İnanmaktan Vazgeçme

Da pembe_kalem

4.2M 208K 18.4K

/TAMAMLANDI/ Elif elinde sadece hayalleri olan basit bir kız değildi. Tamam belki biraz kilolu, tamam tamam f... Altro

Tanıtım/Alıntı
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Bölüm 63
Bölüm 64
Bölüm 65
Bölüm 66
Bölüm 67
Bölüm 68
Bölüm 69
Bölüm 70
Bölüm 71
Bölüm 72
Bölüm 73
Bölüm 74
Bölüm 75
Final - İyi ki

Bölüm 47

37.4K 2.2K 195
Da pembe_kalem




İnstagram: pembekalemhikayeleri



***

Tüm yorumlarınız için çok teşekkür ederim, keyifli okumalar ❤️

*****



Annem ve babamı sinirlendiren bu iki insanın kim olduğunu tahmin etmek de benim için çok zor olmamıştı.

"Ece senin eline ne oldu?", babamın sorusuyla gözlerimi arkasındaki kişilerden ayırıp ona baktım.

"Evde bir kaza geçirmiş ama şimdi çok iyi merak etmeyin", duraksadığımı fark eden Arda benim yerime cevap vermişti.

"Neden bundan senin haberin var da bizim herşey bittikten sonra haberimiz oluyor?", şimdi babamın tribine cevap verecektim ama Arda'ya bir sinirde ben yüklemek istemediğim için susup söz hakkını ona verdim.

"Olay esnasında tesadüfen Ece'yi ben aradığım için hemen duruma müdahale edebilme şansım oldu. Hastaneye götürdüğümde ciddi bir durumu olmadığını öğrendik; biz de sizi telaşlandırmamak için haber vermedik. Zaten çıkar çıkmaz da buraya geldik", Arda'nın söylediği o kadar şey arasından ben sadece 'Ece'ye' takılmıştım; gerçek adım sanki o söyleyince kulağıma daha da güzel gelmişti.

"Ece gerçekten iyi misin?"

"İyiyim baba merak etme. Sizin misafiriniz mi var?"

Babam yanımdaki annemle bir süre bakıştıktan sonra gözlerini bana çevirip konuşmaya başladı;

"Ece sana nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama bu insanları senden saklamanın da bir alemi yok. Biz ne kadar hala affedemesek de onlar senin deden ve babaannen. O yüzden kararı sana bırakıyoruz. Eğer onlarla tanışmak istiyorsan odaya girip tanışabilirsin ama istemezsen odana geç, ben onları gönderirim"

Babamın söylediklerinden sonra arkasında duran az önce iki çift göz olarak tanımladığım dedem ve babaanneme gözlerimi dikip incelemeye başladım. Ben babama benziyordum ama aslında babamın benzediği kadına benziyormuşum; sanki kırk yıl sonraki halime bakıyor gibiydim, yanında ki adam ise uzun boylu ve yaşına göre oldukça yakışıklı bir adamdı.

İkisi de benim yaptığım gibi beni inceliyordu; gözlerinde büyük bir sevgi ve aynı zamanda acı da vardı. Benden bir cevap bekliyorlardı, tüm o yaptıklarından sonra benim onları affetmemi bekliyorlardı. Peki ben ne yapmalıydım şimdi; affedebilir miydim onları tüm olanlardan sonra? Bunun cevabını bilmiyordum ama tanışmak istiyordum, onları tanımak istiyorum. Bu yüzden onlarla tanışıp, affetme olayını zamana bırakacaktım.

"Ben tanışmak istiyorum"

Babam bu cevabımı beklemiyor olacak ki ilk önce şaşkınlıkla bana baktı, sonra kendimi toparlayıp önümden çekilerek bana yol verdi. Yanımda duran Arda'ya dönüp gözlerinden güç aldıktan sonra yavaşça yürümeye başlayıp onların yanına kadar gittim.

Karşılarına geçip başımı kaldırdığımda şefkatle dolu dolu olmuş gözleriyle karşılaştım; hiç bir kadını bebeğinden ayıracak insanlara benzemiyorlardı ama yapmışlardı.

