İnanmaktan Vazgeçme

By pembe_kalem

4.2M 208K 18.4K

/TAMAMLANDI/ Elif elinde sadece hayalleri olan basit bir kız değildi. Tamam belki biraz kilolu, tamam tamam f... More

Tanıtım/Alıntı
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Bölüm 63
Bölüm 64
Bölüm 65
Bölüm 66
Bölüm 67
Bölüm 68
Bölüm 69
Bölüm 70
Bölüm 71
Bölüm 72
Bölüm 73
Bölüm 74
Bölüm 75
Final - İyi ki

Bölüm 5

69.7K 3.8K 225
By pembe_kalem


İnstagram: pembekalemhikayeleri

***

Ertesi gün telefonumdan gelen mesaj sesiyle uyandım. Alarmım çalsa muhtemelen erteleyip yeniden yatardım ama bu saatte gelen mesaj sesine pek alışkın olmadığım için daha gözlerimi tam aralayamadan telefonumu elime aldım. Merakla mesajın kimden olduğuna baktım ama kimden olduğunu anlayamamıştım; gelen mesaj rehberime kayıtlı olmayan bir numaraya aitti.

Mesajı açıp baktığımda daha ilk satırdan mesajı kimin attığını anlamıştım; Kaan'dı.

'Günaydın Elif. Ben Kaan. Dün numaranı almayı unutmuştum ben de Ege hocadan istedim. Bugün yarışma için okulda buluşmak için sözleşmiştik ama bence dışarıda bir kafede buluşsak daha rahat oluruz. Ne dersin?'

Kaan'ın mesajını görünce az önce yarım açtığım gözlerim şaşkınlıktan fal taşı gibi açılmıştı. Benim bile bu saatte aklıma gelmeyen yarışma onun aklına gelmiş, üstelik bir de çalışmak için plan yapmıştı. Kaan hakkında hissettiğim tüm tereddütler bir anda kaybolmuştu; bu çocuk ekip için cidden iyi olacak gibiydi. Doğrusunu zaman gösterecekti ama şimdilik onun bu ilgisi beni çok mutlu etmişti.

Kaan'ı daha fazla bekletmemek için numarasını telefonuma kaydedip, bekletmeden cevap attım.

'Günaydın Kaan. Bence de kafede buluşmak daha iyi olur. Aklında belli bir yer var mı?'

Cevap çok geçmeden geldi;

'Benim her zaman gittiğim, Yeniköy'de bir kafe var, oraya gideriz. Ancak senin için geliş zahmetli olabilir. O yüzden sen dersten çıkınca bana mesaj at, ben seni okul çıkışından alırım.'

Kaan beni okuldan almak istiyordu!

Önce sevinmiştim ama sonra biraz düşününce afallamıştım; daha önce asla bir erkeğin arabasına binmemiştim, bu kişi arkadaşım dahi olsa. Arabasına binebilir miydim? Eğer binmek istemezsem, bu durumu ona nasıl izah edebilirdim ki? Biraz düşününce aslında arabasına binmenin çok da kötü olmayacağını düşündüm. Sonuçta zaten uzun bir süre beraber çalışacaktık ve illa ki o arabaya birçok kez binecektim. Böyle düşünerek içim rahat bir şekilde mesaj attım.

'Tamamdır. Ben dersten öğleden sonra 2 gibi çıkarım. Okul çıkışında görüşürüz'

Cevap yine gecikmeden geldi. Galiba telefon elinde bekliyordu.

'Saat 2'de okul çıkışında olacağım, görüşürüz.'

Kaan'ın son mesajını okuduktan sonra telefonu yatağımın yanındaki komidinin üzerine koyup, hızla yataktan kalktım. Mutfağa girip annemle birlikte kahvaltı yaptıktan sonra odama geri dönüp okul için hazırlanmaya başladım. Çantama dün gece 'The Writers' hakkında internetten bulduğum tüm bilgileri not aldığım defteri atmayı da unutmamıştım. Defter artık bizim seyir defterimizi olacaktı. Nasıl ki gemi kaptanları yolculuklarında yaşadıklarını seyir defterine not alırlardı, ben de bu yolculukta her yaşadığımı bu deftere not alacaktım.

