İnanmaktan Vazgeçme

By pembe_kalem

4.2M 208K 18.4K

/TAMAMLANDI/ Elif elinde sadece hayalleri olan basit bir kız değildi. Tamam belki biraz kilolu, tamam tamam f... More

Tanıtım/Alıntı
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Bölüm 63
Bölüm 64
Bölüm 65
Bölüm 66
Bölüm 67
Bölüm 68
Bölüm 69
Bölüm 71
Bölüm 72
Bölüm 73
Bölüm 74
Bölüm 75
Final - İyi ki

Bölüm 70

41.3K 2.2K 189
By pembe_kalem


İnstagram: pembekalemhikayeleri
                  
***                  
Medya'da paylaştığım şarkı The Pretenders - I'll Stand by You;

'When you're standing at the crossroads 
Yol ayrımında durduğunda
And don't know which path to choose
Ve hangi yolu seçeceğini bilmediğinde
Let me come along
Seninle gelmeme izin ver
Cause even if you're wrong
Seçtiğin yol yanlış olsa bile'

Çok sevdigim bu güzel şarkından bu en can alıcı kısmını da bölüm içine yerleştirmiş bulunuyorum ☺️

Tüm yorumlarınız için çok teşekkür ederim, keyifli okumalar ❤️

*********

Kapıya doğru hızlı bir şekilde ilerlediğimde Arda'nın da aynı hızla merdivenlere doğru koştuğunu gördüm, nereye gidiyordu ki bu adam! Ona tam seslenecekken onun yukarıda "Elif" diye acı bir şekilde bağırmasıyla çok şaşırmıştım. Ben de sesimi zorda olsa çıkarmaya çalışıp "Arda ben buradayım" diye bağırdım.

Saniyeler içinde Arda az önce çıktığı merdivenlerden yine aynı hızla koşarak inip yanıma geldi, o kadar zor nefes alıyordu ki kendimi unutup onun için korkmaya başlamıştım. Elini yavaşça kaldırıp yüzümü ve saçlarımı okşadıktan sonra kollarımdan nazikçe tutarak bana sıkıca sarıldı.

"Beni bırakıp gittin sandım, o kadar korktum ki sana anlatamam"

O rahatlamıştı ama benim de içimi rahatlatmaya ihtiyacım vardı. "O kadının yanına neden gittin? Neden onunla keyifli bir sohbet içindeydin?"

"Keyifli bir sohbet mi? Sen o resme bakıp keyifli bir sohbet ettiğimimizi mi sandın?"

"E-evet. Öyle değil mi?", sanki öyle gözüküyordu yoksa ben mi yanlış yorumlamıştım!

Hala beni sıkaca sardığı ellerini bana daha fazla sardı; "Bebeğim ben eve geliyordum seni arayıp söylemiştim ama eve yaklaştığımda babam aradı. Gizem'in babası Nihat amca kalp krizi geçirmiş, tamam Gizem'den uzak duruyorum ama babasını küçüklüğümden beri çok seviyordum. En azından eşinin yanına gidip bir geçmiş olsun dilemem gerektiğini düşündüm ama böyle iğrenç bir şeyin içine düşeceğimi hiç tahmin etmedim"

"Ben çok korktum ama sana güvenmediğimden değil sadece bize zarar vereceklerinden korktum. Arda ben ne yazık ki hassas bir hamileyim, bebeğimiz benim ruh halimden etkileniyor. Moralimi yüksek tutmaya çalışıyorum ama sürekli birşeyler oluyor, benim yine moralim bozuluyor"

"Aşkım çok özür dilerim ikinizden de, bunlar hep benim yüzümden başınıza geliyor. Belki, belki babası ben olmasaydım herşey senin için daha iyi olurdu ama ben bencil bir adamım seni bırakamazdım, bırakamam. Ben sensiz yaşayamam", hayretler içinde onu dinliyordum, söyledikleri o kadar can yakıcıydı ki enseme düşen yaşlardan onun canının da çok yandığını anlamıştım. Bizim canımızı yakıyorlardı acımasızca ve bizim bu can cekişen halimize bakıp kutlama yapıyorlardı belki de ama onların artık bizi mutsuz etmelerine, benim minik ailemi böyle üzmelerine izin vermeyecektim.

