pişik olabilirdi; bu riske giremezdim. Doğduğundan beri bir kere pişik olmuştu onda da ondan çok ben ağlamıştım herhalde.

Aras'la yavaş bir şekilde merdivenlerden çıkıp odasına girdik. Bu odayı şimdilik sadece kıyafetlerini ve altını değiştirmek için kullanıyorduk; hala onu odasında tek yatırmaya başlamamıştık ama haftaya başlamayı planlıyorduk.

Aras'ı yatağa yatırıp hızlı bir şekilde altını açtım; beyefendi sadece bezini değil kıyafetlerini de batırmıştı. Onu beşiğin içine bırakıp hızlıca banyoya girip suyu açtım. Dereceyi ayarladıktan sonra suyun bebeğimin minik küvetine dolmasını sağlayıp odaya tekrar döndüm. Aras'ı tamamen soyundurduktan sonra kucağıma alıp banyoya götürdüm. Onu minik küvetine koyunca tüm keyfi yerine gelmiş resmen bilmediğim bir dilde şarkı söyleyip su ile oynamaya başlamıştı.

"Bensiz banyo mu yaptırıyorsun?", anlaşılan Arda bey işten gelmişti.

"Sensiz yaptırmak istemezdim sevgilim ama oğlumuz tuvaletini usturuplu yapamıyor ne yazık ki!"

"O yapar da banyo yapmayı çok sevdiği için yapıyor, değil mi oğlum?"

Aras babasını yeni fark edince gözlerini ona çevirip eliyle onu yanına çağırır gibi bir hareket yapmaya başlamıştı. Genelde banyoya babasıyla beraber girdiği için yine yanında istiyordu galiba.

"Aşkım seni istiyor gibi, gelebilecek misin?", kafamı ona çevirdiğimde tüm yakışıklılığı ile karşımda olduğunu fark ettim; ben bazen böyle bir adamla evli olduğumu unutuyor muydum!

Arda kafasını sallayıp görev adamı gibi hemen üzerindeki ceketi çıkarıp gömleğinin kollarını sıyırmaya başladı. Belli bir yere kadar sıyırır sıyırmaz küvetin yanına geldi. Aras onu görünce daha mutlu bir şekilde eğlencesine devam ederken Arda da onu yıkama başladı. O kadar güzel bir andı ki heyecanlı bir film gibi onları izliyordum; benim iki adamımı.

Aras beyin banyosu bitince elimdeki hazır ettiğim ekstra yumuşak havlusunu bayrak gibi açıp beklemeye başladım. Arda oğlumuzu çıkarır çıkarmaz havlunun ortasına koyunca onu sarıp daha rahat kurulamak için yatağa oturttum. Ben her yerini kurularken o hala gülümsemelerine devam ediyordu. Sonunda kurulamayı bitirip üzerini giydirdiğimde neşesi sona ermiş huysuzlanma aşamasına geçmeye başlamıştı.

"Senin karnın mı acıktı küçük meleğim. Anne hemen sana kaynak sağlıyor merak etme"

Arasın kucağıma alıp emzirmeye başlayınca ne kadar acıktığını da anlamıştım, resmen iki göğsümü de vakumlamıştı. Doyduğu zaman huzurlu bir şekilde kafasını kaldırıp beni incemeleye başladı; ben nasıl onu izliyorsam o da beni izleyip uykuya öyle dalıyordu.

Arda üzerimi değiştirip yanıma gelince o da benim gibi Aras'ı izlemeye başlamıştı.

"Uyudu galiba?", fısıldayarak sormuştu.

"Galiba, hadi aşağıya inelim; kucağımda uykuya dalar o"

Meleğimi daha sıkı kucaklayıp Arda ile beraber aşağıya indik. Tahmin ettiğim gibi inerken tamamen uykuya dalan bebeğimi yavaşça beşiğe yatırdıktan sonra Arda ile beraber nefes alış verişlerini izlemeye başladık.

"Sanki gözlerimi ayırınca nefes almayı unutacak diye çok korkuyorum; gözlerimi ondan ayırasım gelmiyor", Arda'nın ifadesi beni gülümsetmişti, ikimizde aynı şeyleri düşünüyormuşuz.