Evden çıkıp okula gittiğimde saatleri sayma işkencem başlamıştı. Buluşma için sabırsızlanırken, saat 2'ye kadar okulda zaman geçmek bilmemişti. Sonunda saat 2 olduğunda hoca dersi bitirir bitirmez, hızla masa üzerinde ne kadar eşyam varsa hızla çantama atıp, İlkay ile birlikte sınıftan ayrılıp, çıkışa doğru beraber yürümeye başladık.

Okulun büyük kapısından çıkıp yola doğru ilerlerken gözlerim Kaan'ı arıyordu ama ilk baktığımda görememiştim. Biraz daha etrafa bakınca gözlerim onu karşı kaldırımda  buldu; tam karşımda bana doğru bakıp gülümsüyordu. Etrafa göz attığımda İlkay dahil tüm kızların gözlerinin onun üzerinde olduğunu fark ettim.  Arkamda arkadaşlarıyla konuşan Nil'in "Karşıdaki çocuğa bakın, kesin manken" dediğini duyunca gülümsemeden edemedim.

Kaan'ı daha fazla bekletmemek için İlkay'a dönüp "İlkay ben arkadaşımla bugün bir yere gideceğim, yarın derste görüşürüz" dedim ve Kaan'a doğru yürümeye hızla başladım.

Yanına gidince hafif gülümseyerek "Merhaba Kaan" dedim.

"Merhaba Elif. Hadi hemen arabaya binde gidelim sohbeti yolda yaparız" deyip bana kapıyı açtı. O da arabaya bindikten sonra yola çıktık. Arkama baktığımda en son Nil'in şok olmuş suratını görmüştüm; Halka filmindeki kızı gibiydi. Açıkçası onun dehşetli ifadesinden büyük keyif almıştım.

"Neye gülüyorsun?"

Kaan'ın sorusuyla bakışlarımı hızla yoldan alıp ona baktım. "Hiçbir şeye, öylesine güldüm"

"Hayır bir şeye güldün sen. Ne olduğunu söyle bana, arkadaş değil miyiz?"

Onun bu sıcak tavrı beni bir anda zayıf noktamdan yakalamıştı. "Şey tamam söyleyeceğim ama gülme tamam mı?" diyerek, anlatmadan önce ön koşulumu ona sundum.

Daha fazla gülümsedi. "Söz gülmeyeceğim, anlat hadi"

Onun bu tatlı meraklı haline gülüp Nil'le tanıştığım ilk günü, tavırlarını ve bugünkü halini anlatmaya başladım. Ben eğlenerek anlatırken, o konuşmak boyunca kaşlarını çatarak beni dinlemişti ve şimdi de sinirli gibiydi.

"Senin  beni aldığını görünce, senin gibi birinin benimle nasıl yan yana olduğunu merak edip şok oldu herhalde. Suratını görmeliydin çok komikti" diyerek onun bu sinirli halinin geçmesini istedim ama onun yüz ifadesi hala aynıydı.

"Elif, senin neyin var?. Neden benim gibi biri, senin yanında olmasın?". Sesi de çok sinirlendiğini belli ediyordu.

"Ya tamam arkadaşımsın tabi ki yanımda olursun bunda bir şey yok da o seni sevgilim falan sandı herhalde. Bak tamam şimdi bana ne alakası var önemli olan iç güzellik diyeceksin ama deme lütfen. Ben de biliyorum öyle olduğunu ama herkes ilk görüşte tipe bakar ben bile ilk görüşte tipe bakıyorum maalesef. O nedenle kimseyi düşünceleri için suçlayamam."

Kaan bıkkınlıkla nefesini verip gözlerini yoldan ayırman "Tamam haklısın ama sen benim arkadaşımsın insanlar ne düşünürse düşünsün ya da sana ne söylerlerse söylesinler üzülme sakın!" deyip gözlerini bir an bana çevirdi.

O kadar tatlıydı ki galiba dünkü yaşadığımız olayında biraz etkisi vardı. Bu kadar güzel lafın üstüne ben de onu rahatlatmak istedim. "Tamam arkadaşım. Bir daha bu konu hakkında da konuşmayalım, anlaştık mı?"