"Ece eğer bizi affedebilirsen seni tanımak çok istiyoruz" konuşan babaannem olan kadındı; şu anda o kadar yabancı geliyordu ki onu 'babaannem' deyip sahiplenemiyordum.

"Ben sizi affedip affedemeyeceğimi bilmiyorum ama sizi tanıyabilirim"

"Teşekkür ederiz", bu sefer dedem olan adam konuşmuştu; aynı filmlerdeki tatlı dedelere benziyordu, bu adam anneme nasıl böyle bir kötülük yapmıştı ki?

"Sizi tanımadan önce sadece bir soru sormak istiyorum; gerçekten pişman mısınız?"

"Babaannenin hiçbir suçu yok ve ben çok pişmanım kızım. Nisan bana, babanın, seni ve anneni bulduğunu söyleyene kadar bir gece bile rahat uyuyamadım, tüm ömrüm bu yaptıklarımın vicdan azabıyla geçti"

Karşımdakinin genelde tepkilerinden gerçek düşüncelerini ölçebildiğim için onlara bu soruyu sormuştum; dedemin hiç teklemeden bana bu cevabı vermesi beni en azından pişman olduğuna inandırmıştı. Ama pişmanlık kaybettiğimiz on sekiz seneyi geri getirir miydi? Ya da ben sürekli bu yıllara takılıp gelecek yılları da kaybedecek kadar kinci olabilir miydim?

İki farklı soru ve ben cevabı biliyordum; kesinlikle kindar olamazdım, eninde sonunda onları affedecektim.

"O zaman biz şimdi gidelim. En yakın zamanda tekrar görüşelim"

Dedem bunları söyleyip bir anda kollarıyla beni sarınca şaşkınlıktan kollarım havada kalmıştı, sonrasında ben de sağlam olan elimi onun sırtına koydum. Bir süre öyle kaldıktan sonra dedem benden ayrıldı ama yerini bu sefer de babaannem almıştı. Onunla da bir süre sarıldıktan sonra yanağıma bir öpücük bırakıp benden ayrıldı.

"Kendine iyi bak Ece"

İkisi de beraber kapıya yönelirken dedem çıkmadan önce son bir kez annem ve babama dönüp "Tekrar size yaşattığım herşey için çok özür dilerim" deyip babaannemin arkasından kapıdan çıktı.

Babam dedemin ardından kapıyı kapattıktan sonra yanıma geldi, bana sarılarak "Hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsin" dedi.

"Biliyorum baba ama istiyorum", gerçekten hiç affetmesem bile en azından affetmeyeceğim insanları tanımak istiyordum.

"E bu konuyu kapattıysak şu eline ne olduğu mevzusuna geri dönsek nasıl olur?", annemin sorusunu duyunca içimden isyan ederek babamın kollarından ayrıldım. Annem her zaman ki hesap sorar ifadesiyle bir bana bir de Arda'ya bakıyordu.

"Anne kaza dedik ya", annem bu cevapla asla yetinmezdi.

"Nasıl bir kaza?", ve Lale hanım beni yanıltmadı.

"Ben yere bardak düşürmüştüm tam toplamak için eğilirken dengemi kaybedip yere düştüm, elim de yerdeki  cam parçasına girdi"

İki saniyede senaryo yazan aklıma da şükürler olsun.

"Ve sen de o an Arda'yı aradın?"

"Baba ne alakası var? Arda dedi ya o an tesadüfen aradım diye. E durum böyle olunca beni kurtarma şansına o erişti ama üzülmeyin ben tekrar elimi keser, bu sefer sizi ararım"

"O nasıl laf kızım? Sence bu dalga geçilecek bir konu mu?"

"Baba burada elimin kesilmesinden çok beni neden Arda'nın hastaneye götürdüğüne takılıyorsunuz. Sizce burada dalga geçen ben miyim?"

"Tamam haklısın özür dilerim", babam beni Arda'dan kıskanıyordu ya!

