İnanmaktan Vazgeçme

By pembe_kalem

4.2M 208K 18.4K

/TAMAMLANDI/ Elif elinde sadece hayalleri olan basit bir kız değildi. Tamam belki biraz kilolu, tamam tamam f... More

Tanıtım/Alıntı
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Bölüm 63
Bölüm 64
Bölüm 65
Bölüm 66
Bölüm 67
Bölüm 68
Bölüm 69
Bölüm 70
Bölüm 71
Bölüm 72
Bölüm 73
Bölüm 74
Bölüm 75
Final - İyi ki

Bölüm 27

59.8K 2.9K 523
By pembe_kalem

Facebook Grubu: Pembe Kalem Hikayeleri

Instagram: pembekalemhikayeleri

**

Keyifli okumalar :)

***

"Önemli değil, benim yerimde kim olsa aynı şeyi yapardı"

Cevabı beni yine sinirlendirmişti! Yani diyordu ki 'sen benim için önemli değilsin, yakınlaştık sanıyorsan avucunu yala'!

Zorlukla sakinleşip "Tamam o zaman size iyi çalışmalar" deyip kapıya doğru yürüdüm ama kapının bir anda çalınıp açılmasıyla durakladım. İçeriye giren kişiyi görünce yüzüm aydınlandı; gün intikam günüydü!

"Deniz bey hoş geldiniz" deyip kocaman bir gülümsemeyle ona baktım; dışarıdan birisi beni, yıllarca hapis kalıp, gün ışığına ilk defa çıkmış bir mahkum sanabilirdi. O derece abartmıştım ama o Arda bunu hak etmişti!

Arda'ya kısa bir bakış atıp delici bakışlarını görünce hedefimin onikiyi vurduğunu anlayıp, hevesle bana aynı gülümsemeyle bakan Deniz'le tokalaşmak için elimi uzattım.

**

Deniz elimi sıkarken "Elif ben de buraya gelirken acaba seni görür müyüm diye düşünüyordum. Kalbim çok temizmiş, direk karşıma çıktın" deyip geniş gülümsemesiyle bana baktı.

Tam Deniz'e cevap verecekken Arda'da bir mırıltı duydum ama ne olduğunu anlayamadım.

"Efendim Arda bey bir şey mi dediniz?"

Arda bana delici bakışlarıyla bakıp "Cidden güzel bir tesadüf olmuş dedim" dedi.

Tabi kesin öyle demişsindir. Hem sesi sinirli mi geliyordu onun?!

Tekrar Deniz'e dönüp "Bence de, hoş geldiniz Deniz bey. Neyse ben artık odama geçeyim, size iyi çalışmalar" deyip sadece Deniz'e gülümseyip Arda'ya bakmaya tenezzül etmeden odadan çıktım.

Odama gelip sakinleşmek için koltuğuma oturduğumda başımı ellerimin arasına alıp düşünmeye başladım. Biraz önce yaptığım hareket mantıklı mıydı, değil miydi artık emin olamıyordum. Tamam yaparken çok mantıklı gelmişti, Arda'yı sinir etmek istemiştim ama bu arada Deniz'e de boş yere umut vermiş gibi olmuştum. Her ne kadar Arda'yı kıskandırma fikri hoşuma gitse de, Deniz'e bunu yapamazdım. Bir an evvel bu işi düzeltmeliydim.

Daha fazla bu düşünceler üzerinde durmayarak elimdeki işleri bitirmek için çalışmaya başladım; dağ gibi gönderilmesi gereken dilekçeler ve düzenlenmesi gereken sözleşmeler vardı!

Çalışmaya o kadar çok kendimi kaptırmıştım ki ancak kapının çalınmasıyla başımı işten kaldırabilmiştim. Kapının açılmasıyla içeriye Deniz girdi.