Kafamı sevgilimin boynundan kaldırıp gözlerinin içine baktım, o mavi derin gözleri üzüntüden bulanmıştı; acı çekiyordu benim her şeyim.

"Sevgilim, benim senden başka biriyle mutlu olmam mümkün mü? Ben senin kokunu içime çekmeden tek bir anımı huzurlu geçiremiyorum. Senden ayrı kaldığımda, sana kavuşacağım anı bekleyerek dakikaları sayıyorum. Böyle bir şeyi düşünme bile, biz sen varsan varız aşkım", akan gözyaşlarımı Arda elleriyle sildikten sonra konuşmama devam edip "Hem sen benim en büyük hayalimi bilmiyor musun?" diye sordum.

"Benim senin çocuklarının babası olmam; hem de ne baba, çocuğuna zarar veren bir ba..", parmaklarımla dudaklarına susması için dokunup onun kendini iyi hissetmesi için gülümsemeye çalışararak "Hem de mükemmel bir baba. Sakın kendini suçlama, senin bir suçun yok. Tamam belki normal şeyler yaşamıyoruz ama kim kötü şeyler yaşamıyor ki!" dedim.

"Hastanede Dilara'yı gördüm sandım ama umursamadım. Umursamalıydım ve direk gardımı almalıydım, sen nasıl bebeğimiz için yediklerine ve hareketlerine dikkat ediyorsan benim de hareketlerime dikkat etmem lazımdı. Yemin ederim o fotoğraf karesi tek anlık. Gizem bana elini uzattı ama ben elimi ondan hemen çektim, o pislik o anı yakalamış", demek neden buymuş biliyordum işte onun beni ve bebeğimizi asla bırakmayacağını, biliyordum. Şükürler olsun ki ondan tek bir an bile şüphe etmedim yoksa kendimi sonsuza kadar affetmezdim.

"Sana inanıyorum Arda, ben sana inanmıyorum demedim ki senden şüphem yok. Ben yalnızca neden onun yanına gittiğini merak ettim ve şimdi de öğrenmiş oldum. Ben senden asla şüphe etmem sevgilim"

"O mesajı görünce beynimden vurulmuşa döndüm. Sen bana o mesajı yollayınca çok korktum; seni defalarca arayıp telefonunu açmayınca beni bırakıp gittiniz sandım", kahretsin ya yine o telefonu sessizde unutmuşum ve yine sevgilimi telaşlandırmışım ama o anda, o halde duysam da o telefonu zaten açamazdım ki.

"Sevgilim biz seni asla bırakıp gidemeyiz, öyle bir durum olamaz. Ben sana güveniyorum sen benim kocamsın, sırtımı dayadığım dağsın, iki seçenek arasında kaldığımda benim için yaptığı seçime güvendiğim insansın ve en önemlisi de bir yol ayrımında kaldığımda hangi yolun benim için doğru seçenek olduğunu bilmediğimde her ne olursa olsun seçtiğim yolda, sonunda ne olacağını bilmeden benimle beraber yürüyen kocamsın. Seni çok seviyorum ve sana güveniyorum aşkım"

Gözleri öyle güzel gülmeye başlamıştı ki ben de onunla birlikte gülümsemeye başlamıştım; ben bu adamı çok seviyordum. İçimi her gün dolduran sevgisiyle sanki her uyandığımda yeniden doğuyordum, ben onunla birlikte yaşıyordum.

Arda'nın gözlerine bakarken karnımda hissettiğim şeyle bir anda ellerimi ondan ayırıp heyecanla karnımı tuttum.

"Elif ne oluyor?"

"Tekme attı, oğlumuz ilk defa tekme attı", ilk defa bebeğimin tekmesini hissetmiştim, bebeğim de hep böyle anlarda kriz yönetimi yapar gibi duruma el atıp bizi sevindiriyordu, galiba gerçekten anlayışlı bir bebeğim vardı.

"Ben de hissedebilir miyim?", o da heyecanlanmış bir şekilde, bir mucizeye bakar gibi karnıma bakmaya başlamıştı.

