İnanmaktan Vazgeçme

By pembe_kalem

4.2M 208K 18.4K

/TAMAMLANDI/ Elif elinde sadece hayalleri olan basit bir kız değildi. Tamam belki biraz kilolu, tamam tamam f... More

Tanıtım/Alıntı
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Bölüm 63
Bölüm 64
Bölüm 65
Bölüm 66
Bölüm 67
Bölüm 68
Bölüm 69
Bölüm 70
Bölüm 71
Bölüm 72
Bölüm 73
Bölüm 74
Bölüm 75
Final - İyi ki

Bölüm 36

45.2K 2.4K 248
By pembe_kalem


İnstagram: pembekalemhikayeleri

**

Keyifli okumalar ❤️



****

Tüm ekibimi zorlukla yolladıktan sonra salonda tek başıma kalmıştım, hepsi eminim içlerinden bundan sonra ne yapacağımızı düşünüyordu ama bunun cevabını ben de bilemiyordum ki! Şimdi boş sahneye bakıp sadece düşünüyordum. Bu sanki benim için bir terapi olmuştu; tüm hayatımı, yaptıklarımı gözden geçiriyordum.

Burada otururken ilk önce düşündüğüm şey nerede hata yaptığımdı ama şimdi 'acaba bir hata yaptım mı?' diye düşünüyordum. Tüm zamanımı buna vermiş, neredeyse Keremlerin sunumuna denk bir sunum hazırlamıştık; bu kötü ve başarısızlık olarak adlandırılabilir miydi?

Ama herkes de bilir ki sadece kazananlar konuşulurdu; tarih de onları yazar. Kimse ikinci olan takıma onun kadar iyiydi demezdi, diyen olsa bile bu kişiler bir elin parmağını geçmezdi. Ve bundan yirmi yıl sonra internete 'The  Writers' yazdığında karşına birinciler çıkacaktı, ikincilere kimse yer vermeyecekti. İkinci; her ne kadar mükemmel olsa da, birinci olamadığı için bir hiçti ve unutulmaya mahkumdu.

Peki ben bundan sonra ne yapacaktım; tabi ki pes etmeyecektim. Asla girdiğim bu yoldan dönemezdim. Hiçbir şey öğrenmediysem bile bunu öğrenmiştim; İnanmaktan Asla Vazgeçme. Belki de her gün böyle sorunlarla, çeşitli engellerle karşılaşacaktım ama bunları hazmedip ilerleyemezsem, nasıl başarılı olabilirdim ki? Sonuçta bu, her yıl tekrarlanan bir yarışmaydı ve biz seneye daha iyi olacaktık ve onları şimdi onların yaptığı gibi kıl payıyla değil, ezici bir üstünlükle alt edecektik.

Tüm bunları düşünürken aklımda aniden bir lamba yanmıştı, seneye katılacağımız konuyu şimdiden bulmuştum. Az önceki üzüntüme tezat olarak mutlulukla nefes alıp arkama yaslandım. Artık tüm üzüntüm gitmiş, yerini heyecana bırakmıştı.  Türkiye'nin her yerinden, her türlü yarışmada ikinci olan insanları bulup onlarla ilgili bir yazı ve sunum hazırlayacaktık. Böylelikle ikinci olanların hikayesi yarım kalmayacaktı; bizimle tamamlanacaktı!

"Kaybetmek nasıl bir duygu; onu mu anlamlandırmaya çalışıyorsun?", bir anda duyduğum sesle arkama dönünce Kerem'le göz göze gelmiştim; zaten bu densiz soruyu ondan başka kim sorabilirdi ki?

Tabi ki onun yanında kendimi ezdirmeyecektim. Yüzüme sahte bir gülüş kondurup ona baktım. "Evet canım, az önce anlamlandırdım. İstersen sana şimdi mi anlatayım yoksa sen bir ay sonra Londra'da kendin öğrenmeyi mi tercih edersin?"

"Gerçekten benim keyfimi bozabileceğini mi düşünüyorsun? Eğer varsa öyle bir niyetin, başarılı olamazsın"

"Senin keyfini bozmanın çok umurumda olduğunu mu sanıyorsun acaba? Ya sen neden buradasın ki, neden bana laf sokmaya çalışıyorsun? Git başarını kutlasana ekibinle!"