Gülümseyerek bana bakıp odanın ortasına doğru ilerledi. "İşim bitti de çıkarken sana bir 'hoşça kal' demek için uğramıştım"

Mecburen kibar olmalıydım, ben de gülümsedim. "İyi yapmışsınız Deniz bey"

Deniz rahatsız olmuş bir ifadeyle bana baktı. "Elif, lütfen şu 'bey' takısını atar mısın, en başta yoktu şimdi de olmasın"

İşte bunu yapamazdım. "Ama-" derken sözümü kesti. "Aması falan yok, ben senin patronun değilim. Hem patronun olsam da 'bey' diyemezdin"

Fazla samimi oluyorduk, buna izin veremezdim. "İş yaptığımız insanlardan birisiniz. Size de bey demem uygun olur Deniz bey",

"Çok inat ettin sen de. O zaman şöyle yapalım; iş yerinde Deniz bey dışarıda Deniz olur mu?

Olur muydu? Nasıl olsa dışarıda görüşmeyeceğimiz için, "Olur o zaman" dedim.

"E o zaman ilk dışarıda görüşmemiz için benimle dışarıda bir kahve içebilir misin?"

Benim öngörümde buraya kadar olur zaten, yalnız az önce adama parıldayan suratla bakıp şimdi atlatmaya çalışmak saçma olacak ama bu işi daha ileri götüremezdim, varsın beni dengesiz sansın!

"Çok isterdim Deniz bey ama şu an çok işim var"

"O zaman, başka zamana artık. Neyse ben seni çok meşgul etmeyeyim, sonra görüşürüz Elif"

Sonunda pes etmişti! Deniz'in uzattığı elini sıkıp "Görüşürüz Deniz bey" dedim.

"Burada dışarıda sayılırız 'bey' demene gerek yok"

Pes ederek "O zaman görüşürüz Deniz" derken cümlemin sonuna doğru odaya Arda dalmıştı. Evet bay odun normal girmek yerine resmen dalmıştı ve gözleri Deniz'le benim ellerime kilitlenmişti. Ani bir refleksle elimi Deniz'in elinden çekmiştim. Bunu Deniz de fark etmişti ama tabi ki üzerinde duramadı.

Arda Deniz'e onu sanki öldürecekmiş gibi baktıktan sonra bana döndü. "Elif dün yazdığın dilekçelerde birkaç hata var. Onları tekrar düzenlemen için getirdim"

Bunun için artık odama mı gelmeye başlamıştı!

Arda'nın uzattığı kağıtları elinden alıp "Buraya kadar gelmenize gerek yoktu arasaydınız ben gelir alırdım" dedim.

"Sorun değil, Deniz de çıkıyordu herhalde"

"Evet ben de gidiyordum. Size iyi çalışmalar, Elif sözünü unutma görüşmek üzere"

Ne sözü ya! Ben ne ara söz verdim!

Deniz odadan çıktıktan sonra, Arda bana dönüp "Ne sözü bu?" diye sinirle sordu.

Tamam adamı kıskandırmak istemiştim ama şu anda öfkeli gözlerini görünce ciddi anlamda tırsmaya başlamıştım.

"Deniz kahve içmeye gidelim demişti de, ben de işim olduğu için reddettim. O yüzden başka zaman için sözleşmiş olabiliriz" deyip zorla gülümsemeye çalıştım ama onun yüz ifadesi hiç değişmiyordu.

Kaşlarını sinirle havaya kaldırıp "Deniz? Demek artık sadece Deniz diyorsun?" diye sordu, hatta tehdit etti desem yeriydi!

Ellerimi göğsümde çapraz yaparak bağlayıp, dik durmaya çalıştım. "İş dışında Deniz diyorum"

"İş dışında da görüşüyorsunuz yani?"

Siz isterseniz sorularınızı bir kağıta yazın Arda bey, ben müsait zamanımda tüm sorularınızı cevaplar size yollarım.

Adamın yaptığı sorguya bak ya!

"Hayır henüz görüşmedik ama çok yakın bir zamanda görüşeceğiz. Şimdi müsaadenizle, ben işimin başına döneyim"

Ardanın yeni sorusunu beklemeden arkamı dönüp masama gidecekken bir anda kolumdan tutup, beni kendine döndürmesiyle şimdi yüz yüze bakıyorduk. Yüzlerimizin arasında santimler vardı. Nefes alış verişlerini artık yüzümde hissediyordum ve hala çok sinirliydi!