"Sevgilim çok teşekkür ederim, bebeğimize hamile kaldığın için her gün şükrediyorum"

Hafiften ıslanan gözlerimle  Arda'ya dönüp "Ben de teşekkür ederim, iyi ki bu mucize için çok beklememişiz. Sanki hayatımızdaki eksik parça oymuş gibi hissediyorum. O geldi biz tamam olduk, hayatım tüm mutluluğunu buldu. Çok teşekkür ederim sevgilim" dedikten sonra boynuna sarılıp oğlumdan sonra en huzurlu kokunun sahibine sarıldım. 

****

Öğleden sonra Yağmur gelince biriyle iki sohbet yapacağım için sevinmiştim ama biz sohbet yerine oturmuş gösteri izler gibi bebeklerimizin oyun oynamalarını seyrediyorduk.

"Şunlara baksana; birbirine kavuşan iki sevgili gibiler, nasıl özlemişler birbirlerini"

"Yağmur'cum kız doğursaydın gerçekten sevgili olabilirlerdi ama sen gittin halı saha arkadaşı doğurdun", Yağmur tüm gelin hayallerimi bitirerek bir erkek bebek dünyaya getirmişti.

"Ne yapayım, ben de kız olmasını isterdim ama erkek oldu, iyi de oldu ya baksana şunlara arabalarla oynarken nasıl eğleniyorlar"

"Özellikle babaları onlara katılınca, o zaman bize de sadece onlara yemek hazırlamak düşüyor"

"Belki kız doğururuz oğlanlardan sonra, biz de onların bebekleriyle oynarız, saçma makyajlar yaparız". Düşüncesi bile kulağa çok hoş geliyordu ama daha zamanı vardı. Aras daha yeni dokuz ayına girmişti.

"Ya şu çocuklar bir büyüsün ben de okulumu bitireyim ilk işim bir kız doğurmak olacak"

"Zamanlamayı ayarlayalım ama yine yaşıt olsunlar"

"Bizim ayarlamamıza gerek yok canım kocalarımız zaten ayarlıyor. Baksana Timur, Aras'tan sadece üç ay küçük", Arda'nın hayalindeki gibi gerçekten kardeş gibi büyüyorlardı.

"O da doğru valla"

Minik oğlum oyun oynarken artık aklına ne geldiyse bir anda elindeki arabayı bırakıp bana doğru emeklemeye başlamıştı. Elimi açıp onu kollarıma almaya beklerken o daha bana gelemeden başka birinin kollarına alınmıştı.

"Biz geldik", Tamer ve Arda aynı anda salona girmiş ve aynı anda oğullarını kollarına almışlardı, benim de kollarım boş kalmıştı.

Arda Aras'ı sevmeye çalışıyordu ama galiba oğlumun aklı bende kalmıştı, babasına beni işaret edip bana gelmek istediğini söylemeye çalışıyordu.

"Oğlum sen anneye mi gitmek istiyorsun?"

"Ayye", ben doğrumu duydum oğlum az önce bana mı seslendi, ilk kelimesi anne mi olmuştu! Herkes şok halinde Aras'a bakarken o 'ayye' demeye devam ediyordu.

Koşarak yanına gidip şok halindeki kocamın kollarından oğlumu alıp sarıldım.

"Oğlum sen anne mi dedin? Ay canım benim ilk annesinin adını da söylermiş, canım bebeğim"

"Oğlum yaptığımız dersler hiç mi işe yaramadı ya? Baba demek bu kadar mı zordu?", Arda hala bebeğimizin ilk kelimesinin sevincinde değil ilk anne demesinin şokundaydı!

"Şurada bebeğimiz ilk defa konuştu, senin takıldığın şeye bak ya!"

"Yok bu çocuk seninle çok vakit geçirdi, ben işe gidiyorum diye oluyor bunlar. İkinci çocuğumuz olunca onu yanımdan ayırmayacağım", resmen çocuktu bu adam! Tamer'le Yağmur'un yanında beni de kızartmayı başardı ya pes!

"Al sen Aras'ı da ben sofrayı hazırlayayım".

Arda bebeğimi gönülsüzce kucağımdan aldı; resmen minicik çocuğa trip atıyordu!

"Ba-ba", bugün ikinci şokumu yaşıyordum, oğlum şimdide babasının suratına hafifçe vurarak baba demişti! Arda asıl şokunu şimdi yaşamıştı!