"Ekiple başarı kutlamak mı? Düşüncesi bile içimi açmadı belki sen bana eşlik edersen bir kutlama yapabiliriz hem böylece kazananların nasıl eğlendiğini görmüş olursun"

Kerem'e ters bir cevap verecekken salona arkadan giren Arda'nın bana doğru ilerlediğini fark edince susup Kerem'i takmadan hızlıca ona doğru yürümeye başladım; hiçbir konuşma yapmadan bir anda kollarına atladım.

"Sevgilim özür dilerim yetişemedim hem toplantı uzun sürdü hem.."

Ellerimle dudaklarını kapatıp "Şimdi buradasın ya hiçbir şey önemli değil" deyip yeniden sarıldım. Ne kadar öyle kaldık bilmiyordum ama Arda'da ayrılıp biraz etrafa göz gezdirdiğimde Kerem görünürde yoktu; muhtemelen ben Arda'ya sarıldığımda o da gitmişti. Şu an son düşüneceğim kişi Kerem olduğu için onu hemen zihnimin en arkasına itip, karşımdaki adamıma odaklanmaya başladım ama o kırılacak çok değerli bir eşyaymışım gibi sadece beni uzaktan izleyip nasıl davranacağına karar vermeye çalışıyordu.

"Elif nasılsın?", sonunda nasıl olduğumu sormuştu ama hala sesinde beni kırmaktan korkan titrek bir tını vardı.

Onu rahatlatmak için gülümsedim. "Aslında başta yıkılmıştım ama şimdi iyiyim; sonuçta kaybetmeyi öğrenmeden kazanmayı bilemezsin değil mi? Ve biliyorum ki bu benim ilk yenilgimde olmayacak ama elbet sonunda ben de kazanacağım. Hem bu benim son şansım değil, seneye tekrar bu yarışma var ve belki kim bilir hayat bu; karşıma başka fırsatlar da çıkabilir"

Sözleri Arda'ya söylüyordum ama aslında kendimi ikna ediyordum ve bunda oldukça başarılı olmuştum. Kim tahmin ederdi ki bir saat önce kendimi yenik hissettiğim salonda şimdi güçlü bir savaşçı olacağımı, kelimenin tam anlamıyla öyle hissediyordum.

"Sen nasılsın, kendi halime düşüp seni unuttum. Nasıl geçti toplantın?"

Eliyle saçımı geriye itip yanağımı okşadı. "Önemli değil canım. Toplantı mükemmel geçti ve anlaşmayı imzaladık"

Az önce rahatlamak için sarıldığım boynuna, şimdi tebrik etmek için sımsıkı sarılıp "Çok sevindim aşkım, sen bunu hak ettin" dedim.

"Teşekkür ederim sevgilim; yarın akşam bunu kutlayacağız bizimkilerle, sen de yanımda olacaksın"

Aniden boynundan ayrılıp yüzüne baktım. "Bizimkiler derken?"

"Tamer, Yağmur ve birkaç arkadaşım; hadi ama bakma bana öyle, korkmana gerek yok"

"Ya ne bileyim utandım işte, ilk defa arkadaşlarınla tanışacağım. İster istemez tırsıyorum"

"Bir şey olmaz korkma; hadi buradan çıkalım da sana dondurmalı kahve ısmarlayayım belki keyfin yerine gelir"

Bu adam benim moralimi nasıl düzelteceğini çok iyi biliyordu! Nasıl sevmezdim ben onu!

"Bu seferlik başka bir şey yapsak. Benim canım çikolatalı cheesecake yemek istiyor", evet şu an içimdeki şişman kız konuşuyordu; normal zamanda onun sesini bastırırdım ama bugün, onu özgür bırakacaktım.

"O da olur"

Sevinçle Arda'nın elini tutup salondan mutlu bir şekilde ayrıldım. İlk durağımız Leman pastanesi olmuştu, neredeyse tüm günümüz onun boğaz manzaralı bir masasında sohbet ederek geçmişti; tabi çikolatalı cheesecakeler de sohbetin en tatlı kısmı olmuştu.