"Sizin aranızda bir şey mi var?" diye yine sinirle sordu. Önceden uyuzdu ama bu sinirli halini ilk defa görüyordum.

Ona 'aramızda bir şey yok, olmayacak da desem' yine rahatlayıp eskisi gibi davranacaktı. Bu kez onun istediği olmayacaktı.

Kollarından ayrılmak için çırpındım, başaramayınca pes edip sorusuna onun hak ettiği gibi cevap vermek isteyerek "Henüz yok" dedim. Aynı zamanda korkumu belli etmemeye çalışıyordum ama daha da sinirlenmişti. Korkuyordum.

"Ne demek henüz yok, ona aşık mısın?"

Şimdi gözlerinde kızgınlıkla beraber acıyı da görmüştüm ama bizi bu duruma düşüren oydu. Ve ben ona günlerdir aşkımı belli etmeye çalışırken o nasıl beni Deniz'e aşık olmakla itham edebilirdi!

Artık hiçbir şeyi gizleyecek halim kalmamıştı, pes ediyordum. "Hayır Deniz'e aşık değilim çünkü maalesef ki dünyanın en odun insanına aşık oldum. Eğer o olmasaydı belki Deniz'e aşık olabilirdim".

Sonunda itiraf etmiştim; kendime o kadar söz vermeme rağmen yine salaklığıma yenik düşerek, o daha bir şeyleri kabul etmeden önce ben itiraf ediyordum.

"O odun insan kim?", şimdi siniri geçmiş gözlerinin içi yavaş yavaş gülmeye başlamıştı, tabi ki o odunun kendisi olduğunu anlamıştı.

Tam ona aşık olduğumu söyleyecekken Arda parmaklarını dudaklarımın üzerine koyup gülümseyerek "Sakın söyleme sanırım bunu önce benim söylemem daha iyi olur. Yoksa ömrüm boyunca başımın etini yiyebilirsin" dedi.

Ömrüm boyunca mı? Ne demek istiyordu ki?
Şu an hiçbir şey düşünemeden sadece onun gözlerine bakıyordum.

"Elif ben bencil bir adamım, hırslıyım, inatçıyım. Bir şeyi elde etmek için her şeyi yaparım. Hiçbir şeye bağlanmam çünkü bir şeylere bağımlı olmak beni çok sinirlendirir. O yüzden hiçbir kadınla üç aydan fazla ilişkim olduğu görülmemiştir. Ama seni tanıdıktan sonra artık kendimi tanımamaya başladım; hala eskisi gibi biriyim ama sende bu işlemiyor. Senden kaç defa uzaklaşmaya çalıştım ama hep kendimi seni düşünüp, merak ederken buldum. Anladım ki ben senden ne kadar kaçarsam kaçayım, kendimi senden ne kadar uzaklaştırırsam uzaklaştırayım aslında bir adım bile ileri gidemeyip hep sana çekiliyorum"

Arda konuşuyordu ama ben sanki hayal görüyor gibiydim.
Şu anda bir rüyadaydım.
Ne olur, kimse beni uyandırmasın!

Arda bu halimi anlamış olacak ki şefkatle yüzüme bakıp kollarımı bıraktı ben tam onun yokluğunu hissederken eliyle şefkatle çenemi tutup tekrar yüzüne yaklaştırarak konuşmasına devam etti;

"Elif aslında kaçtığım şey senden çok kendimdi; seni kırmaktan, üzmekten korktum. Sen küçüktün, daha iyilerini hak ediyordun. Ben hayatımda kimseyi sevmedim ,böyle değer vermedim. Eğer seni saçma bir şekilde kırarsam, ben daha kötü olurum. Bunlardan korkup senden kaçtım ama artık yapamıyorum. Çünkü artık seni kaybetme korkusu daha ağır basıyor, seni kaybetmek istemiyorum. Seni severken, senin başkalarıyla mutlu olmana izin veremem. Hayatta en çok işimi sevdiğimi sanırdım tüm hayatım oydu ama şimdi sen varsın ve SENİ ÇOK SEVİYORUM"