"Sanırım sen hissedemezsin, maalesef hamileliğin son üç ayında dışarıdan hissedilebiliyormuş. Bebeğimiz şu an tekmesini sana hissettirecek kadar büyük değil"

"Ne yapalım artık bekleyeceğiz", bu sefer hayal kırıklığı yoktu beklenti dolu bir gülümseme vardı.

İçimde hissettiğim ikinci tekmeyle tekrar karnıma bakmaya başlamıştım, bebeğim galiba bize mesaj vermeye çalışıyordu;

"Aşkım galiba bebeğimiz bize ne kadar acıktığını söylemeye çalışıyor. Bir de galiba canı tavuk şiş dürüm çekmiş, onu söylüyor"

"Hımm o zaman Aras beyin istekleri benim için şimdilik emirdir o yüzden siz oturun ben hemen alıp gelirim", oğlumuza ilk defa adıyla seslenmişti, doğrusu amcasının adı benim oğluma çok yakışmıştı.

"Sen gidecek misin?", şu anda yanımdan gitmesini istemiyordum.

"Evet daha hızlı olur, merak etme hemen gelirim"

Ellerimi boynuna sarıp ona sarılarak "Sen kal ne olur gitme, biz bekleriz yemeğizi ama sen gitme" deyip daha sıkı sarıldım, onu kesinlikle bırakamazdım hele de bugün.

"Tamam merak etme gitmiyorum, buradayım", bir çocuğu sakinleştirir gibi yüzümü okşayıp şefkatle her köşesini öpmeye başladı. En son dudaklarıma geldiğinde en uzun zamanını ve ilgisini oraya verdi, beni resmen kendine hapsetti. Sonunda dudaklarımız ayrıldığında beni kendinden ayırmadan tek eliyle cebinden telefonu alıp yemeklerimizi söyledi. Bana o kadar yakındı ki onu sanki içimde hissediyordum, ben bu adamda şifa buluyordum. Kızamıyordum bile, ondan uzakta kaldığım her an cehennem azabı oluyordu. Bu adamdan bir parçayı içimde taşıdığım için, iyi ki hamile kaldığım için her gün şükrediyordum.

***********

Yukarıdan kapı sesini duyunca aceleyle üzerime giydiğim elbiseyi düzeltip, babetlerimi giyindikten sonra aşağıya indim, iyi ki Derya hanım evdeydi de o kapıyı açıyordu yoksa ben çok bekletirdim.

Miray girişte Derya hanımla konuşurken yanına gidip ona sarıldım, şapşal şey beni son anda fark etmişti.

"Elif senin karnın iyice büyümüş ya yakında sarılamayacağız sana", Miray da Eymen'le aynı tepkiyi vermişti.

"Eymen de öyle dedi"

"Eymen mi? Sen Eymen'le mi görüştün?"

"Evet. Geçen hafta tatlı yedik"

"İyi olmuş", ayrıntıları merak ediyordu, fazla merak etmesine gerek kalmayacaktı; onu zaten bugün buraya çağırma nedenim Eymen'di.

"Hadi içeri geçelim de oturalım, ayakta çok kaldım"

"Aa ben çok özür dilerim Elif sen otur ben de Derya hanımla, aldığım çikolatalı cheesecake'i tabaklara servis yapıp geliyorum"

"Çikolatalı cheesecake mi aldın sen?", sesim o kadar heyecanlı çıkmıştı ki engelleyememiştim, hamilelikten sonra tatlı aşkım da iyice artmıştı.

"Evet, hadi sen geç otur ben çayları ve tatlıları alıp geliyorum"

Mutlulukla salona geçip yavaşça koltuklardan birine oturdum; bugün Miray'la Eymen meselesini konuşacaktım yoksa aşkları hiç yoktan heba olacaktı hem de tamamen saçma nedenlerden dolayı.

"Evet çayımız ve tatlımız da geldi", Miray usta bir garson gibi çayı ve tatlıyı önümüzdeki sehpaya yerleştirip kendi de karşıma geçip oturmuştu.

"E nasılsın bakalım küçük anne? Londra için son bir hafta"

"Hiç sorma ya ne kadar az kaldı ama benden çok Arda heyecanlı. Yatıp kalkıp 'Aman Elif telaş yapma', 'Bak sen kazandın zaten, kaybedeceğim diye üzülme', 'Bence kazanırsın ama kazanamazsan da kazanmışsın' deyip duruyor. Biten mide bulantılarım yeniden başladı o derece"

"Ay çok iyi ya. Elif valla çok tatlı bir kocan var", sanki sesinde bir özeniş mi vardı onun?

