İnanmaktan Vazgeçme

By pembe_kalem

4.2M 208K 18.4K

/TAMAMLANDI/ Elif elinde sadece hayalleri olan basit bir kız değildi. Tamam belki biraz kilolu, tamam tamam f... More

Tanıtım/Alıntı
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Bölüm 63
Bölüm 64
Bölüm 65
Bölüm 66
Bölüm 67
Bölüm 68
Bölüm 69
Bölüm 70
Bölüm 71
Bölüm 72
Bölüm 73
Bölüm 74
Bölüm 75
Final - İyi ki

Bölüm 40

43.9K 2.4K 189
By pembe_kalem




İnstagram: pembekalemhikayeleri

**



Medya: Lale ve Gökhan

Keyifli okumalar ❤️

****

Söylene söylene babamın verdiği adresteki dairenin önüne çıkınca kapıyı heyecanla çalıp beklemeye başladım. Kapıyı bir anda sarışın bir kadın açtı, iki saniye kadınla bakıştıktan sonra kadın "Ay sen Ece olmalısın" deyip bana sanki beni boğacakmış gibi sarıldı.

Yoksa benim bir de üvey annem mi vardı?



******

Kadın en sonunda çok sıktığını fark edince kollarımdan hızlıca ayrıldı;

"Çok özür dilerim, ben seni bir anda görünce heyecanlandım. Babana ne kadar çok benziyorsun; kopyası gibisin"

Zoraki gülümsemeye çalıştım. "Şey teşekkür ederim de içeri girsem hiç fena olmayacak"

"Çok pardon, ben bir anda seni görünce böyle şeyapamadım", kadın hala kapıda durup bana yol vermiyordu!

"Ben hala kapıdayım"

"Ay çok özür dilerim. Hadi geç içeri baban da birazdan gelir şimdi"

Sonunda kadın önümden çekilince içeri girmiştim; aslında tatlı kadındı ama üvey annem olursa şansı yoktu. Asla sevemezdim.!

Salona ilerleyince gözlerim babamı aramıştı ama babam ortalarda yoktu. Kadına dönüp "Babam nerede?" diye sordum.

"Bize pizza ve dondurma almaya gönderdim, umarım seviyorsundur"

"Pizza ve dondurmayı kim sevmez. Bu arada siz kimsiniz, babamın eşi misiniz?". Sonunda sorup, rahatlamıştım.

Kadın sorumla birlikte gülmeye başladı. "Babanın eşi mi? Gerçi suç ben de ahtapot gibi sarılıp kendimi tanıtmayı unuttum. Ece'cim ben babanın kuzeni Nisan ama sen bana kısaca hala diyebilirsin"

Bir anda içim rahatlamıştı. Anneme kızgın olabilirdim ama üzerine kuma gelmesini de istemezdim.

"Ben tanıştığıma çok memnun oldum"

"Ben de emin ol ben de, baban senelerdir senden o kadar bahsetti ki artık bir buçuk yaşından sonraki halini tanımak cidden iyi olacak", bu kadını gerçekten sevmiştim.

Halamla biraz sohbet ettikten sonra açılan kapının sesiyle babamın geldiğini anlamıştık, beraber salona giderek onu karşıladık.

"Ece kızım evine hoş geldin. Kusura bakma; seni ben karşılamak isterdim ama halan 'kızı karşılamak mı?', 'aç bırakmak mı?' diye iki seçenek sununca aç bırakmamayı tercih ettim"

"En doğru tercihi yapmışsın babacım", babacım demem onu o kadar gülümsetmişti ki sabaha kadar ona babacım diyebilirdim.

"Aşkınızı birazdan yaşarsınız. Ben şu pizzaları alabilir miyim lütfen?"

Nisan halam babamın elindeki tüm poşetleri alıp mutfak olduğunu sandığım odaya doğru yürümeye başladı.

"Nisan sen ne obur bir şeysin ya! Hayır bu iştahla bu kiloda nasıl kalıyorsun anlamıyorum"

"Günde iki saat sporla Gökhan'cım, sen de o göbeğini eritsen hiç fena olmaz artık ayaklarını göremeyeceksin"

Nisan halama hemen itiraz ettim. "Hayır ya babamın göbeği yok ki! Hem olsa bile yakışır ona"

"Kızım doğru söylüyor ben bir babayım Nisancım, bana göbek bile yakışır", babam bu lafları öylesine gurur duyarak söylüyordu ki ona aşık olmamak elde değildi.