Bir hayale bakar gibi karşımdaki masmavi gözlere bakıyordum. Tüm bunlar gerçek miydi? Allah'ım ne olur yanlış duymuş olmayayım ya da bu bir rüya olmasın. Şaşkınlıkla ve mutlulukla karışık bir ifadeyle Arda'ya bakıyordum ve o, ben daha ne olduğunu anlamadan dudaklarını dudaklarıma kenetlemişti! Kendini çok geçmeden geri çekti ama şimdi ikimizde birbirimize gülümseyerek bakıyorduk; ilk öpücüğümü aşık olduğum adamdan almıştım ve o da beni seviyordu!

Arda anlını anlıma yaslayıp "E senin de bir şey söylemen lazım değil mi bu durumda? diye sordu.

Anlamamazlığa verip şaşkınca kafamı sallayıp "Ne gibi?" diye sordum.

"Mesela beni sevdiğini söyleyebilirsin?"

"Hımm bilemedim şimdi pek emin değilim ben, bir düşünmem lazım"

"Hadi canım öyle mi?"

"Öyle tabi kız evi naz evidir derler"

"Fazla naz da aşık usandırır derler"

"Sen öyle hemen fazla naz aşık usandırır dersen bu iş böyle sürmez. Hem Deniz de var adama o kadar söz verdim". Galiba kaşınıyordum ama o, bana o kadar çektirmişken bu kadar da naz yapmışım çok mu?

"Ne Deniz'i lan. Hani sen sevmiyordun onu?", bir anda sinirlenmesi de çok tatlıydı yalnız.

"O kadar zekisin, şu şirketi tek başına kurmuşsun ama hala sana ne kadar aşık olduğumu anlayamadın mı?", ona ilk defa sadece adıyla hitap etmiştim ve çok güzel bir duyguydu.

"Sen bana aşık olduğunu mu söyledin az önce?"

Gözlerine baktım, o gözlerde sonsuza kadar kendimi kaybedebilirdim, "Seni çok seviyorum" dedim.

Arda bana sımsıkı sarılıp saçlarımdan öptü.

"Elif eğer bir gün seni kırarsam sakın benden vazgeçme tutun bana, ne kadar odun bir adam olsam da bana sen iyi geliyorsun. Unutma ki ben bir tek sende iyiyim. Korksan da vazgeçme benden. Yanımda sen olursan, eninde sonunda iyi olurum ben"

Arda'nın korkularını biraz olsun anlayabilmiştim, hırslarının o da farkındaydı ve bir gün onların esiri olmaktan çok korkuyordu.

"Merak etme ben hep senin yanındayım. Bizim masalımızda mutlu son olması için elimden gelen her şeyi yapacağım"

"Beraber yapacağız"

Onu daha çok sevebilir miydim ben, her an her dakika daha çok aşık oluyordum. Odanın ortasında birbirimize sımsıkı sarılırken mutluluğumuza kapının birden açılmasıyla ara vermiştik.

Açılan kapıdan Ebru girince kendimi Arda'dan ayırmaya çalıştım ama o buna izin vermedi. Şimdi Arda'nın kollarında bize ağzı beş karış açık şekilde bakan Ebru'ya bakıyordum.

"Şey Arda bey ben kapıyı çaldım ama duymadınız. Arhan Holdingin yöneticileri görüşmek için geldiler, ben onlara böyle bir randevularının olmadığını söyledim ama çok ısrar ettiklerinden dolayı toplantı odasına aldım"

Arda kollarından beni ayırmadan ona döndü. "Tamam Ebru iyi yapmışsın, ben birazdan geliyorum"

Ebru hala şaşkınlığından sıyrılamamış bir halde "Tamam efendim" deyip odadan çıktı.