"Kızım bu halde tek nasıl yaşayacaksın, en azından iyileşene kadar burada kal"

"Anne ben de zaten öyle düşündüm, o yüzden eşyalarımı aldım da geldim", Miray'la aramızda geçen meseleden sonra babasının bize tuttuğu o evde kalamazdım ama zaten bu halde de tek yaşayamayacağımdan, bana bahane olduğu için o kazaya neredeyse şükredecektim.

"Ben Ece'nin eşyalarını getirsem iyi olacak", Arda bana bugün ikinci defa Ece diyordu; sanırım babamın tepkisini çekmemek adına bunu yapıyordu ama sevgili babacımın kıskançlıktan ona bile dikkat edeceğini sanmıyordum.

Arda eşyalarımı almak için aşağı inince annem ve babam bana doğru bakışlarını yöneltip, dik dik bana bakmaya başlamışlardı;

"Neden öyle bakıyorsunuz?"

"Arda'nın kolunla ilgisi var mı?"

"Yok artık anne, ne alakası var?", yüzünde öyle bir bakış vardı ki gülmemek elde değildi.

"Öyle bir şey var da, bize söylemiyorsan"

"Öyle bir şey yok baba. Ya adam hayatımı kurtardı sizin yaptığınız muameleye bak bir teşekkürü bile çok gördünüz"

"Biz sadece emin olmak istedik kızım; seni korumak için"

"Ben kendimi koruyabilirim merak etmeyin eğer koruyamazsam da Arda beni korur ve asla bana zarar verecek bir şey yapmaz", bu belki sert olmuştu ama Arda'nın benim için ne kadar önemli olduğunu anlamaları lazımdı.

"Tamam; eğer seni bu konuda kırdıysak biz özür dileriz ", annem her zamanki gibi yine yelkenleri suya indirip pişman olmuştu ama babam pes edecek gibi gözükmüyordu; ah şu erkek egosu!

Babama da zaten söz hakkı gelmeden kapı çalmıştı. Onlarla tekrar göz göze gelmeden arkamı dönüp kapıyı yavaşça açtım, Arda elinde iki valizim ve sırt çantamla içeri girmişti.

"Anne biz eşyaları nereye koyacağız?"

"Kendi odana koyabilirsin. Aslında sana sürpriz yapacaktık bitince ama kısmet böyleymiş, git de yeni odanı gör"

Babam valizin tekini Arda'dan almak için uzanırken ben de annemle kendi odama doğru yürümeye başlamıştım.

İçeri girince etraf karanlık olduğu için ilk başta bir şey anlamamıştım. Annem ışıkları yakınca oda karşımda aydınlandı. Gözlerime inanamıyordum; genç kızlık hayalim karşımdaydı. Karşımda beyaz kocaman bir saray yatağı, iki yanında kitaplıklar ve ortasında etrafı taşlarla süslenmiş boydan bir ayna vardı. Aynanın tam arkasındaki dolaplar da yatak gibi beyaz renkteydi ve en az onun kadar görkemliydi.

"Beğendin mi?"

"Beğenmek ne kelime bayıldım. Siz nasıl, ne zaman yaptınız burayı?"

"Aslında çok kısa sürdü yapmamız. Ben Nisan'a hayalindeki odayı anlattım, o da iç mimar bir arkadaşını aradı ve üç günde bunları hallettik. Daha süslemeleri duruyor ama olsun onu da sen içindeyken yaparız. Hem sen seçersen daha iyi olur"

"Ama anne ben başka bir evde yaşıyorum, neden bu kadar zahmete girdiniz ki?"

"Olur mu öyle şey. Burası senin babanın evi ve burada her zaman bir odan olacak. İster başka evde yaşa ister evli, çocuklu ol burası senin."

Okuduğum bir kitapta köklerini bırakmaktan bahsediyordu; bir gün uçup gitseniz bile kökleriniz olmalı, sağlamca bağlandığınız, gitseniz bile geri dönebileceğiniz kökler. Benim köklerimin biri ailemdeydi, bunu şimdi daha çok anlamıştım.