"Aman sizinle hiç laf yarışına giremem, yemeği hazırlamam lazım. Burada birinin de aç insanları düşünmesi lazım", halam hem mutfağa girip bir şeylerle uğraşıyordu hem de bize laf yetiştiriyordu; biraz deli dolu gözüküyordu ama çok sevmiştim.

"Ece yemekten önce odanı görmek ister misin?"

İnsan on dokuz yaşında kendine farklı bir isimle seslenilmesini yadırgardı değil mi? Ben hiç yadırgamıyordum, sanki bana o isimle seslenilmesini hiç unutmamış gibiydim.

"Çok isterim"

"Hadi gel o zaman"

Babamın peşinden hemen mutfağın yanındaki odaya girmiştim. Başta odayı tam seçememiştim ama ışıklar açılınca pespembe bir bebek odasıyla karşılaşmıştım; her şey oyuncaklarına varana kadar pembeydi!

Babam eliyle beşiğin karşısındaki duvarı gösterdi. "Bak bu duvar da kafedekinin aynısı. Zaten buradakini oraya kopyalamıştım. Senin doğumundan itibaren her anını fotoğraflayıp bu duvara asıp, nasıl çekildiğini altına küçük notlara yazıp yapıştırırdık ama ancak bir buçuk yaşına kadar olabildi", cümlenin sonuna gelince babamın az önce parıldayan yüzü düşmüştü.

"Ama artık beraber olduğumuza göre bu duvara yeni anılar koyabiliriz" deyip cebimden telefonu alıp babamla bir özçekim yaptım.

"Ben bunu çıkartırım, sonra da hem buraya hem kafeye koyarız. Altına da 'Ece yeniden odasında' yazarız olur mu?"

Babamı tekrar gülümsetmeyi başarmıştım.

"Olur tabi, Ece bak bu senin mor maymunun; buna sarılmadan yatmazdın"

Maymunu elime aldığımda sanki bazı şeyler aklıma gelmeye başlamıştı; biliyorum hatırlamam imkansızdı ama bu maymuna dokununca sanki bazı şeyler zihnime gelmeye başlamıştı. Hatıralarımda çok ağladığım ve uzaktan bu maymuna ulaşmak için ellerimi uzattığım anılar zihnime gelmişti ama parçaları birleştiremiyordum hepsi çok yarımdı.

"Ben sanki bu maymunu hatırladım ama nasıl hatırladığımı bilmiyorum sadece bu maymunu biliyorum. Baba bu maymun ben de kalabilir mi?"

"O senin kızım, benden onu almak için izin istemene gerek yok"

Gülümseyerek maymuna sarıldım; çocukça bir şeydi ama sanki ona sarılınca tüm bebekliğimi hissetmeye başlamıştım. Kafamı kaldırdığımda bana acı bir gülümsemeyle bakan babamla göz göze gelmiştim; ikimizde bir şey söyleyemiyorduk o anda kilitli kalmıştık. Duygusal anımız halamın yemeği hazır olduğunu söylemek için odaya gelmesiyle sona ermişti.

"Hadi yemeği hazırladım, sohbetinize sofrada devam edersiniz"

"Onları hazırlamak senin için zor olmadı mı Nisancım?"

"Çok komiksin, bir kere pizza servis etmek de bir sanattır"

Sofraya oturana kadar babamla Nisan halamın atışmalarını izledim, hayatımda ilk defa bu kadar tatlı bir kardeş atışmasına şahit oluyordum. Tüm yemek boyunca sohbet etmiş hem de onların atışmalarını izlemiştim; babama annemle evlilik meselesini sormak için fırsat kolluyordum ama şu anda bu neşeli sofra ona uygun değildi.

Masada kalktıktan sonra babamla ben salona geçerken halam bize kahve yapmak için mutfakta kalmıştı. Fırsat bu fırsat diyerek babama konuyu açmaya karar verdim;

"Baba seninle konuşmam gereken bir durum var"

"Dinliyorum", sesimdeki tedirginlik onu da biraz tedirgin etmişti rahatsızca yerinden doğruldu.