Somurtarak Arda'ya baktım. "Şimdi şirketteki herkes birlikte olduğumuzu öğrenecek ve daha kötüsü benim seni ayarttığımı zannedecek"

"Elif, birincisi; herkes öğrensin bunda bir sorun yok ve ikinci olarak; onlar beni tanır öyle herkesin ayartacağı bir adam mıyım ben? Senin özel olduğunu herkes bilir. Ha oldu da bilmediler, ben çok güzel bir şekilde öğretirim. Tamam mı?"

Gülümseyerek "Tamam" dedim.

"Ben şimdi görüşmeye gidiyorum, görüşme sonunda çıkıp yemeğe gideriz olur mu?"

Aklıma akşam ekiple toplantımız gelince suratım asıldı. "Ama bugün ekiple buluşacaktım blog yazısı seçmek için hatta birazdan çıkmam lazım. Yarın gitsek olur mu?"

"İlk günden beni yalnız mı bırakıyorsun?"

Hemen itiraz ettim. "Ya hayır ama onlara söz verdim ekemem şimdi, lütfen beni anla"

"Tamam şaka yaptım zaten. O zaman yarın bana sözün var, seni yemeğe götürüyorum"

"Tamam" deyip Arda'nın yanağına bir öpücük kondurdum. O da bana son bir kez daha sımsıkı sarıldıktan sonra kollarını benden ayırdı ama hala birbirimizden kopamıyorduk.

"Seni bekliyorlar git hadi, benimde çıkmam lazım zaten"

Arda alnımdan öpüp "Tamam gidiyorum şimdi ama ekibinle buluşacağın yere gittiğin zaman bana haber veren bir mesaj at" dedi.

"Tamam atarım"

Arda zorlukla benden ayrılıp kapıdan çıktı, ben de hülyalı bir şekilde yanımdaki sandalyeye çöktüm.

Rüya gibiydi ama değildi.

Artık benim gerçeğimdi bu; sevdiğim adam da beni seviyordu.

Hemen Miray'a bunu anlatmalıydım. Eğer akşama kadar beklersem beni öldürürdü ve ben de birine anlatmazsam çatlardım. Telefonu elime alıp Miray'ı aradığımda üçüncü çalışta telefonu açmıştı.

"Efendim"

Hemen konuya girdim. "Miray sana söyleyeceğimi hayatta tahmin edemezsin"

"Arda sana ilan-ı aşk etti?"

Gerçekten bilmiş miydi? "Nasıl anladın?"

"Ne? Arda sana ilan-ı aşk mı etti?"

"Sen söyledin ya"

"Ne söyledim, sen söyledin"

"Benimle kafa mı buluyorsun! İşte tahmin etiğin şey doğru; Arda bana ilan-ı aşk etti. Gerçi olayın detayı da var ama onu evde anlatırım"

"Ay inanmıyorum Elif sen ciddisin. Ben sen hayatta tahmin etmezsin dedin diye en uç şeyi söyledim. İnanmıyorum Elif ya; çok çok sevindim"

"Tamam canım zaten biraz daha bağırırsan Çin'de duymayan üç kişi vardı onlarda duyacak tam olacak"

"Kızım ben sevinçten ne yaptığımı biliyor muyum ya. Çok mutlu oldum. Hemen anlat nasıl, nerede, ne zaman oldu bu?"

"Miray bunları evde anlatsam şimdi ekiple buluşma için çıkmam lazım"

"Tamam peki ya. Sen şimdi bu sevinç üstüne ekiple mi buluşacaksın"

"Off ben de bu mutlu olayın üstüne gitmek istemezdim, hatta Arda yemeğe çıkmayı teklif etmişti, ona bile gidemeyeceğim. Ekibe söz verdim ve sözümü çiğneyemem ben. Hem Arda ile bir ömür beraber olacağız daha çok yemeğe çıkarız"

"Ay inşallah. Çok sevindim canım arkadaşım"

"Teşekkür eder canım. Ben şimdi kapatıyorum çıkmam lazım, akşam sana detay geçerim"

"Kurtuluşun yok zaten canım, akşama görüşürüz"

"Görüşürüz canım" deyip telefonu kapattıktan sonra eşyalarımı toplayıp odamdan çıktım. Asansöre geçerken Ebru'nun delici bakışları üzerimdeydi.

