İnanmaktan Vazgeçme

By pembe_kalem

4.2M 208K 18.4K

/TAMAMLANDI/ Elif elinde sadece hayalleri olan basit bir kız değildi. Tamam belki biraz kilolu, tamam tamam f... More

Tanıtım/Alıntı
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Bölüm 63
Bölüm 64
Bölüm 65
Bölüm 66
Bölüm 67
Bölüm 68
Bölüm 69
Bölüm 70
Bölüm 71
Bölüm 72
Bölüm 73
Bölüm 74
Bölüm 75
Final - İyi ki

Bölüm 12

67.5K 3.4K 188
By pembe_kalem


İnstagram: pembekalemhikayeleri

***

Multimedya: Miray 😇

Keyifli okumalar ❤️

**

Ertesi gün ders biter bitmez, Ege hocaya gitmek için yola çıktım. Önce Ege hocaya keki götürüp teşekkür edecektim, daha sonra Miray'la buluşup ona da kekten verdikten sonra onunla son olanların kritiğini yapacaktım.

Fakülteye giriş yapıp, Ege hocanın kapısına geldiğimde kek kutusunu tek elime alıp kapısını çaldım, içeriden "Girin" diyen sesini duyduğumda elimde kekimle odasına girdim.

Ege hoca beni görünce önce gülümsedi sonra bakışları ellerimde hazine gibi taşıdığım kutuya kayınca biraz şaşırdı ama sonrasında hiç istifini bozmadan konuşmaya başladı. "Bakıyorum da benim iş kadını öğrencim gelmiş" dedi gülümseyerek. O böyle gülümseyince aklım yeniden Arda beye kaymıştı. Son gördüğüm andaki gülümsemesi hala aklımdaydı.

Ege hocaya bakarken onu düşünmemeye çalışarak "Sayenizde hocam ve ben de size teşekkür için browni kek yaptım" deyip elimdeki kabı nazik hareketlerle masasının üzerine bıraktım.

Ege hoca gülümsemesini genişletti. "Ben de deminden beri elindekinin ne olduğunu merak ediyordum"

"Hocam yaptıklarınızın karşılığı olamaz ama eğer beğenirseniz ben size hep yaparım"

"Öğrencim bana elleriyle yapmış nasıl beğenmem. Hem madem kekler senden çaylar da benden olsun" deyip odasının bir ucundaki masanın üzerinde duran kettle'da kaynamış olan suyu yanında hazır duran bardaklara koyup ikimize de sallama çay yaptı.

Elindeki bardakları masaya koyduktan sonra kabın kapağını açıp hemen ağzına bir dilim kek attı. Kekim hakkında ne düşündüğünü merakla beklerken; ondan gelen "ımmm" sesleri bana cevap olmuştu.

"Elif bunlar ne Allah aşkına, sen okulu bırak bir pastane aç. Valla bu yetenekle iki günde köşeyi dönersin"

"Valla hocam ne yalan söyleyeyim ben de arada bunu düşünmüyor değilim."

"Hadi sen de alsana, tek başına olmuyor" diyip kabı bana uzattı, tam dilimi elime alıp keki yiyecekken kapı çaldı. Kapı açılınca içeri Kaan'ın girdiğini gördüm, Kaan da beni görünce şaşırmıştı. Tam bana bir şey söyleyecekken araya Ege hoca girdi;

"Kaan gel hemen şuradan kendine bir çay yaptıktan Elif'in mükemmel keklerinden ye."

Kaan'ın şaşkın bakışları beni bulmuştu. "Elif kekte mi yaparmış? Tabi bize böyle şeyler yapmadığı için haberimiz yok."

"Aşk olsun Kaan! Ne zaman istedin de bir şey yapmadım. Sen şimdi bu keklerin tadına bak, beğenirsen sana da yaparım" deyip göz kırptım, Kaan da az öne numaradan çattığı kaşlarını kaldırıp, gülümsemeye başladı.

O da kendine çay aldıktan sonra hep beraber keklere, kelimenin tam anlamıyla daldık! Galiba hepimiz çok acıkmıştık ve keklere acımadık. Allah'tan Miray için küçük bir kaba ayırıp çantama atmıştım yoksa Miray benim canıma okurdu.