"Baba siz annemle boşanmadınız değil mi? Yani açılmış bir dava falan yok?"

"Hayır, zaten annen ortadan kaybolunca öyle bir durum aklıma bile gelmedi"

"Annem de senin öldüğünü sanarak evlendi ama aslında ölmediğin için siz boşanmadınız ki! Siz hala evlisiniz, bu durumda annemin sonradan yaptığı evliliğin geçersiz olması gerekmiyor mu?", babamın bu anlattıklarımdan sonra kafası baya karışmış gözüküyordu.

"Yani siz hala evlisiniz mi diyorsun?"

"Ve ben de aslında hala Ece Ersoy'um; sonuçta Ece kayboldu diye biliniyor ölüm kaydı falan yok. Yani Elif Alsancak da iptal oluyor bu durumda", son cümlemi sessiz bir şekilde aslında kendime söylemiştim; her ne kadar Ece olsam da ben on sekiz yıl Elif'tim ve birisi Elif deyince dönüp bakardım Ece değil!

"Ben yarın o zaman hemen avukatımla irtibata geçeyim. Hem şu evlilik meselesini çözeriz hem de senin kimliğine kavuşmanı sağlarız", korktuğum şeye adım adım yaklaşıyorduk.

"Baba peki annemle evliysen ondan boşanacak mısın?"

Sorum karşısında babam bir süre cevap vermeden kaldı; bu soru onu ofsaytta bırakmıştı. O daha buna cevap veremeden, ben bir yeni soru daha sorup onu oyun dışa bırakmaya karar verdim;

"Baba sen artık anneme aşık değil misin?", babam şimdi ne söyleyeceğini bilemez bir şekilde bana bakıyordu.

"Çok uzun zaman oldu"

"Peki bu soru sana bizi bulmadan sorulsaydı cevabın ne olurdu?"

Babam derin bir nefes alıp ellerini boynuna götürüp birkaç derin nefes daha aldı;

"Evet derdim; onu hala seviyorum derdim ama şimdi bu öğrendiklerimden sonra bunu söylemek o kadar zor ki"

"Baba o, ne kadar büyük bir hata yapmış olursa olsun sonuçta gerçekten evlenmemiş. O da aslında yıllarca senin yasını tutmuş. Tamam ben de başta onu suçladım belki hala suçluyorum ama bir yandan düşününce sevdiği adamı kaybetmek herkesin kaldırabileceği bir şey değil. Ve o bu hayatta kızıyla yapayalnız kaldı ama onun kızını da elinden almak istediler. Tamam yaptıkları yanlış ama o asla seni arkasında bırakmadı sadece kendinden önce beni düşündü hata yaptığını düşünemeden. Eğer onu seviyorsan lütfen kendinize bir şans daha verin", aslında bu konuşmayı hiç böyle planlamamıştım bir anda spontane gelişmişti. Galiba ben annemi çoktan içimde affetmiştim ve babamın da onu affetmesini istiyordum.

"Benim bunu düşünmem lazım", babamın bu meseleye en baştan olumsuz yaklaşmaması bile benim için yeterdi. Umarım kendilerine bir şans verirlerdi de Erkan babam da böylece önüne bakardı. Çünkü her ne kadar bizi ailesi olarak kabul etmeye gönüllü olsa da onun da hayatına devam etmesi lazımdı.

"Evet kahveler geldi", halam da salona gelince bu muhabbet kapanmıştı ama en yakın zamanda tekrar açmayı planlıyordum.

"E ben yokken ne kaynattınız bakayım?"

"Hiç Ece bana erkek arkadaşını anlatıyordu", babamın söylediği mazeretle birlikte şok olmuştum; ben desem savaş çıkardı.

"Vay Ece hanım hiç bana bahsetmiyorsunuz. Sana da aşk olsun Gökhan, benim ilk sevgilime yapmadığını bırakmamıştın şimdi kızınla sevgilisi hakkında sohbet mi ediyorsun?"

"Karşıma adam gibi adam getirdin de, ben mi kabul etmedim?"