Şirketten çıktıktan sonra her zaman gittiğimiz kafeye çabucak gittim, çocuklar çoktan önlerine kahvelerini almış beni bekliyorlardı. Kısa bir selamlaşmadan sonra bende kahvemi aldım ve çalışmaya başladık. Tabi önce Arda'ya kafeye geldiğimi haber verdim.

Ben işimiz kısa sürer diye düşünürken blog için yazı seçmemiz tamı tamına dört saat sürmüştü ve saat neredeyse 21.30'a geliyordu! İlk ve ikinci etapta benim bir yazımı seçmiştik, sonrasında Kaan'ın ve Defne'nin yazılarını da ekleyecektik.

Akşam eve beni Kaan bırakmıştı, yol boyunca ona Arda'dan bahsetmemiştim; en yakın zamanda bahsedecektim ama şu an hazır değildim.

Eve girdiğimde Miray'ın çığlıklarla sarılması beni karşılamıştı. Daha üzerimi çıkaramadan beni masaya oturtup, hem önüme yemek koydu hem de tüm olan biteni anlattırdı.

Anlatmamı bitirdikten sonra "Ay sana bu kıskandırma işi, işe yarayacak dedim. Bak adam seni kaybetmekten korkunca açıldı sonunda" dedi.

"Haklısın, sen olmasan ben asla bu işi beceremezdim. Çok çok sağ ol canım arkadaşım"

"Lafı mı olur maksat sevenler kavuşsun"

Ona minnetle gülümsedim.

Miray bir anda yerinden sıçrayıp "Elif sen şimdi yarın ilk buluşmanızda ne giyeceksin?" diye sordu. Bir anda başka bir şey oldu diye korkmuştum, meğer mesele yine kıyafetmiş.

"Bilmem hiç düşünmedim", cidden hiç aklıma gelmemişti ne giyeceğim.

"Kızım nasıl düşünmezsin? Hadi çabuk gel, dolabına gidip kıyafet seçelim"

Ben daha bir şey diyemeden Miray'ın beni çekiştirmesiyle dolabımın önüne gelip, elbiselere göz atmaya başlamıştık.

"Elif işte buldum bak bunu giyeceksin altına da şu pembe platform topuklu ayakkabıları giyersin. Gördüğüme göre sevgilin gayet uzun yanında sırıtmaman lazım", Miray'ın o kadar söylediklerinden sadece 'sevgilin' kelimesine takılıp sırıtmaya başlamıştım. Sevgilim kelimesi bile içimi ısıtıyordu.

"Elif bak yarın okula gitmeden önce duş alırsın, saçlarını da maşalarız,.. Şşşt kısım sen beni dinliyor musun?"

"Şey dinliyorum tabi, bir an aklıma başka bir şey gelmişti de"

"Oho kızımız çoktan Leyla olmuş"

"Aman ya ne alaka, hem az önce İlkay mesaj attı. Yarın okul yokmuş. Direk şirkete geçeceğim yani"

"İşte bu daha mükemmel. O zaman sabah hemen kalkıp hazırlanmaya başlıyoruz"

"Tamam kendimi sana teslim ediyorum ama şimdi yatalım ne olur çok uykum var"

"Tamam o zaman sana iyi uykular benim leylam"

Miray odadan çıktıktan sonra kendimi yatağa atıp uyumaya çalıştım ama sürekli Arda'yı düşünmekten ancak iki saat sonra uykuya dalabilmiştim.

Sabah yine Miray'ın meşhur cırlamasıyla uyanıp, kahvaltıda doğru düzgün bir şey yiyemeden hazırlanmaya başladım. Miray öyle bir özendi ki sadece saçlarımı yapışı iki saat sürmüştü!

En sonunda hazırlanabildiğimde rahat bir nefes aldım.