"Ben Arda kadar heyecanlı değilim. Nasılsa kazandım ben ve bebeğimi düşünmek zorundayım. Ondansa bebeğime birşey olur diye korkuyorum. Zaten o mesaj olayından sonra Arda sıkı yönetim başlattı; attığım her adımda yanım oluyor, kendi gelemese mutlaka birini buluyor. O yüzden biraz rahatım"

"O mesaj olayından sonra kim olsa öyle yapar. Millet resmen size zarar vermek için fırsat kolluyor. İpek ve Gizem yetmiyordu bir de Dilara gerizekalısı çıktı başınıza"

"Benim içim karardı ya değiştirelim konuyu. Sen anlat bakalım Eymen bey ile neler oluyor?"

Eymen'in konusunu açınca Miray'ın birde yüzü düşmüştü, yüzünde durumdan hoşlanmadığını belirten bir ifade yoktu, şu an sanki acı çekiyor gibiydi. "Pek iyi gitmiyor galiba Elif" diye fısıldadı, sesinin desibeli baya düşmüştü. En azından sonunda bana itiraf edebilmişti!

"Neler oluyor Miray?"

"Eymen sana anlattı değil mi?"

"Eymen bana durumu kendi açısından anlattı. Ben senin tarafından olan kısmı da dinlemek istiyorum", sonuçta onun da hislerini duymadan bir yargılama yapamazdım.

"Eymen ne dediyse doğru demiştir. Ben çuvalladım galiba; sevgime sahip çıkamıyorum. Her şeyde cesurum ama iş aşka geldiğinde beceremedim ben, bir çıkış yolu da bulamıyorum. Eymen eminim beni terk etmek için uygun bir anı bekliyordur"

"Miray, Eymen seni seviyor ve öyle ayrılma meraklısı da değil. Sadece seni anlayamıyor"

"Ben de kendimi anlayamıyorum ki, ne yapıyorum bilmiyorum. Ben korkuyorum Elif; önceden onun beni asla sevmeyeceğinden korkuyordum sonra da sevgisinden korkmaya başladım. Ona yeterli gelememekten korkuyorum, bir gün uyanıp onun benden daha iyilerini bulacağını düşünmesinden korkuyorum"

"Sen bu korkularını ona anlattın mı?"

"Anlatamıyorum ki beni anlayamamasından korkuyorum. Sonunda saçmalayıp onu suçluyorum, hayatımdaki en önemsiz insana bile yapmayacağım şeyleri ona yapıp kalbini kırıyorum ama en çok da ben kırılıyorum. Elif ben onu çok seviyorum"

"Madem onu seviyorsun burada oturup ayrılacağın günü bekleyemezsin Miray, harekete geçmelisin; ona git ve her şeyi anlat. Tüm korkularını bilsin, eminim o da seni anlayacak ve tüm korkularınızı birlikte aşacaksınız"

Miray kararsız bir ifadeyle suratıma bakınca "Sakın saçma şeyler düşünüp, yeni korkular üretme. Hemen buradan çıkınca ona gideceksin ve her şeyi anlatacaksın, tamam mı?" deyip onu cesaretlendirmeye çalıştım.

"Ta-tamam, o zaman ben gideyim"

"Dur manyak kız önce sen şu tatlını ye, çayını iç ve bir nefes al"

"Yok Elif en iyisi ben hemen gideyim yoksa gerçekten yeni senaryolar üreteceğim"

"İyi tamam o zaman, bu seferlik seni azad ediyorum"

Miray aceleyle kalkınca ben de vücudumun elverdiği derecede hızlı bir şekilde ayağa kalkıp onun peşinden kapıya ilerledim.

"Canım ya seninle de çok konuşmadık, en yakın zamanda kızlar günü yapıp telafi ederiz ama, sen merak etme"

"Aman sen şu meseleyi hallet de onu her zaman yaparız canım"

Miray'la vedalaşmak için sarılıp heyecanla ayrılmıştık, o giderken arkasından ümitle bakmıştım; eminim sorunlarını halledeceklerdi.