Arda eve beni gece yarısı bırakmıştı; açıkçası tercihim bu olmuştu bugün kimseyle konuşmak istemiyordum. Miray da beni çok merak etmişti ama biliyordum ki onunla eğer Arda'dan önce konuşsaydım gözyaşlarımı durduramazdım.

Eve girdiğimde Miray uykulu gözlerle karşımda dikiliyordu; canımıniçi yine de uyumamış beni beklemişti.

"Elif sen beni çıldırtacak mısın kızım; bu saate kadar seni ne kadar merak ettim haberin var mı?"

"Arda ile olduğumu söylediğim bir mesaj atmıştım almadın mı?"

"Aldım ama o zamanda ne halde olduğunu merak ettim"

"İyiyim Miray dünyanın sonu değil ya! Bu ilk yenilgim değildi, son da olmayacak ama elbet bir gün ben de kazanacağım. Ayrıca yenildiğimi kim söyledi ki, ben bu yarışma sayesinde neler kazandım; bunları göremeyecek kadar nankör olamam. Bu yarışma sayesinde Kaan'ı tanıdım sonra seni, Ege hocayı ve onun sayesinde hayatımın aşkını; ben nasıl bu kadar şey kazanmışken bugün kaybettim derim", şu anda idrak edebilmiştim bu yarışma sayesinde kazandıklarımı; bu yarışma bana resmen ikinci bir hayat vermişti ve ben şimdi anlıyordum.

"Canım benim ya ben seni her türlü bulurdum, bir mıknatısın iki ucu gibiyiz çekeriz birbirimizi", boynuma sarılan Miray'ın söylediği sözlerle ağlarken gülmeye başlamıştım.

"Sevgili moda danışmanım bu kadar hüzün yeter yardımınıza ihtiyacım var. Yarın Arda, yeni yaptığı iş anlaşmasını kutlamak için arkadaşlarıyla toplanacak ve ben de yanında olacağım. O yüzden sihirli dokunuşlarınıza ihtiyacım var"

Miray bir anda yerinde zıplamaya başlayıp "İşte beklediğim an, sen merak etme kendini benim sihirli ellerime bırak. Asla pişman olmayacaksın ama önce modelimin uykusunu alması lazım. Bu gözlerle asla sana dokunmam, o yüzden hemen yatağa" deyip beni odama doğru sürükleyip içeri soktu.

"Sana da iyi geceler" diye arkasından homurdanıp direk üzerimdekileri çıkarıp kendimi yatağıma attım.

Sabah uyandığımda üzerimden bir kamyon geçmiş gibi hissediyordum; onca ayın yorgunluğu sanki bir günde bedenime yüklenmişti. Zorlukla yataktan çıkıp mutfağa gittim, Miray ortada yoktu ama kahvaltı masada hazırdı. Telefonuma baktığımda ondan gelen mesajı görünce içim rahat etmişti;

'Canım ben şimdi derse gidiyorum seninle saat 2'de alışveriş merkezinde buluşuruz. O zamana kadar kendine iyi bak, sonrasında zaten kendini benim şefkatli kollarıma teslim edeceksin :)'

Gülümseyerek bir şeyler atıştırmaya başladım. Kahvaltıyı bitirince hemen hızlı bir duş alıp üzerimi giyinip yola çıktım; bugün ekibimle buluşup yarışmanın ve kaybımızın muhasebesini yapacaktık; buluşma yerimiz bu kez Ege hocanın odasıydı.

Saat 11'de odanın önüne geldiğimde dakikliğime şükrederek içeriye girdim; Mert ve Deha gelmişti ama Kaan ve Defne ortada yoktu. Ben oturunca çok geçmeden onlarda geldi ve toplantıya başladık. Tabi ki lider olarak konuşmayı yapmam için herkes bana bakıyordu ama ben de ancak beş dakika sonra söyleyeceklerimi kafamda tasarladıktan sonra konuşmaya başladım;

"Arkadaşlar biliyorum hepimiz bu yarışma için çok çalıştık ama demek ki yetmedi yetiremedik. Bize düşen bundan sonra yılmayıp aynı hızla çalışmaya devam etmek. Eğer gerçekten hem Türkiye'de hem de finallerde başarılı olmak istiyorsak, bu işi ciddiye almamız lazım. Biz kaybettik bunu kabul edelim ama kazandığımız şeyleri de göz ardı edemeyiz ve bu kazandıklarımız üzerine yeni şeyler inşaa edip, en iyi biz olmalıyız. Ama benden bu kadar daha fazla devam etmek istemiyorum da derseniz inanın saygı duyarım"

Mert hariç hepsi "Saçmalama tabi ki devam edeceğiz" deyince keyfim yerine gelmişti. Mert'e dönüp "Mert bu son senen, bir daha böyle bir şansın olamayacak bunun için çok üzgünüm" dedim.