"Nesi vardı çocuğun ya? Alt tarafı biraz fazla dövmesi vardı, yoksa iyi çocuktu"

"Biraz fazla mı? Çocuk bir tek gözlerinin içine dövme yaptırmamıştı. Onun da yolunu bulsa eminim oraya da yaptırırdı. İnsan onu gece görse yaratık zanneder, sen sevgilim diye karşıma getiriyorsun!"

Her yeri dövme deyince aklıma direk Beastly filmi gelmişti. "Halam ona gerçek aşkı öğretince düzelirdi çocuk belki babacım neden hemen önyargıyla yaklaştın ki?"

"Ay sen de izlemişsin o filmi. Ya ben o çocuğun dövmeli halini daha çok beğenmiştim, ben öyle de kabul ederim düzelmesine gerek yok", sevgili halacım da biraz değil baya deliydi yalnız; her yeri dövmeli, çirkin adamı güzel bulmuştu!

"Ay inşallah gönlünüze göre bulursunuz halacım", dua mı ettim beddua mı bilmiyorum ama sonuçta herkesin gönlünden geçen olmalıydı.

"İnşallah Ececim baban izin verirse, neyse hadi şu kahveni iç daha falına bakacağım"

"A faldan anlıyor musun?"

"Ne sandın sen halanı tabi ki anlıyorum; altıncı hissim kuvvetlidir benim"

"O zaman ben hemen içip kapatıyorum kahvemi"

Babamın söylenmelerine aldırış etmeden hemen kahvemizi içip kapatmıştık, babama da çok ısrar etmiştik ama ısrarla kapatmamıştı.

En sonunda ters çevirdiğim kahve fincanı soğuyunca heyecanla açıp halama uzattım.

Halam fincanı elimden alıp incelemeye başladı; kaş göz işaretinden bir şeyler çıkarmaya çalışıyordum ama Nisan halamın yapısı kesinlikle benim çözebileceğim bir yapı değildi!

"Burada iki erkek var; biri sarışın biri esmer ortasında da bir kız aralarında duruyor ama esmer olana daha yakın, sarışın da boynunu bükmüş onlara bakıyor. Sen tanıyor musun bakayım bunları?"

"Esmer olan hakkında bir fikrim var ama sarışından pek emin değilim"

"Bak bu aralar senin için de baya kabarmış"

"Hadi canım çok ilginç", cidden iç kabarması fazla hiç görülmüş iş değildir!

"Dalga geçme be, gerçekten kabarmış ama içini daraltan konu da mutlu sona ulaşacaksın". Ay annem ve babam mı birleşecek yoksa? Babamın yanında sesli söyleyemiyordum ama içten içe umut etmek de suç değildi ki!

"Ece istersen burada kal, saat de geç oldu hem odanda da yatarsın"

"Çok isterdim babacığım ama ev arkadaşım evde tek, onu yalnız bırakmayayım", dünden sonra bugün de kız evde yalnız bırakırsam beni öldürebilirdi!

"Tamam o zaman hadi kalk, çok geç olmadan seni bırakayım"

"Tamam babacım, halacım sana da çok teşekkür ederim her şey için"

"Ne demek tatlım her zaman. Ben sesin halanım"

Halamla sarılıp vedalaştıktan sonra mor maymunumu da yanıma alıp babamla eve döndüm. Babam yolda pek bir şey konuşmadı, galiba benim söylediklerimi düşünüyordu. Ben de ona zaman vermek için hiç o konuyu açmadan, havadan sudan şeyler anlattım.

Eve girdiğimde Miray çoktan yatmıştı ben de çok ses çıkarmadan sessizce odama girip direk yattım.

Sabah kalktığımda mutfaktan konuşma sesleri geliyordu. Duşa girip üzerimi giyindikten sonra mutfakta neler olduğunu merak edip direk oraya gittim.

"Anne?", annem Miray'la sohbet ediyordu sesimi duyunca direk bana döndü.