Kek yeme faslı bittikten sonra Kaan izin isteyip yanımızdan ayrıldı; bugün de çekimi varmış. Kaan odadan çıktıktan sonra Ege hoca bana dönüp;

"Ee, sayın iş kadını anlatın bakalım; ilk iş görüşmeniz nasıl geçti? Gerçi Arda bana anlattı ama ben, bir de senden dinlemek istiyorum" dedi gülümseyerek.

Demek Arda bey ona anlatmıştı! Acaba ne kadarından bahsetmişti ki? Ah bu adam neden benim her düşüncemdeydi! Derin bir nefes aldıktan sonra Ege hocaya tüm görüşmeyi detaylıca anlattım. Ve en sonunda da  "Hocam bana doğru söyleyin neden beni bu işe kabul etti, üstelik bu kadar yüksek bir maaşla?" diye sordum. Bu kadar fazla maaş almam normal miydi?

"Birincisi Elif, maaşın o şirketteki çalışanların aldıklarının eminim çeyreği bile değildir, ikincisi de sen Arda'ya yük falan değilsin. Bak Arda çok başarılı bir iş adamı olmasına rağmen hala yaptığı sunumları sıkıntılı buluyor. Tamam teknik kısmını çok iyi, çok güzel ürünler çıkarıyorlar ortaya ama Arda bunu iyi pazarlayamadıklarını ve hala hak ettikleri yerde olmadıklarını düşünüyor. Şu an Türkiye'nin en iyisiler ama o dünyada da rahatlıkla bir numara olacaklarını düşünüyor ki bence haklı. Bu nedenle senden ve katılmak istediğin yarışmadan ona bahsettim, ona ne kadar mükemmel yazılar yazdığını söyleyince ve sürekli daha iyi olmak için çalıştığını anlatınca, seni işe almaya ikna oldu."

"İyi de ben onun işiyle alakalı sunumu hazırlayamam ki, hiçbir deneyimim yok."

"İyi yazan, her şeyde iyi yazar. Bu konuda endişelenme hem Arda sana eksik kaldığın konularda yardım edecektir. Dıştan sert görünse de aslında çok iyi ve merhametlidir. Ona gözün kapalı güvenebilirsin."

Dün tanıdığım adam hiç böyle bir izlenim vermemişti. "Açıkçası gözümü çok korkuttu, ayrıca çok iyi bir şekilde İngilizce öğrenmemi istiyor."

"Bu çok iyi işte, zaten senin yarışma için de İngilizceyi çok iyi konuşman gerek. Eğer üst tura çıkarsan ikinci tur İngiltere'de yapılacak ve sunum tamamen İngilizce olacak. Sen de hazırladığın hikayeyi iyi bir şekilde jüriye anlatmak istiyorsan İngilizceyi çok iyi bilmen lazım."

"Ben bunu hiç düşünmemiştim" dedim ama bunu Ege hocadan çok kendime söylemiştim. Salak kafam ya nasıl da düşünemedim, dünyanın her tarafından gelen adamlara Türkçe sunum yapacak halim yoktu ya. Ben şimdi ne yapacaktım!

"Şimdiden endişelenmene gerek yok ilk tur burada ve Türkçe olacak. Zaten sen o zamana kadar İngilizce çalışırsın; böylelikle bir taşla üç kuş vurmuş olursun. Öğrendiğin İngilizce; okuluna da, işine de, yarışmana da yarar."

"Haklısınız hocam bu iş çok iyi oldu. Ben sizin hakkınızı asla ödeyemem"

"Saçmalama Elif ne hakkı ben senin hem hocan hem de bir abin sayılırım. İstediğin zaman benden yardım isteyebilirsin ben de istediğin zaman sana yardım ederim" dedi bana güven veren gülümseyişiyle.