"Senin ne suçun var Elif. Asıl ben üzgünüm size daha fazla destek veremeyeceğim diye", o kadar sevecendi ki; bir yanım gitmesi benim için daha sağlıklı olacak dese de, bir yanım ister istemez üzülüyordu.

"Elif yılın başında bu odaya ürkekçe giren kıza bakıyorum bir de şimdiki  haline; arada dağlar kadar fark var. Sana destek olduğum için, beni bir gün bile pişman etmedin. Seninle gerçekten çok gurur duyuyorum"

Kaybettiğimde bile ağlamaya başlamamıştım ama şimdi gözyaşlarımı tutamıyordum; birinin benimle ve yaptıklarımla gurur duyması, o kadar güzel bir duyguydu ki bu his tüm kazanma duygularıyla eş değerdi sanki çünkü ben değerli şeyleri kazanmıştım.

Kaan'ın ellerimi tutup sarılmasıyla kendime biraz gelmiştim. Bana bu güzel insanları kazandırdığı için o afişi gördüğüm güne her dakika şükredecektim!

Kaan'dan ayrılıp tamamen kendime geldikten sonra kafamda yeni fikirleri toparlayıp mutlulukla ekibime ve hocama baktım. "Arkadaşlar ben önümüzdeki yıl için bir konu buldum, sizde kabul ederseniz yavaş yavaş onun üzerinde çalışmaya başlayabiliriz. Yeni konumuzun adı; Kayıp Yıldızlar: Yarışmaların Kaybolan İkincileri. Hatta şimdiden bir slogan bile buldum; 'Herkes birincileri hatırlar peki ya ikinciler?'. Bulabildiğimiz her türlü yarışma ikincilerini bulup, onlarla röportaj yapacağız. Özellikle üzerinden baya fazla yıl geçmiş olursa bu bizim için daha iyi olur; böylece yarışmadan sonra hayatlarının nasıl şekillendiğini de gösterebiliriz"

Ege hoca yerinde doğrulup bana mükemmel bir gülümseme yollayarak "Elif bu fikir mükemmel, ben bile şimdiden heyecanlanmaya başladım" dedi.

Beğeneceğini biliyordum. "Çok teşekkür ederim hocam"

Ege hocadan sonra tüm ekibim de konuyu çok beğenince moralim iyice tavan yapmıştı.

Oradan mutlu bir şekilde ayrılıp Miray'la buluşmak için alışveriş merkezinin yolunu tutmuştum. Miray'la buluşur buluşmaz kıyafet avına çıkmaya başlamıştık;  her gösterdiği kıyafeti deniyordum ama bir türlü içime sinen bir kıyafet bulamamıştım. Tam yorgunluktan bitap düşmüşken Miray'ın gösterdiği son elbiseyle gözlerim açılmıştı. Elbise buz mavisiyle beyazın karışımı bir renkti, bayılmıştım. Elbiseyi deneyip, üzerimde de çok güzel durduğunu görünce hemen alarak evin yolunu tuttuk.

Eve girince Arda'nın beni almasına iki saat kaldığını fark edip hemen kendimi duşa attım. Duştan çıktıktan sonra hemen iç çamaşırlarımla kıyafetimi giyip saçım ve makyajım için yine kendimi Miray'ın ellerine bıraktım. Miray saçlarıma hafif maşa yapıp bırakmıştı. Makyajımı da yoğun isteğime kulak vererek hafif yapmıştı. Elbisemin altına siyah topuklu ayakkabılarımı giyindikten sonra sonunda hazır olmuştum.

Arda aşağı inmem için beni aradığında Miray'a veda edip aşağıya indim. Arda siyah spor pantolonu ve beyaz gömleğiyle karşımda bir heykel gibi dikilmiş bekliyordu. Bu adamın bana aşık olduğuna hala inanamıyordum.