"Elif kızım"

"Ece anne Ece", sinirle söylemiştim ama şimdi ona böyle uzaktan bakarken ona duyduğum sevgi, kırgınlığım yanında hiç kalırdı. Koşarak yanına gidip ona sımsıkı sarıldım, ikimiz de sesimizle ağlamaya başlamıştık. Annem elleriyle yüzümü kavrayıp ikimizde ağlarken suratıma bakıyordu;

"Çok özür dilerim kızım. Yemin ederim ben bunları düşünemedim ama seni çok seviyorum"

"Ben de seni çok seviyorum annem", sevginin yanında başka neyin önemi vardı ki? Hayat bu kadar kısayken, yarına çıkacağımız garanti değilken; ben nasıl anneme küsebilirdim ki!

Dakikalar sonra ikimiz de sakinleşmiş beraber koltukta oturuyorduk; ben annemin kucağına uzanmıştım o ise saçlarımı okşuyordu. Günler sonra huzuru onun kollarında hissetmiştim.

Bu huzurlu ortamdan telefonumun bir anda çalmasıyla ayrılmıştım; hemen annemin kucağından kalkıp koşarak odamdaki telefonu elime aldım; babam arıyordu.

"Efendim baba"

"Kızım az önce avukatımla konuştum. Sen haklısın biz annenle hala evliyiz ve diğer adamla yaptığı evlilik geçersiz."

"Gerçekten mi? Çok sevindim"; ama babamın duraklayıp konuşmasından anladığım kadarıyla o hala kararsızdı.

"Senin de kimliğini Ece olarak tekrar çıkarabiliyoruz. Müsait bir zamanda tüm prosedürleri halledip tekrar alacağız"

"Tamam babacığım", eski kimliğimi istiyordum ama Elif'i bırakmak istemiyordum ama!

"Sen ne yapıyorsun?"

Odama giriş yapan annemi görünce yüzüne gülümseyip "Annemle oturuyoruz babacım" dedim, annemin Gökhan babamla konuştuğumu anlayınca suratı aydınlanmıştı.

"O zaman sen annene anlatırsın her şeyi, sonra görüşürüz"

"Tamam baba görüşürüz"

Telefonu kapattıktan sonra annem bir cevap almak için suratıma bakmaya başlamıştı.

"Anne sana bir şey söyleyeceğim ama alıştıra alıştıra söylemek yerine direk söylesem daha iyi çünkü pek üzüleceğini sanmıyorum hatta sevineceksin gibi"

"Ne söyleyeceksin?", annem iyice meraklanmıştı.

"Gökhan babamla hala evliymişsiniz ve sen ondan boşanmadan Erkan babamla evlendiğin için de o evlilik geçersiz"

Annem ilk önce şaşırarak bana baktı ama sonra söylediklerimi idrak etmiş olacak ki sevinçle bana sarıldı.

"Bu sevincinden anladığım kadarıyla babama hala aşıksın?"

"O benim her şeyim, ondan nasıl vazgeçerim. Onu sana anlatmamak benim için ne kadar zordu biliyor musun? Erkan'ın sana sarıldığı her an aklıma o geliyordu, o sana böyle sarılamadı diye rahatsız oluyordum. O öldü ben öldüm; 'aşık' Lale öldü, kızı için 'anne' Lale yaşamaya başladı ama dün onu karşımda görünce tekrar hissetmeye başladım. Aşık Lale tekrar hayata döndü sanki"

"Onu bu kadar çok mu seviyorsun?"

"Her şeyden çok, bir tek senden çok değil", annemle ellerimizi birleştirmiş mutlulukla birbirimize bakıyorduk.

"Merak etme anne, o da seni seviyor sadece kızgın eminim o da zamanla geçecektir"

"İnşallah kızım", annem bana bakarken gözü bir anda yatağıma kaymıştı ellerimi bırakıp yatağımın yanına gidip mor maymunumu ellerine aldı.

"Bu maymun duruyor muymuş? Seninle o evden ayrılırken hızlı olmamız lazımdı, sen de elinde bu maymunla oturuyordun. Ben hızlıca seni kucağıma alınca maymunu elinden düşürmüştün ama deden her an gelebileceği için geri de dönemedim. Ağlayarak maymunundan ayrılmıştın, otobüsle Manisa'ya giderken tüm yol boyunca 'mamun' diyerek ağlamıştın", parçalar şimdi birleşmişti neden öyle bir an hatırladığımı anlamıştım.