"Çok teşekkür ederim" deyip anneme sımsıkı sarıldım. Annem sırtımı okşarken bu akşam aklımda kalan soruyu sordum;

"Anne, dedem ve babaannemle tanışmam senin için sorun olur mu? Eğer istemezsen görüşmem"

"Bu senin kararın kızım ama inan senin onlarla tanışman beni asla üzmez, hatta aileni tanıyabildiğin için sevinirim. Biliyorsun ben annemle babamı daha on dört yaşımdayken kaybettim, şimdi ne benim annem ve babam var ne de senin deden ve babaannen. O yüzden onları tanıman senin için gerçekten iyi olacak", benim annem böyleydi işte kendi çektiklerini hiç umursamaz her zaman önceliği bana verirdi.

"Babam ve Arda nerede kaldı?"

"Bilmiyorum ki"

Annemden ayrılıp odanın kapısına gittiğimde, babam ve Arda'yı kapının hemen girişinde konuşurken buldum.

"İçeri gelsenize, yeni odamı size göstereyim. Baba sen zaten biliyorsun ama Arda'ya gösterebilirim" deyip babamın ona attığı sert bakışları görmezden gelerek Arda'yı kolundan çekerek odama soktum.

"Siz odaya bakarken ben de yemeği hazırlamaya gideyim. Arda sen de yemeğe kal"

"Evet sen de kal lütfen"

"Tamam olur", babam bundan mutlu olmayacaktı ama ben çok mutlu olmuştum.

Annem yanımdan geçip babamı da alıp odadan çıkarken Arda'ya dönüp heyecanla odamı göstermeye başladım. Çocukçaydı ama insan hele ki bir kız, kaç yaşında olursa olsun bu odayı görse havalara uçardı.

"Şu kitaplığın tatlılığına baksana ya çok güzel değil mi?"

"Evet çok güzelmiş. İstersen benim odamı da istediğin gibi dekore ettirebilirsin, yanlarına da kitaplık ekleyebiliriz"

Babam bitmişti şimdi de Arda kıskançlığa başlamıştı! Ama madem o bu teklifi yaptı tabi ki bende üstüne atlayacaktım.

"Olur hem de mükemmel olur zaten o siyah tonlar beni boğmaya başlamıştı, biraz pembe odana çok yakışacak", pembeyi duyunca surat ifadesi değişmişti ama asla duruşundan ödün vermedi.

Daha fazla üzerine gidecektim ama annemin kapıya gelip yemeğin hazır olduğunu söylemesiyle mecburen sözlerimi orada kesip Arda ile beraber  annemin peşinden salona girdik.

Yemekler güzeldi ama yemek boyunca babamla Arda'nın arasındaki gerilim devam etmişti. İlk tanıştıklarında halbuki ne kadar iyi anlaşmışlardı!

Yemekten sonra Arda izin isteyip gidince bende annemle yeni odama girip heyecanla valizimlerimi boşaltmaya başladık. Her şeyi istediğim gibi yerleştirdikten sonra balkonda ailece kahve keyfi yapıp yorgunluktan bitap düşünce yeni odama gidip buradaki ilk uykuma daldım.

İki Hafta Sonra



"Efendim Kaan"

"Elif neredesin?"

"İşteyim bildiğin üzere"

"İşten biraz erken çıkıp birazdan benimle, benim seni götürdüğüm Yeniköy'deki kafede buluşabilir misin?"

"Olur da, neden Kaan?"

"Sen gel nedenini görürsün"

"Miray da orada olacak değil mi?"