"Hocam sayenizde artık o kadar huzurluyum ki zaten sizin sayenizde Kaan'ı tanıdım, Kaan sayesinde de Miray'ı. Artık hayatımda o kadar çok güvendiğim ve sevdiğim insanlar var ki; önceden bunu hayal bile edemezdim. Bunun için size çok teşekkür ederim" dedim ve o an gözlerimden inen damlaları fark ettim, sulu göz olan ben, yine farkında olmadan gözyaşlarımı akıtmıştım ama bu sefer mutluluk gözyaşlarıydı!

"Sen ağlıyor musun? Bak söz ver bana bir daha asla ağlamayacaksın hem de hiçbir şey için."

"Hocam bunlar mutluluk gözyaşları" dedim elimiz tersiyle gözyaşlarımı silerek.

"Olsun mutlu olduğun zaman gül sakın bir daha ağladığını görmeyeceğim" dedi tatlı bir şekilde kaşlarını çatarak, onun bu hali beni gülümsetmişti.

"Hah şöyle gül işte, Elif benim birazdan dersim başlayacak çıkmam lazım."

"Tamam hocam ben de zaten Miray'la buluşacaktım, kendinize iyi bakın" deyip odadan ayrıldım.

Odadan çıktığımda telefonuma baktım ve Miray'ın on beş cevapsız aramasını gördüm; beni kesin öldürecekti. Hemen onu aradım, telefon tek çalışta açıldı.

"Elif, neredesin neden açmıyorsun o telefonu ya! Sen beni öldürecek misin?"

"Miray sakin ol Ege hocanın odasındaydım o yüzden açamadım, affet beni"

"Neyse sen gel, ben senin ifadeni alacağım. Okulun karşısındaki kafede seni bekliyorum, hadi çabuk gel."

"Tamam prensesim, hemen geliyorum."

Telefonu kapatıp koşa adımlarla kafeye gitmeye başladım.

Kafeye girdiğimde Miray'ı her zamanki oturduğumuz masada, sinirle beni beklerken buldum. Onun gönlünü almak için hemen yanına gidip, o daha bir şey söylemeden sarıldım.

"Aman da benim arkadaşım bana mı sinirlenmiş, affet beni nolur" deyip ayrıldıktan sonra köpek yavrusu bakışlarımla ona bakmaya başladım.

"Hiç boşuna kendini acındırma çok kızdırdın beni."

"Ya ben hemen geliyordum, hatta telefonu kapatır kapatmaz koşmaya başladım ama işte Ege hocanın odasında çok kaldım. Ne olur affet beni" deyip ellerimi üst üste dik bir şekilde birleştirip çenemin altına koydum.

Miray bir süre daha trip atan bakışlarımı üzerimde gezdirse de sonunda dayanamayıp "İyi tamam ama bak bir daha en azından geç kalacaksan haber ver. Sana bir şey oldu sandım" dedi.

"Tamam bir daha haber vereceğim. Barıştık mı şimdi?"

"Küsmüş müydük?"

Miray gülümseyerek bana bakarken, derin bir nefes aldım. Bir an cidden bana küstüğünü sanmıştım. "Hayır" dedim ben de onunkine denk bir gülümsemeyle.

"Ee, iş görüşmen nasıl geçti?"

Derin bir nefes alıp, Miray'a iş görüşmemi tüm ayrıntısıyla anlattım.

Miray beni heyecanla dinledikten sonra "Ay Elif, sen şimdi ayda 8 bin  TL mi kazanacaksın? Mezun adamlar alamıyor o kadar. Bana bak sakın bu iş binbir geceye dönmesin" dedi, ve söylediklerinde gayet ciddi duruyordu.

"Yuh Miray, saçmalama. Ayrıca adam öyle bir şey istese beni mi ister bir mantıklı düşün."

"He yani teklif etse kabul edeceksin?"

Aniden çok fazla kızararak, panikle "Ne alaka ya saçmalama" dedim. "Hem o adamı tanısan bu işlerle işi bile olmayacağını anlarsın. Adam burnundan kıl aldırmıyor, ukalanın teki."

"Ay aynı filmlerdeki gibi işte tam bir peri masalı."