Kapıyı kapattıktan sonra eski yerime dönüp hevesle tabakta bana bakan cheesecake'imi elime aldım; sonunda yiyebilecektim. Tam çatala aldığım bir dilimi ağzıma götürecekken yeniden kapının çalmasıyla hevesim kursağımda kalmıştı, bu deli kız kesin bir şeyi unutmuştu!

Derya hanım salona gelince ben de koltuğumdan kalkmadan doğrulmuştum, iyi ki evdeydi de benim kalkmama gerek kalmamıştı.

"Elif hanım bir bayan geldi, sizi görmek istiyormuş"

"Kimmiş? Adını söyledi mi?"

"Evet efendim, adı Füsun'muş. Dilara'nın annesiyim de, o tanır dedi", Dilara'nın annesi mi? Bu kadın neden gelmişti ki şimdi, umarım kızının iğrenç hareketlerini gelip bana savunmazdı!

"Tamam ama bana yardım eder misin yerimden kalkayım. O kadını evimin içine davet etmek istemiyorum"

"Tabi efendim", Derya hanımın yardımıyla yerimden doğrulunca yine onun yardımıyla kapıya doğru yürümüştüm; karnım çok fazla büyümemişti ama yine de bazı günler çok zorlanıyordum, bugün de o günlerden biriydi.

Kapıya gidince orta yaşlarda şık bir hanımla karşılaşmıştım, kadının gözleri beni görünce birden dolmaya başlamıştı.

"Elif?"

"Evet Elif benim siz de Dilara'nın annesisiniz, buraya neden geldiniz?", Dilara'nın adını ağzıma alınca ister istemez sesimin şiddeti yükselmişti.

"Bana ne deseniz haklısınız, benim kızım size hem de  bu haldeyken neler yaptı inanamıyorum! Nasıl bir çocuk yetiştirdim ben anlayamıyorum!", kadının açıklamalarıyla kafam karışmıştı.

"Mert bizi arayıp Dilara'nın size neler yaptığını anlattığında babası da ben de şok olduk, çok üzüldük. Onun yüzünden neredeyse hem kendi hem de bebeğinizin canını kaybediyormuşsunuz. Ama kızım buna rağmen durmamış, ben ve babası onun adına sizden çok özür diliyoruz. Emin olun Dilara bundan sonra size asla yaklaşamayacak. Aslında sizden onun özür dilemesini isterdim ama sizin onu bir daha görmenizi istemedim", bu kadın nasıl iyi biriydi yahu, Dilara'nın tam zıttı. Ve Mert mi onları aramıştı? İyi de Mert bu durumu nereden biliyordu! Ah tabi kesin Kaan aramıştı, başka kim yapacaktı!

"Teşekkür ederim"

"Teşekkür etmenize gerek dahi yok; suç bizim, böyle şımarık bir çocuk yetiştirmememiz lazımdı. Umarım bebeğiniz sizi yansıtır, sizin gibi olur. Ben vaktinizi aldım; tekrar çok özür dilerim, iyi günler", kadına ve olgunluğuna hayran kalmıştım ama onu bir çay içmesi için eve davet edemezdim. O yüzden sadece "Size de iyi günler" deyip arkasından kapıyı kapattım.

Dilara'nın annesinin hiç böyle biri çıkacağını tahmin dahi edemezdim. Kadın ne kadar akıllı, görgülü bir kadındı; kızının yaptıkları yüzünden karşımda ne kadar mahcup durmuştu. Umarım benim bebeğim beni hiçbir zaman böyle hayal kırıklığına uğratmazdı.

İçeri gidip tekrar tatlımı yeme planları yaparken aklıma Kaan gelince içeri girmekten vazgeçip girişe bıraktığım telefonu alıp onu aradım, hemen açmıştı.

"Alo Elif iyi misin?"

"İyiyim ben, az önce bir misafirim vardı"

"Benim burada galiba o misafirin kim olduğunu sormam gerekiyor, kimdi acaba misafirin?"

"Evet sorman lazım tabi ve ben de cevap veriyorum; Dilara'nın annesi"

"Dilara'nın annesi mi? Elif o kadın sana bir şey mi yaptı yoksa?", bir anda korkmuştu.