Kaan'ın sessiz kalışından onun da orada olacağını anlamıştım. Kaan iki haftadır bizi yüzleştirmek istiyordu ama ben iki haftadır bu konudan kaçıyordum. Ne diyebilirdi ki bana; çok pişman olduğunu mu? Bir daha yapmayacağını mı? Güvenebilir miydim ona yeniden, hiç sanmıyorum. Güven ruh gibiydi; bedenden çıktımı bir daha asla geri dönemezdi. Benim durumumu da en iyi ifade eden söz buydu; ben ona nasıl güvenecektim tekrar bilmiyordum. Hayatım boyunca hep bir sonraki adımda yine bana ihanet edip edemeyeceğini düşünecektim. Peki böyle düşüncelerle ömür geçer miydi işte onu bilmiyordum çünkü ben aynı zamanda herkesin ikinci bir şansı hak ettiğine de inanıyordum.

"Elif sadece konuş, ben sana affetme demiyorum sadece konuş"

"Ben onunla şu anda konuşmaya hiç hazır değilim"

"Peki hiç hazır olacağını düşünüyor musun?", asla hazır olacağımı düşünmüyordum.

Bu sefer ben cevap veremeyince Kaan "Asla hazır olamayacaksın işte, gel bugün en azından konuş" dedi.

"Peki geleceğim ama çok kalamam"

"Tamam canım zaten seni üzülmene izin vermem", sen izin vermezsin de üzüyorlar işte hiç beklemediklerim.

"Ben birazdan çıkarım orada görüşürüz"

Telefonu kapatınca erken çıkmak için önümdeki kağıtları hızlıca dosyaya yerleştirmeye başladım.

"Bir yere mi gidiyorsun?", Arda karşımdaki koltukta oturup beni izliyordu.

"Sen ne zamandan beri oradasın?"

"İstemediğin bir yere gitmeye razı olduğunu duyacak kadar", kesin Miray'la konuşmaya gideceğimi anlamıştı. Arda o günden sonra Miray'la yan yana gelmemi bile istemiyordu ve bunu sadece çok az şey bilmesine rağmen yapıyordu. Eğer yaptıklarının hepsini bilse onun benimle aynı semtte bile olmasına izin vermezdi.

"Sadece konuşacağız yemin ederim eğer kötü bir şey olursa hemen kalkarım"

"Ben de seninle geleceğim"

"Senin gelmene gerek yok, ben hemen gider gelirim"

"Ya ben de gelirim ya da sen gitmezsin, seç birini", gönül ister ki gitmiyorum demek ama Kaan'a söz vermiştim.

"Tamam sen de gel"

**

Arda ile Yeniköy'deki kafeye girdiğimizde gözlerim Miray ve Kaan'ı arıyordu, en sonunda onların köşede bir masada olduğunu gördüğümde Arda'nın elini tutup beraber o tarafa doğru yürüdük.

Kaan ve Miray masada bir şeyler tartışıyordu; arkaları bize dönük olduğu için bizi görememişlerdi. Yanlarına daha fazla yaklaştık ama biz onların konuşmalarını neredeyse tam duyarken onlar hala bizi fark edememişlerdi.

"Miray Eymen'e 'Elif'e aşıksın' deyip, Elif'e de ayrı yüklendikten sonra bu işin içinden kolayca sıyrılıp herkesin seni kolayca affedeceğini zaten düşünemezsin ki, ben bile seni affettiğimi sanmıyorum"

Kaan bizi sonunda fark etmişti ama bu cümleleri kurduktan, bizim de onları duymamızdan sonra fark etti.

Miray, Eymen'in; sevgilimin kuzeninin bana aşık olduğunu düşündüğü için bana öyle davranmıştı. Ama şimdi korkum bu düşüncenin gerçek olması değildi, korkum elimi kangren edecek derecede sıkan adamın öfkesiydi...

*******

Elif o kafeye Arda ile gitmekle doğru mu yaptı?

Sizce Arda'nın tepkisi nasıl olacak?

Continua a leggere

Ti piacerà anche

576K 38.7K 42
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...
437K 26.4K 17
Mafya ,arkadaşımın abisi, yaş farkı, aşk, erotizm,dram,aksiyon,romantizm...
620K 40.6K 29
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
213K 814 6
En fazla arkadaşımın evinde bir gun geçirecektim, ne olabilirdi ki? (+21 erotizm içerir hassas sahneler var rahatsız olanlar okumasın!!!!)