"Tabi tabi o aşka küsmüş kadınları sadece kullanan, yaralı bir adam. Ben de onun hayatına girip onu kendine aşık edecek masum kız. Sen bu aralar çok romantik aşk kitabı okudun galiba. Onlar sadece romanda, gerçek hayatta yok öyle şeyler."

"Sen öyle san."

Gözümün önüne yine gelen mavi gözleri düşünmemeye çalışarak "Öyle kızım. Hiç kendimi romantik masallara inandıramam" dedim kesin bir şekilde.

Miray bana tam cevap vermek için ağzını açtığı anda telefonu çaldı. O çalan telefonuna bakarken ben de kendi telefonumdan haftaya ziyaret edeceğim yetimhaneleri araştırmaya başlamıştım. Artık bir yerlerden başlamak lazımdı! Tam Sarıyer yakınlarında bir yetimhane bulduğumda, Miray telefonla konuştuğu köşeden masaya geri döndü.

"Elif arayan babamdı, bize ev bulmuş. Hem senin okuluna hem de benimkine çok yakın bir yerde, site içinde bir evmiş. Müsaitseniz hemen gelip, bakın dedi. Ne dersin gidip bakalım mı?"

Bir anda heyecanlanmıştım. "Olur bana uyar, hadi hemen gidip bakalım" deyip masadaki eşyalarımı toplamaya başladım. Miray da toparlanınca kafeden çıkıp taksiye bindik. Yolda babasını arayıp adresi aldık.

Taksi on dakika içinde Miray'ın babası İhsan amcanın bize verdiği adrese gelmişti. Site gerçekten de okula çok yakındı, ayrıca oldukça da lükstü. Apartmanın önüne geldiğimizde apartmanı incelemeye başladım dört katlı görünüyordu, çok katlı olamaması iyiydi, oldum olası çok katlı binaları soğuk bulmuşumdur. Apartmanın içi de dışı gibi çok lükstü, hele de asansör benim odamdan bile güzeldi. İhsan amcanın bulduğu ev ikinci kattaydı, arkadaşının eviymiş. Arkadaşı yurtdışına taşınmak zorunda kaldığından evi kiraya veriyormuş. Aslında başta vermeyi düşünmüyormuş ama İhsan amca bizim için ikna etmiş; daireyi tutarsak eşyalı tutacaktık bu da baya işimize geliyordu.

Eve girdiğimizde Miray'la ikimizde şok olmuştuk; ev resmen saray yavrusuydu. Evi döşeyenler gerçekten özenle döşemişti. Mutfağı bizim evdeki mutfağın üç katıydı neredeyse, Miray ile ikimize de yatak odası vardı ve ikisi de kız odasıydı. Evin sahibinin iki genç kızı varmış ve odalardan anladığım kadarıyla kızlar babalarını evinde prenses gibiymiş! İki oda da son model mobilyalarla döşenmiş, odalara pembe ve beyaz tonlar hakimdi.

Gerçekten çok güzeldi; Miray da ben de bayılmıştık. Hemen İhsan amcanın yanına gidip evi tutmak istediğimizi söyledik ve mutlulukla aynı anda ona sarıldık.

"Durun deli kızlar beni öldüreceksiniz."

"İhsan amca sen bir tanesin."

"Baba seni çok seviyorum."

"Hadi bu kadar yağ yeter. Bu evi size buldum ama bana söz vereceksiniz; cidden çok dikkatli olacaksınız. İstanbul'da iki kızın yalnız bir evde yaşamasına normalde müsaade etmezdim ama bu site güvenlikli, hiçbir şey olmaz ama siz yine de dikkat edeceksiniz."

"Siz merak etmeyin İhsan amca."

"Sen merak etme, baba biz birbirimizi koruruz" dedi Miray bana göz kırparak.

"Ayrıca kızlar kira kontratını ben imzalayacağım, sizin bununla uğraşmanıza gerek yok. Siz sadece parayı benim hesaba yatırırsınız ben de Hakan'a havale ederim. Söylemeyi neredeyse unutuyordum kiranız altı bin TL, siz kişi başı üç bin TL bana yatırırsınız, ben elektrik su vb. giderleri de yatırırım. Son olarak cumartesi eve taşınabilirsiniz; gördüğünüz gibi eşyalar var, ben cuma günü bizim evdeki yardımcıyı getirip iyice temizlettiririm, siz de rahat rahat yerleşirsiniz."