Yanından gidince beni baştan aşağıya beğeniyle süzdükten sonra yüzünü buruşturdu. "Elifim canım; onun daha uzunu yok muydu?", bir insan karizmasını ancak bu kadar hızlı bozabilirdi!

"Canım sana da merhaba, nasılsın? Ben de seni çok özledim"

"Lafı çevirme şimdi! Hem onun göğüs dekoltesi de çok değil mi?"

"Of Arda of", deyip sinirle arabaya bindim, şimdiden sinirimi zıplatmaya başlamıştı; gecenin sonu nasıl gelecekti; çok merak ediyordum!

Arda da söylenerek arabaya bindikten sonra sonunda hareket edip yola çıkmıştık.

"Kızma bana, ne yapayım elimde değil kıskanıyorum seni", bu tatlı açıklamadan sonra nasıl kızabilirdim ki!

Hafifçe gülümseyip "Tamam kızmıyorum" dedim.

O da gülümsediğimi fark edince normal halimize dönüp kutlama yapacağımız restauranta kadar sohbet ettik.

Restauranta gelince girişte gazeteciler resmimizi çekmeye çalışmıştı ama Arda engel olmuştu; umarım işe yaramıştır. Ben annemlere Arda'yı anlatmadan, gazetelerden öğrenirlerse halim duman olurdu!

El ele masamıza doğru yürüdüğümüzde masada bizden önce gelmiş olan Yağmur-Tamer çiftiyle göz göze gelmiştim ve aşırı derecede utanmıştım. Ama yanlarına gittiğimizde o kadar sıcak davranmışlardı ki, bir anda tüm gerginliğim gitmişti. Ardanın iki arkadaşıyla da tanışmıştım; Seval ve Tibet onlarda iyilikte Yağmur-Tamer çiftiyle yarışırdı; gerçekten çok sıcak bir karşılamayla güzel bir gece geçirmeye başlamıştım.

Yağmur ile beraber lavaboya gittiğimizde sohbetimiz yolda bile devam ediyordu.

"Elif o kadar sevindim ki Arda ile beraber olmanıza, resmen gözlerinden ışık saçılıyor"

"Çok teşekkür ederim, sizin gibi olabilsek ne mutlu bize"

"Öylesiniz zaten. Yalnız bir an Arda babasını dinleyip Gizem ile evlenecek diye çok korkmuştum ama seni öğrenince yüreğime su serpildi"

"Gizem mi? Arda'nın çocukluk arkadaşı Gizem mi?"

"Evet o, sen tanıştın mı onunla? Kendini beğenmişin tekidir, yıllarca Arda ile evleneceğini sanıyordu ama sen ortaya çıkınca bir anda planları bozuldu. Ama Arda babasına bir anda bağırıp başka birini sevdiğini, onun istediği kızla hayatta evlenmeyeceğini söyleyince şok olmadık değil. Bizim beton adam meğer aşık da olabiliyormuş", o kadar gerilmiştim ki yaptığı espriye gülemiyordum bile!

"Tam olarak ne zaman oldu bu?"

"Bir buçuk ay önceydi galiba"

Korktuğum başıma geliyordu galiba; düşündüğüm şeyle midem bulanmaya başlamıştı.

"Yağmur masaya dönebilir miyiz? Benim biraz başım dönüyor da"

"Tamam canım, sen iyi misin?"

"İyiyim oturunca geçer. Sadece bir an gözlerim karardı", içimden düşündüğüm şeyin doğru olmaması için dua edip masaya doğru Yağmur'la birlikte yürümeye başladım.

Arda sendeleyen halimi görünce bir anda ayağa kalkıp yanıma geldi;

"Elif sen iyi misin?"

"İyiyim sadece başım dönüyor, yorgunum biraz ondandır, birazdan geçer"

"Eve gidelim o zaman, daha fazla yorulma"

"Ben bir taksiye atlayıp giderim. Sen geceni bozma benim için"

"Saçmalama Elif; çocuklara veda edip çıkarız şimdi"

"Peki"

Masadakilerle vedalaştıktan sonra Arda'nın kolunda restauranttan çıkıp arabaya binmiştim. Düşündüğüm şeyler içimi yerken hiçbir şey konuşamamıştım; tüm yol boyunca susup kalmıştım.