"Anlaştık" dedi gülümseyerek.

Yaklaşık yarım saat sonra kafeye vardık, bu süre içinde ikimizde sessizdik. Kafeye girdiğimde çok şaşırmıştım çünkü bu kafe hayallerimdeki açmak istediğim kafeydi. Bir tarafta kütüphane, bir tarafta da pastalar ve kurabiyeler vardı. Ben de küçüklüğümden tam bir kitap kurdu ve yemek aşığı olduğum için hep böyle bir kafe açmayı hayal eder dururdum. Bir tarafta yeni hikayeler yazarken, biraz taraftan bol bol pasta ve kurabiye yiyebilirdim. Tam bir obur kitap kurduyum!

"Beğendin mi kafeyi?"

Mutlulukla Kaan'a baktım. "Çok güzel, biliyor musun hep böyle bir kafe açmayı hayal ediyorum"

"Baya çok hayalin var galiba" dedi gülerek.

Omuzlarımı silkip "Ne yapayım hayal etmeyi seviyorum galiba" dedim hafifçe gülerek.

Kaan ellerini iki yana kaldırıp "Tamam bir şey demedim" dedikten sonra bana etraftaki boş masaları gösterip "Hadi Elif, bir yer seç ve oturup başlayalım" dedi.

Etrafa biraz göz gezdirip, Kaan'la rahatça çalışabileceğimiz denizin kenarında güzel bir masa seçip, oturduk. Ben çantamdaki notlarımı çıkarmaya başlayınca masaya garson geldi.

"Hoş geldiniz Kaan Bey, siz de hanımefendi. Menü vereyim mi yoksa aklınızda bir şey var mı?" dedi garson kibarca, anlaşılan Kaan buraya baya sık geliyordu.

Kaan menüyü alıp ona bakmadan garsona dönüp "Ben bir filtre kahve alacağım, Elif sen istersen menüye bak buranın pastaları çok güzeldir" dedikten sonra elindeki menüyü bana uzattı.

Ben de elime aldığım menüye bakmadan direk "Ben de filtre kahve alıyım ama benimki sütlü olsun" dedim, herhalde çocuk kahve içerken ben de yanında pasta yemeyecektim; canım ne kadar çok çekse de.

Garson siparişleri hazırlamaya gidince Kaan'la çalışmaya başladık. Kaan da benim gibi notlar almıştı bu beni çok sevindirmişti. Bu, bu işi ne kadar ciddiye aldığını gösteriyordu.

Yaklaşık iki saat geçmişte neler yapıldığını ve bizim neler yapabileceğimizi konuştuk. Ama bir sorun vardı ki en az dört kişi olmalıydık ve en yakın zamanda iki kişi bulmalıydık.

"Elif bak biz yazı dizisi için konu bulmaya çalışalım bu esnada iki kişiyi buluruz vakit kaybetmeyelim"

Kaan'ın öne sürdüğü fikre ben de katıldım. "Ben de aynı şeyi düşünüyorum, biz konu bakmaya başlayalım"

Kaan'la tekrar aldığımız notların üstünden geçip, kısa bir süre sonra bugünlük çalışmayı bitirdik.

Masadaki defterlerimi topladıktan sonra "O zaman ben artık kalkayım; yolum uzun eve geç kalmak istemiyorum" deyip ayağa kalktım.

Kaan tam bana bir şey söyleyecekken arkasından bir kız "Kaan" diyerek Kaan'a sarılarak yapıştı. Kaan kızı kollarından zorla ayırıp, şaşkınlıkla "Miray senin burada ne işin var, senin dersin yok mu?" diye sordu.

"Ders erken bitti ve ben de artık üniversiteliyim ister girerim, ister girmem. Hem aşk olsun ya beni arkadaşınla tanıştırmayacak mısın?"dedi bana bakıp gülümseyerek.

Kaan ona cevap vermeyince aniden elini bana uzattı. "Merhaba ben Miray, sen kimsin?"

Kaan açıklama yapma gereği duyarak; "Miray benim en yakın arkadaşımın kız kardeşi yani benim de kardeşim sayılır, beraber büyüdük biz" diye ekledi.