"Harikasın İhsan amca" dedim mutlulukla gülerek, Miray da sevinçle babasına sarılıyordu.

Miray'la İhsan amcaya veda ettikten sonra bazı ev gereçleri bakmak için bir alışveriş merkezine gittik. İki saate, eve ne gerekliyse almıştık. Zaten ev eşyalı olduğundan sadece gerekli birkaç eşyayı almıştık.

Bir kafeye oturup yorgunluk kahvemizi içmeye başladık. Miray parlayan gözleriyle bana dönüp;

"E ev işini de hallettiğimize göre gelelim Eymen'i arama meselesine, hemen arıyorsun onu."

"Saçmalama Miray burada olur mu ben eve gidince ararım."

"Ben eminim, sen asla aramazsın hem burasının nesi varmış; sessiz, sakin yer. Hemen arıyorsun" dedi kaşlarını çatarak.

Telefonu elime alıp kişi listesinde "Kollarında Hayat Bulduğum Adam" ı yani Eymen'i buldum, hala ismi değiştirmemişim!

Miray telefonumda ismi görünce sırıtmaya başladı, ona kötü kötü bakmaya çalıştım ama şu an kalbim küt küt atıyordu, ben elin adamını nasıl arayacaktım!

Ben bunları düşünürken Miray bir anda telefonumu alıp Eymen'i arayp telefonu kulağıma verdi; ben daha bir şey anlamadan telefon ikinci çalışta açıldı;

"Efendim."

"Alo? Eymen ile mi görüşüyorum?"

"Ta kendisiyle, siz kimsiniz?"

"Eymen, ben Elif Kaan'ın arkadaşı; hani partinde tanışmıştık."

"Tamam tanıdım seni" dedi samimi gelen bir ses tonuyla.

Onun sesinin samimi gelmesi beni de rahatlatmıştı. "Eymen benim senden bir ricam var"

"Nedir?"

Eymen' e onu arama niyetimi anlattım.

"Yani bana güveniyorsun" deyince "Kaan güveniyorsa ben de güveniyorum" dedim.

"Kaan güveniyor muymuş? Neyse madem yardımımı istiyorsun, küçük bir kızın ricasını kırmak olmaz.  Cumartesi akşamı bir partiye davetliyim, beraber gideriz sen de böylece yeni insanlar tanırsın."

"Tamam çok iyi. Peki nerede buluşucaz?"

"Sen adresini mesaj at, ben seni alırım" dedi.

Tam ben gelirim diye itiraz edecektim ki aklıma cumartesi yeni evimde olacağım geldi. "Tamam ben sana adresi mesaj atarım, cumartesi görüşürüz. Çok sağ ol Eymen"

"Ne demek, cumartesi görüşürüz"

Telefonu kapattıktan sonra Miray'a baktım, o da merakla beni izliyordu. "Ee ne oldu? Ne dedi?"

"Duyduğun üzere, cumartesi partiye gidiyoruz" dedim gülümsemeye çalışarak.

Miray sevinçle el çırptı. "Harika Elif sana; Eymen'in yardımcı olacağını söylemiştim"

Ona sadece içimdeki tereddütlerle gülümsedim. 'Eymen'le sosyalleşme' fikrinin işe yarayıp yaramayacağını bilmiyordum ama beni ilerde baya hareketli günlerin beklediğinden emindim...

***

Continue Reading

You'll Also Like

402K 3K 7
YENİDEN YAZILIYOR 🍷⛓️🌓 Enemies to lovers... ⛓️ ~mafya İyi kalpli ama yaşadığı ilişkiler yüzünden kırık olan Ahu ablası evlenince onunla aynı evde...
660K 27.5K 45
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
466K 8.5K 20
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
3.4M 124K 69
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum. İkiz erkek kardeşim yerine ben hayatta kalmıştım, ben yaşamıştım...