"Sen...sen baba mı dedin?"

"Ba-ba", oğlum kekeleyerek de olsa baba diyordu.

Arda hala şok halindeki ve yaşlı gözleriyle oğlumu izlerken Yağmur söze girip "Ay resmen iki kelimeyi de söyleyebiliyor ama maalesef ilk kelimesi anne oldu Arda'cım" dedi ona takılarak.

"Aynı an sayılır arada iki dakika var, yok", kocam gerçek hayata döndü!

"Tamam aynı an, hadi siz oğullarınızla aşkınızı yaşayın biz de Yağmur'la sofrayı hazırlayalım", bizim bu tartışma sabaha kadar sürerdi en iyisi alttan alıp yemek hazırlamaktı.

****

"Hadi oğlum bir kez daha baba de; ba-ba"

"Ba-ba"

"Arda Allah aşkına ver şu çocuğu uyutayım ya, saat gece bir oldu!"

"Bir dakika hayatım. Bir kez daha desin hemen veriyorum"

"Son bir kez, bak alacağım direk çocuğu kucağından"

"Tamam ya, hadi oğlum bir kez daha söyleyelim", adamın manyaklık derecesi oğlunun büyümesiyle eşdeğer artıyordu. Çocuk konuştuğuna konuşacağına pişman olacaktı.

"Ayye", Aras da sıkılmış olacak ki onu almam için bana doğru kollarını uzatmıştı. Aras'tan da izin çıkınca hemen onu babasının kollarından alıp uyutmaya başladım. Zaten babası fazlaca yorduğu için bebeğim hemen uyuya kalmıştı. Sessizce onu odasına götürüp beşiğine yatırdıktan sonra bebefonun çalıştığına emin olup yine aynı sessizlikte odama döndüm. Arda'nın uyuyacağını düşünmüştüm ama o yatakta oturur pozisyonda kalmış elindeki kağıtlara bakıyordu. Hemen yanına gidip arkasından başımı omzuna yaslayarak elindeki kağıtlara bakmaya başladım. Kağıtların üzerindeki amblemi görünce kalbimin atışları hızlanmaya başlamıştı.

"Arda bunlar düşündüğüm şeyler mi?"

"Evet, kabulun gelmiş"

"Ya inanmıyorum ben şimdi Stanford'a kabul mu edildim!!", sevinçten yerimde zıplamaya başlamıştım.

"Yazılanlara bakılırsa onlar da sen başvurunca aynı sevinci yaşamış"

"Nasıl yani?"

"Sen yarışma birincisisin; senin üniversitelerine gelmen onlara onur ve gurur verir"

"Ay çok mutlu oldum!", sevinçten Arda'nın boynuna öyle bir gömüldüm ki adam birazdan nefessiz kalacaktı.

"Bir kaç ay sonra da oraya gitmemiz lazım gibi", şimdi gerçek hayata dönmüştüm, Aras'la nasıl olacaktı ki! İnsan başvururken düşünür değil mi!

"Aras'la orada nasıl olacak?"

"Sen merak etme ben halledeceğim. Ben işlerimi oradan yürütebilirim, Aras içinde oraya yanımızda bakıcı götüreceğiz"

"Olur mu ki?"

"Tabi ki olur, sen merak etme ve sevinmene bak"

"Ay çok teşekkür ederim kahramanım", Arda'ya bu sefer öyle bir sarılmıştım ki adamı resmen yatağa sermiştim.

"Ben sana ne demiştim hatırlıyor musun?"

"Ne?"

"Sen bana böyle sarıl ben her istediğini yaparım demiştim", aklıma o ilk zamanlarımız gelince gülmeye başlamıştım.

"Manyaksın sen biliyor musun? Ama benim manyağım", ikimizde sevinçle gülerken dudaklarımız birbirini bulmuştu.

*******

Continue Reading

You'll Also Like

345K 28.1K 9
Boş kalan son sayfa dolmadan, kibritler yere saçılmadan, yanan son mum sönmeden, bu yabancı duman her yanımızı sarmadan ve onlar beni bulmadan bul be...
758K 44.1K 34
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...
1M 39.5K 47
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
610K 41.5K 43
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...