Gülümseyerek kızın elini sıktım. "Ben de Elif, Kaan'ın ekip arkadaşıyım"

"Aa ne ekibi benim niye haberim yok"

"Seni ilgilendirmediği için olmasın Miray?" dedi Kaan, Miray'ın bir anda masaya oturmasından rahatsız olmuş gibiydi.

"Ama ben çok merak ettim lütfen anlat". Kaan'ın anlayamayacağını anlayınca bakışlarını bana çevirip "Elif sen anlat bari çatlarım ben" dedi.

"Tamam ben sana anlatacağım her şeyi" dedim ve ona tüm hikayemi anlattım.

"Yani şimdi siz yarışmaya katılacaksınız öyle mi?"

"Öyle umuyoruz ama şimdiden birçok eksiğimiz var mesela iki kişi eksiğimiz var" dedim.

Kaan hemen "Eksiklerimiz var ama tamamlayacağız" diye ekleme yaptı.

"Vay be Kaan bir yazar olmadığın kalmıştı onu da oldun artık kimse seni tutamaz" dedi Miray gülerek.

Kaan da onun kafasına hafifçe vurarak "Sen çok bilme zevzek" dedi. Beraber çok tatlıydılar.

"Hadi kalkalım Elif'i de evine bırakalım"

"Gerek yok ben giderim sen beni yine metroya bıraksan yeter"

"Elif böyle içime sinmiyor evine bırakayım daha iyi"

"Sağ ol Kaan ama cidden gerek yok"

O sırada telefonum çaldı. Telefonu cebimden çıkarıp ekrana baktım, arayan Ege hocaydı. Neden aradığını merak ederek telefonu açtım.

"Efendim hocam"

"Elif size bir müjdem var"

Heyecanlanmıştım. "Müjde mi?"

"Evet müjde ama telefonda anlatamam. Yarın saat 2'de odama gelebilir misiniz? Sen Kaan'a haber verirsin."

Bana merakla bakan Kaan'a döndüm;

"Kaan yarın saat 2'de Ege hocanın odasına gidebilir miyiz?"

"Olur bana uyar"

Tekrar telefona dönüp "Tamam hocam, zaten şu an Kaan'la beraberiz, söyledim ona da. Yarın 2'de odanızda olacağız" dedim.

"Tamamdır. O zaman yarın görüşürüz, iyi akşamlar".

"Yarın görüşürüz, iyi akşamlar".

Telefonu kapattıktan sonra Kaan merakla "Ne oldu Elif ne diyor Ege hoca?" diye sordu.

"Bilmiyorum bir sürprizi varmış ama telefonda olmazmış. O nedenle yarın odasına uğrayacakmışız"

"Tamam yarın gider neymiş sürpriz öğreniriz"

****

Ertesi gün gözlerim şiş bir şekilde yataktan kalktım. Ege hocanın dün telefonda söylediği sürprizini merak etmekten sabaha kadar uyuyamamıştım. Heyecandan sabah erkenden okula gidip dersten çıktıktan sonra da hızla okula geçip saat 2'de Kaan'la Ege hocanın odasının önünde buluşmuştuk.

Kapıyı çalıp içeriye girdiğimizde bizi Ege hoca ve öfkeli gözleriyle sinirli bir çocuk karşıladı. Kaan yaşlarında bir çocuktu. Onun gibi düzgün yapılıydı ve oturmasına rağmen uzun boylu olduğunu belli ediyordu. Kaan'ın aksine bu çocuk sarışın ve mavi gözlüydü. Ve en az Kaan kadar yakışıklı duruyordu. Peki bu çocuk kimdi ve bizimle ne ilgisi vardı?

***

Continue Reading

You'll Also Like

475K 13.5K 52
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
963K 60.1K 39
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, cinsel istismar, psikolojik ve fizik...
2.1M 132K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...
1.2M 51K 26
(18+ cinsellik ve şiddet içerir.) Başımızın üstünde ki elçilik binasının içinde bir ses yankılandı. "Şuandan itibaren; Onun tek bir saç teline zarar...