"Hayır merak etme bana birşey olduğu yok. Kadın, kızı adına benden özür dilemeye gelmiş. Hem de onlara Mert anlatmış olanları, tabi Mert'e kimin anlattığı da meçhul"

"Ben Dilara'ya sinirlenince Mert'i arayıp birkaç şey söylemiş olabilirim"

"Onun sayesinde Dilara'dan kurtuldum"

"Onun yüzünden Dilara sana sardı Elif"

"Olsun sen yine de Mert'e benim adıma çok teşekkür et"

"Mert'e neden teşekkür ediyorsun?", arkamdan gelen sinirli sesle o tarafa dönünce kocamın sinirli bakışlarıyla karşılaşmıştım, bu adam hiç değişmeyecekti!

"Kaan ben seni sonra ararım" deyip telefonu kapattıktan sonra aşırı kıskanç kocama döndüm;

"Yalnız seninle evli ve beş aylık hamileyim hala mı Mert'i kıskanıyorsun!"

"İstersen benimle 10 yıllık evli olup, 10. çocuğumuza 9 aylık hamile ol, yine de kıskanırım", ya bu adamın odunluğu beni sinir etmesi lazımken ben neden böyle eriyordum!

"Şey bugün kızı adına özür dilemek için Dilara'nın annesi geldi de. Onlarla Mert konuşmuş, onun sayesinde artık Dilara bana yaklaşamayacak"

"Onun yüzünden o salak kız bize bulaştı", bu erkeklerin kafası neden aynı çalışıyor ki!

"İşte kurtuldum sonuçta sen ona odaklan"

"Belki Dilara'yı engellerler ama yine de güvenmiyorum kimseye. Sen yine de dikkatli ol"

"Olurum aşkım", aklım salonda bıraktığım pastamda kalınca oraya gitmeye karar verip "Bebeğim sen üzerini değiş gel, ben salondayım" dedim.

"Üzerimi değişeceğim ama önce sana söylemem gereken bir sürprizim var"

"Ne sürprizi yoksa bana arabamı geri mi vereceksin?"

"Tabi ki hayır, onu doğum yapmadan alamazsın"

"O zaman ne?"

"Hazırlan bu akşam İngiltere'ye gidiyoruz"

"İngiltere mi? Nasıl yani haftaya gitmeyecek miydik?", yarışma haftayaydı ve o zaman gideceğiz diye konuşmuştuk.

"Öyleydi ama ben bizim gidişimizi öne aldım. Hem sen şehre adapte olursun hem de biraz hava değişikliği ikimiz için de iyi olur"

"Çok teşekkür ederim sevgilim, ben şu anda senin boynuna atlayıp sarılamıyorum lütfen sen benim boynuma sarılabilir misin?"

Arda başta anlamasa da çok kısa bir an sonra söylediklerimi idrak edip kahkaları arasında beni kucağına almıştı.

"Sevgilim bana sarıl dedim kucağına al demedim"

"Biliyorum ama onun sonu da kucağıma almayla biteceği için ben direk ikinci aşamaya geçtim"

"Derya hanım mutfakta ya utanmıyor musun ondan, rezil olacağız"

"Bence Derya hanım bize alıştı ama istersen hemen yukarıya çıkalım, zaten az olan vaktimizi değerlendiririz"

"Ama...", benim itirazlarımı dinlemeden adam beni yukarı çıkarmıştı bile ve ben yine cheecake'imi yiyememiştim! Yok ben anladım bugün kimse bana o cheesecake'i yedirtmeyecekti!

***********

MİRAY

Sonunda korkularımı kafamda geriye iterek kapısının önüme geldim, ondan asla vazgeçemezdim. Bu nedenle ona düşündüğüm herşeyi anlatıp gerekirse ondan özür dileyecektim. Ben onu çok seviyordum biliyordum o da beni seviyordu.

Kapı karşımda açılınca bana merakla bakan gözlerine cesurca bakmaya başladım.

"Miray?"

"Ben geldim, beni içeri almayacak mısın?"