"Neyse canım ben gideyim senin de işin vardır"

"Tamam annecim. Kahvaltı yaptıktan sonra beraber çıkarız"

Annemle mutfağa girip Miray da bize katılınca el birliğiyle kahvaltıyı hazırlayıp keyifli bir kahvaltı yapmıştık sonra da hep birlikte evden çıkıp, ben ve Miray okula annem de eve gitmişti.

***

Dersler bitince direk şirkete geçecekken çıkışta beni bekleyen Mert'i fark etmemle yerimde donup kaldım; neden gelmişti ki şimdi?

Yanına mecburen gitmek zorunda olduğumu anlayıp ona doğru yürümeye başladım.

"Mert hayırdır neden geldin?"

"Dün Kaan ile konuştum da senin biraz kötü olduğunu söyledi ama ne olduğunu söylemedi. Ben de nasıl olduğunu merak ettim. Eğer rahatsız olduysan gidebilirim?", ah Mert ya neden bu kadar iyisin!

"Dün kötüydüm doğru ama şimdi iyiyim, teşekkür ederim Mert"

"Ne olduğunu anlatmak istersen dinleyebilirim"

"Sağ ol Mert ama benim kıskanç bir sevgilim var. Ben de senin beni sevdiğini bile bile seninle bir yere gidip ya da konuşup onun güvenine ihanet etmek istemiyorum ama sana çok teşekkür ederim"

"Tamam Elif seni anlıyorum ve saygı duyuyorum ama ne zaman konuşmayı istersen ben bir telefon kadar sana yakınım"

Mert'e tekrar teşekkür ettikten sonra duraktan ilk gelen otobüse binip şirkete gittim. Arda dersteyken beni aramıştı ama açamamıştım, daha sonra onu on defa aramama rağmen açmamıştı, cidden merak etmeye başlamıştım.

Kata geldiğimde mecburen önce Ebru'nun yanına gittim.

"Ebru, Arda müsait mi?"

"Neye göre müsait olur bilmiyorum ama müsait. Gizem hanım geldi iki saat önce. O var odada yalnızca"

Demek benim telefonlarım bu Gizem yüzünden açılmıyordu. Ebru'nun sinsice gülen bakışlarına aldırmadan Arda'nın odasına kapıyı tek seferde çalıp girdim.

İçeride Arda bilgisayar başında bir şeyler yapıp Gizem'e bir şeyler anlatıyordu. Bana arkası dönük olduğu için beni fark etmemişti ama Gizem beni görünce Ebru daki gülümsemenin aynısını yapıp Arda'nın omuzuna elini okşayarak -abartmıyorum okşayarak- koymuştu. Arda da hiç farkında olmadan hala bilgisayarda uğraşıyordu ama ben bu duruma daha fazla müsaade edemezdim. Hızlıca yanlarına gidip Gizem'in koyduğu yerden elini alıp sertçe ittim. Arda da beni fark edince bir anda ayağa kalkmış şaşkınca bana bakıyordu; onu umursamadan Gizem'e bakmaya devam ettim;

"Bana bak kızım o elini bir daha sana ait olmayan yerlerde görürsem seni mahvederim"

Arda şaşkınlıkla bana baktı. "Elif ne oluyor?"

"Ne olacak Arda, manyak sevgilin paranoyaya bağladı. Bir şey olduğu yok"

"Bir dakika sen kime manyak diyorsun, ağzını topla", Arda'nın tepkisi üzerine Gizem sinmiş kalmıştı.

"Arda bu kız bana gelip saldırıyor, sen de onu mu savunuyorsun?"

"Sen benim sevgilime manyak diyemezsin Gizem. Böyle bir savunmayla baştan kaybedersin"

"Sana gerçekten inanamıyorum Arda"

Gizem bir hışımla çantasını aldığı gibi odadan çıktı şimdi Arda ile baş başa kalmıştım ama o bana hiç de beklediğim gibi bakmıyordu, çok sinirliydi!

"Evet Elif, şimdi açıkla bakalım; neden böyle bir çocukluk yaptığını?"

******

Continue Reading

You'll Also Like

553K 32.8K 33
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...
397K 24.5K 16
Mafya ,arkadaşımın abisi, yaş farkı, aşk, erotizm,dram,aksiyon,romantizm...
476K 30.8K 27
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
674K 25.3K 43
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...