Evin önüne geldiğimizde sonunda biraz cesaretimi toplayıp "Biraz konuşabilir miyiz?" diye sordum.

"Ne oldu Elif, neden sesin mesafeli geliyor?"

Bir anda cesaret ederek "Bana neden ilan-ı aşk yaptın Arda? Sadece beni sevdiğin için mi?" diye sordum ama cevaptan çok korkuyordum.

O da bir anda sinirlendi. "Ne biçim bir soru bu?"

"Bana sırf baban Gizem'le evlenmen için baskı yaptığından dolayı mı aşık olduğunu söyledin? Sırf babanın zorladığı bir şeyi yapmamak için mi bana aşık gibi davranıp etrafa bunu göstermeye çalışıyorsun?"

Söylediklerimle bir anda şaşkına dönen Arda sinirle bana bakıp "Gerçekten saçmalıyorsun" dedi.

"Hadi yalan desene, sana kendim istediğim için, seni sevdiğim için aşık olduğumu söyledim; babama rest çekmek için seni kullanmadım desene"

Söylediklerimle iyice sinirlenmeye başlamıştı ama hala konuşmadan bana bakıyordu.

"Bir şey söylemeyecek misin? Ben de öyle düşünmüştüm zaten" deyip arabanın kapısını açmaya çalıştım ama Arda'nın kolumdan çekmesiyle durmak zorunda kaldım.

"Elif sadece bir anlık sinirinle saçmalıyorsun. Gerçekten seni sevmediğimi mi düşünüyorsun?"

"Neden yalan demiyorsun o zaman ben nasıl sana güveneceğim. Ya bir gün benim de bir bağımlılığın olduğumu fark edip beni ortada bırakırsan? O zaman ne yapacağım ben?"

"Bunun cevabını senin bilmen gerekir. Gözlerimde görmen lazım. Cidden inanamıyorum sana" dedikten sonra aniden çenemi tutup gözlerimin içine acıyla bakarak "Sence seni sevmiyor muyum? " diye sordu.

Beni seviyordu ama içimde bir acaba vardı. Hala, onun gibi mükemmel adamın, benim gibi basit bir kıza aşık olabileceğine inanamıyordum. Düşünmem lazımdı, kafam çok karışıktı. "Bilmiyorum düşünmem lazım, duyduklarımı hazmetmem lazım. Bir süre ara verelim ve bu esnada birbirimizi görmesek daha iyi olur". Ondan bir dakika bile ayrı kalınca nefes alamazken, ayrı kalınca öleceğimi bilmeme rağmen bu sözleri söyleyebilmiştim.

"Bunu bize yapacak mısın cidden?"

Gözyaşlarımı tutamayarak arabanın içinde ağlamaya başladım;

"Bunu bize sen yaptın, bizi bir yalanla başlattın şimdi beni suçlayamazsın" deyip kendimi onun kollarından kurtararak arabadan indim.

Gözyaşlarım yanaklarımdan akarken zar zor eve çıktım. Kapıyı açıp Miray'a görünmeden kendimi odama attıktan kapıyı üzerime kilitledim. Kimseye bu halimi açıklayamazdım, içim sanki alev almıştı, olduğum yerde yanıyordum.

Yere yatıp hıçkırarak ağlamaya başladım; artık o kadar sesli ağlamaya başlamıştım ki sesimi duyan Miray kapıya gelmişti;

"Elif sen iyi misin? Kapıyı aç, korkutuyorsun beni"

Zorlukla sesimi çıkarıp "Miray lütfen şimdi git, sabah konuşalım" deyip yeniden kendimi hıçkırıklara teslim ettim.

Salaktım işte salak; bir peri masalına inanacak kadar salak. Mert haklıydı, haklıydı ama ben salak gibi Arda'nın bir anda bana aşık olabileceğine inandım. İçim acıyordu tüm yaşadığımız anlar gözlerimin önüne gelirken kendimi bir oyuncak gibi hissediyordum. Arda'nın bağımlılıktan kurtulma oyununda bir kuklaydım. Ben onun yanına heyecanla dolaşırken belki de onun bu oyununun içindeydim.