"Tabi sormana gerek yok, geçsene"

Gülümsemeye çalışarak yanından geçip salona girdim, masadaki dosyalardan anladığım kadarıyla sanırım onun çalışmasını bölmüştüm. Eymen de peşimden gelip yanımda durunca bana tedirginlikle bakan gözlerini fark etmiştim, bunların hepsi benim yüzümdendi.

"Bana neden geldin diye sormayacak mısın?"

"Ben sana hiçbir zaman neden geldin demedim Miray"

"Biliyorum sen demedin ama ben herşeyi mahvediyorum değil mi?"

"Farkında olman güzel birşey", ona ne diyebilirdim ki, haklıydı.

"Ben korktum; bu kadar çok sevmekten, bir gün benden vazgeçmenden korktum ve saçmaladım. Bir gün uyanıp benden daha iyilerini bulacağını düşünmenden korktum, o yüzden saçmalamaya başladım"

"Miray ben sana hiç böyle birşey söyledim mi? Ya da böyle düşünmene yol açacak birşey yaptım mı?"

Yapmamıştı. Gözyaşlarım yanaklarımdan düşerken ona daha da yaklaştım. "Özür dilerim sana tüm yaşattıklarım için. Eğer hayatından çıkmamı istersen.."

"İstersem?"

"İsteme, eğer istersen de seni bırakmam, beni affetmen için elimden geleni yaparım"

"Kendini zorlamana gerek yok ben hep buradayım, hiçbir yere gitmedim."

"Biliyorum", bana bakarken gülümsemeye başlayan gözleri galiba beni affettiğinin kanıtıydı. Bir adım atıp daha da yaklaştığımda "Artık korkmayacağım çünkü seni kaybetmekten daha çok korkuyorum" dedim.

"Seni seviyorum" deyip dudaklarımızı haftaların özlemiyle birbirine yapıştırdı; bu kadar kolaydı işte o beni seviyordu, ben de onu.

*****

ELİF

"Arda farkında mısın bilmiyorum ama kalkıp duş almam lazım"

"Tamam ya biraz daha bekle bence bu sefer hissedeceğim"

"Allah'ım sen bana sabır ver"

Sabah kalktığımda oğlumun güçlü bir tekmesini hissedip heyecanımı paylaşmak için Arda'yı uyandırıp ona da söyledim ama sevgilim benimle biraz sevinmek yerine beni yatırıp yatağa uzandırmıştı. Ben daha ne olduğunu anlamadan da karnımı biraz açıp resmen deniz kabuğundan denizin sesini duymaya çalışır gibi kulağını karnıma dayayıp beklemeye başladı. Adama neredeyse yarım saattir hissedemeyeceğini anlatmaya çalışıyordum ama o inatla bu sefer olacağını söyleyip kulağını dayamaya devam ediyordu!

Artık daralmanın zirvesine geldiğimde oğlumun yeniden attığı tekmeyi hissetmiştim.

"Elif tekme attı değil mi? Hissettim ben sanki", Arda öyle bir haldeydi ki şu an ağzımdan çıkacak tüm sözler onun için hayat memat meselesi olmuştu.

"Sen hissettin mi gerçekten?"

"Tekme attı değil mi? Ben de hissettim tekmesini", o kadar sevinmişti ki o anki sevinci gözlerimi doldurmaya yetmişti. Arda tüm hissettiği sevinçle karnıma bir öpücük bırakıp "Oğlum seni çok seviyorum" dedi.

"Annen bizi kıskandı galiba yine çeşmeleri açılmış, ben biraz onunla ilgileneyim sonra sana dönerim", anlayamadığım bir hızla yanıma doğru uzanıp beni kolları arasına almıştı. Gözlerime mutlu gülümsemesiyle bakarak "Sevgilim merak etme seni daha fazla öperim" deyip bir anda dudaklarımı esir almıştı, bu adam cidden manyaktı ve ben bu manyağı çok seviyordum.

Akşam aklıma gelince zorlukla dudaklarımı ondan ayırıp "Seninle burada kalmak çok güzel ama akşam benim katılmam gereken bir yarışma ve şu an beni bekleyen bir ekibim var" deyip beni daha fazla oyalamaması için yataktan yavaşça kalktım.