Miray beni aynaya götürüp etrafımda döndürüp kendimi tamamen görmemi sağladı, gerçekten güzel olmuştum. Şimdi tek hayal ettiğim Arda'nın beni böyle görmesiydi.

Miray'ın verdiği takıları da taktıktan sonra tamamen hazır bir şekilde şirkete gittim. Bugün içimde ayrı bir heyecan vardı, ilk defa Arda'ya tedirginlikle değil mutlulukla gidecektim.

On ikinci kata çıktığımda Ebru'nun bakışlarını pas geçip Arda'nın odasının yolunu tuttum, onu hemen görmezsem hasretten çatlayacaktım.

Kapısını çalıp içeri girdiğimde Arda yine aynı şekilde bilgisayar başında çalışıyordu. Beni görünce önce bir baktı ama tekrar işine geri döndü, hareketine fazla takılmayıp "Günaydın canım" deyip yanına gittim. O hiç bana bakmadan soğuk bir tonla sadece "Günaydın" dedi.

Soğuk ses tonunu duyunca bir anda yerimde donup kaldım.

Nasıl yani ya dün ben hayal mi görmüştüm, dün olan her şey yalan mıydı?

Yoksa pişman mı olmuştu da şimdi hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu?

Ben ne hayallerle gelmiştim, ne bulmuştum. O, ben burada yokmuşum gibi davranıyordu. Gözlerime yaşlar dolarken arkamı dönüp hemen buradan çıkmak isteyerek yürümeye başlayınca yine Arda'nın çekişiyle ona döndüm. Suratına baktığımda bana gülümsüyordu.

Kollarından çıkmaya çalışıp "Bırak ben gitmek istiyorum" dedim ama yanaklarımdan akan damlalara engel olamıyordum.

Arda panikle "Elif neden ağlıyorsun? Yalnızca küçük bir şaka yapmıştım" dedi ama ben hala ağlamaya devam ediyordum.

"Nasıl şaka bu? Manyak mısın sen ya? Siz ailecek benim ayarlarımı bozmaya mı niyetlisiniz?"

Üzüntüm gidip yerini kızgınlığa bırakmıştı, şimdi cidden çok sinirliydim.

"Canım yapma böyle cidden şaka yaptım, abartma lütfen"

Canım demesi beni biraz yumuşatmıştı ama uyuz adam hala 'abartıyorsun' diyordu.!

"Ne abartması ya! Senin yüzünden şurada şok geçiriyordum ben"

Arda bana sarılıp "Tamam söz bir daha sana seni üzecek şakalar yapmayacağım. Affettin mi beni?" diye sordu.

O böyle tatlı bakarken nasıl daha fazla sinirli olabilirdim ki? Ben de ona sarılıp "Affettim" dedim.

Benim de ona aynı tatlı şekilde cevap vermem onu gülümsetti. İkimiz de birbirimize sarılmış halde birbirimizin kokusunu içimize çekiyorduk.

Ve tabi ki bu kısa mutluluğumuz da kapının açılmasıyla sona ermişti. İkinci günde ikinci basılma; mükemmel ilerliyorduk!

Birbirimize sarılmış haldeyken kapıya dönüp gelen kişiyi görünce şok oldum...

***

Merhaba arkadaşlar yeni bir bölümle daha huzurlarınızdayım :) Bu bölümü çok beklediniz, umarım beğenmişsinizdir.

Ve de bu bölüm hakkında ki fikirlerinizi çok merak ediyorum, lütfen okuduktan sonra yorum yapmayı unutmayın :)

***

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 58K 44
Siz: 88-67-114 Siz: Buyur Sevgi teyze Siz: Öve öve bitiremediğin vücut ölçülerim. Siz: Umarım elbise cumartesi gününe kadar yetişir Yoksa yeni bir el...
957K 59.8K 39
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, cinsel istismar, psikolojik ve fizik...
1.5M 26.4K 33
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
1M 60.3K 41
Ayağa kalkıp göz yaşlarımı sildim. Gözlerim son kez baktı ardından. Son kez seslendim adını. Bana öyle bir yara bırakmıştı ki, asla affetmeyecektim o...