Ne yapacaktım bilmiyordum ama tek bildiğim; onu deliler gibi çok sevdiğimdi. Ve onu şimdiden özlemiştim.

Gözlerimi açtığımda gün ışıkları yüzüme vuruyordu; yerde ağlayarak uyuya kalmıştım. İlk defa bir sabah umutla başlamıyordum; daha çok karanlıktı gün benim için.

Zorlukla yerden kalkıp banyoya girdim; rutin işlerimi yaptıktan sonra üzerime rastgele bir şeyler giyinip odadan çıktım; Miray mutfakta kahvaltı hazırlarken, beni görünce heyecanla yanıma geldi.

"Elif sen nasılsın? Tüm gece endişeden öldüm. Az kalsın, kapıyı kıracaktım"

"Ben iyi değilim Miray; kötüyüm çok kötü" deyip Miray'ın boynuna sarılıp ağlamaya devam ettim.

"Şişş tamam canım ben yanındayım tamam mı? Hadi biraz sakinleş"

"Miray, Arda sırf babası başka kızla evlenmesi için baskı yaptığından dolayı, bana bir anda ilan-ı aşk etmiş"

"Ne? Nasıl yani?"

Ellerimle gözyaşlarımı silip "Babasına ben başkasına aşığım diye rest çekmiş ve sonra birden bana ilan-ı aşk etti" dedim.

"Elif bunun başka bir açıklaması olmalı"

"Yok dün sordum ona Allah kahretsin ki başka açıklaması yok. Tek söylediği beni sevdiği ve ona inanmam gerektiği"

"Seni seviyor Elif bunu gözlerine bakan herkes anlar."

"Peki nereye kadar Miray; ya bir sabah kalkıp benim bir bağımlılık olduğumu fark edip, benden de kurtulmaya çalışırsa?"

"Elif ben Arda'nın böyle bir şey yapacağını sanmıyorum. Onunla konuş, ancak böyle halledebilirsin. Başka ne yapabilirsin ki?"

"Bilmiyorum. İlişkimize bir ara verdim, bir süre görüşmeyeceğim. Bir karar verene kadar onu görmek istemiyorum"

"İstemiyor musun?"

"Hayır istiyorum hem de her şeyden çok istiyorum. Ona o kadar çok ihtiyacım var ki ben onsuz yaşayamam"

Başımı ellerimin arasına alıp tekrar ağlamaya başladım. Miray da beni teskin edemiyordu ama telefonum çalınca susup bakmak zorunda kaldım; arayan annemdi ve ben onu iki gündür aramıyordum!

Biraz sakinleştikten sonra annemi aradım; ilk çalışta açmıştı;

"Elif hemen eve gel"

"Anne ne oldu?"

Annem "Hemen eve gel, bekletme" deyip telefonu suratıma kapattı, şaşkınca telefona bakarken Miray "Elif şu habere bir bak" deyip önündeki gazeteyi bana uzattı.

Gazetede Arda ve benim sarılırken resmimiz vardı; muhtemelen restauranttan çıkarken çekilmişti. Altında da 'Arda Aslanoğlu yeni aşkıyla yakalandı' yazıyordu!

"Bir bu eksikti" deyip gazeteyi masaya fırlatıp kalktım. Çektiğim acı yetmezmiş gibi birde aileme hesap verecektim!

Hemen yola çıkıp eve gittiğimde kapıdan sessizce girip odaya doğru yavaş yavaş ilerlemeye başladım; annem babamla odada tartışıyordu, kesin benim yüzümdendi!

"Erkan, gelince kıza çok yüklenme. Bak o genç, cahil daha"

"Genç deyip serbest mi bırakalım Lale, görmedin mi gazeteleri? Yarın elinde babasız bir çocukla senin gibi ortada kalırsa ne yapacaksın?"

Babasız bir çocuk mu? Annem gibi mi? Annemin tek çocuğu vardı; o da bendim. Ben babasız bir çocuk muydum?

Kapıyı açtığım anda annem ve babamla – tabi bu adam babamsa- göz göze gelmiştim. İkisine de acıyla bakıp en sonunda babamda kaldım.

"Sen benim babam değil misin?"

****

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 40.9K 48
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
2.2M 71.5K 56
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
779K 45.3K 34
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...
459K 12.8K 52
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!