"Elif bak akşam kendini asla zorlamayacaksın"

"Ya zaten sonuçları seninle birlikte seyirciler arasında bekleyeceğim, korkacak birşey yok"

"İstersen tekrar jüri üyeleri ile konuşup sonuçları seninle birlikte sahnede bekleyebiliriz"

"Hayır hiç gerek yok. Zaten kazanırsak sahneye çıkıp alkışları alırım, ben bebeğimi riske atamam"

"Kendini de riske atamazsın", biraz daha burada kalırsam bu adamı yiyebilirdim.

"Ben duşa giriyorum" deyip kendimi direk banyoya attım.

Duşa girip çıktıktan sonra ben giyinirken Arda'da duşa girip çıkmıştı. İkimiz de hazır olduğumuzda beraber bir hafta önce yerleştiğimiz otelin kahvaltı salonuna indik. Bizden beş gün sonra otele gelip yerleşen ekibim ve ailem çoktan masaya oturmuş kahvaltı etmeye başlamışlardı. Biz de hemen bize ayrılan yere oturup kahvaltımızı etmeye başladık. Kahvaltıda herkes cidden neşeliydi, kimse de gerginlik yoktu çünkü zaten buraya kadar dahi gelmenin hepimiz için başarı olduğunu biliyorduk.

Kahvaltıdan sonra ekibimle son defa sunumu tekrarlayıp akşam için hazırlanmak için odalarımıza çekildik. Sunum ingilizce olacağı için Arda ile bir aydır olduğu gibi bugün de akşama kadar pratik yaptık. Salona gitme vaktimiz yaklaştığında odama benim için özel olarak gelen kuaföre saçımı dağınık topuz yaptırttırıp, biraz da makyaj yaptırdıktan sonra bu akşam için karnımı biraz gizleyen mor elbisemi giyinip hazır olmuştum.

Salona hep beraber gidince Arda'yı çok sakin olduğuma inandırıp onu seyirciler arasına yolladıktan sonra ben de ekibimle sahne arkasına gittim.

Son sahne alacak ekip biz olduğumuz için tüm ekiplerin sunumunu teker teker izledik. Sunumları belki bizden biraz iyiydi ama bizim konumuz hepsinden daha farklı gibi duruyordu, umarım jüri üyeleri de bunu fark ederdi.

Sıra bize geldiğinde heyecan yapmamaya çalışarak sahneye çıkıp İstanbul'da ki sunumumuza benzer hatta daha iyi bir sunum yaptık. Sunum sonunda ekibim sonuçlar için diğer ekiplerle beraber sahnede kalırken ben jüriden aldığım özel izinle Arda'nın yanına gitmiştim.

******

Heyecanlanmayacağım demiştim ama şu an heyecandan ölebilirdim; sona kalan iki takım arasındaydık. Eğer finale çıkarsak resmen tarih yazacaktık; buraya kadar gelirken 'aman zaten kazandık biz' diyordum ama şimdi 'madem buraya kadar geldik bari kazanalım' diyordum. İyi ki Arda'nın yanına gelmişim, yeni doğan bebeklerin annelerinin kalp atışlarını dinlediklerinde sakinleştikleri gibi ben de ona yapışmış kalp atışlarını dinleyerek sakinleşmeye çalışıyordum.

Sunucu sahneye çıkıp "Ve kazanan takım" dediğinde kulaklarımı tıkayıp Arda'ya daha çok yapışmıştım. Salondan alkış sesleri yükselince durumu idrak etmeye çalıştım ama anlayamıyordum. Bana mutlulukla sarılan sevgilimi fark edince o an kazandığımızı anlamıştım. Biz kazanmıştık; Ege hocanın takımından sonra ilk defa bir Türk takımı daha finale çıkmıştı.

Finallerde ne olurdu bilmiyorum ama ben şimdi bile bir küçük kızın isterse neler yapabileceğini tüm dünyaya kanıtlamıştım, bu da bana yeterdi.

*****

Continue Reading

You'll Also Like

1.5M 24.9K 32
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
1M 59.2K 40
Ayağa kalkıp göz yaşlarımı sildim. Gözlerim son kez baktı ardından. Son kez seslendim adını. Bana öyle bir yara bırakmıştı ki, asla affetmeyecektim o...
2.2M 70.3K 55
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
25.2M 899K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...