Gerçek Yüz

71 4 0
                                    

Atlas beni daha önce de kaldığımız bungalov eve getirmişti. Burası kafa dinlemelik bir yerdi gerçekten. Ormanın içinde gözlerini ağaçlarla açtığın bir yerde bulunmak elbette sakinleştirirdi insanı.

Atlas'ın resepsiyondan anahtarı almasını bekliyordum ve şimdiye kadar gelmesi gerekiyordu.
Resepsiyona doğru ilerledim bu yüzden. Kapıdan girince diğer kapıdan çıkmış, balkon kısmında telefonla konuştuğunu görünce oraya doğru ilerledim.

"Hayır, hayır" dediğini duydum. Arkası dönük olduğu için beni görmemişti. Durup konuşmasını bitirmesini bekleyecektim.

"Benim tarafımdan gelen zararı engelleyebilirim ama Fırat'tan geleni sadece sen engelleyebilirsin." Dedi. Bu yüzden yerimden kıpırdayamadım. Merak etmiştim devamını.

"İlk defa yalnız bırakacağım. Başında koruma var ama içim rahat değil. Tekrar aynı korkuyu yaşamak istemiyorum. Fırat'ın bir planı varsa lütfen söyle.Senden istediğim tek bilgi bu." Dedi.

"Tamam. Belli ki aramızdaki kan bağının gerçekten bir önemi yokmuş. Ben de bundan sonra bunu bilerek davranacağım." diyince gözlerim kocaman açıldı.  "Öyle bir şerefsize boyun eğebiliyorsan ölümünün de benden olacağını biliyorsun değil mi?" Dediğinde dayanamayıp yanına çıktım.

Atlas bana bakış attı. Atlas'ın küfür edip telefonu kapatmasıyla "ne oluyor?" Diye sordum.

"Yok bir şey. Al, anahtarın. İhsan abiye sıkıldığında dönmek istediğini söylemen yeterli. İstediğin kadar kalabilirsin. Burada kalanların hepsi bizim kurumdan. İçin rahat olsun" dedi. Elindeki anahtarı alırken aklım hala az önceki konuşmasındaydı. Sanki vücudum ve beynim ikiye ayrılmıştı.

Sakince anahtarı alıp veda bile etmeden odaya geçtim. Benim o telefondan kiminle konuştuğuna bakmam gerekiyordu. Ama artık çok geçti. Atlas gitmişti. Zihnim düşünmekten çok yorulmuştu. Belirsizlikler bilinmeyenler beni yoruyordu. Kaçıp uzaklaşmak iyi gelecek diye düşünmüştüm ama bunalıyordum şimdi de. Tek başıma kaldığımda bunun olacağını iyi biliyordum.

Telefondan müzik açıp pencerenin dibine oturdum ve yıldızları izlemeye başladım. Aklım bir süre sonra yine karmaşık mevzular arasına dalıyordu.
Herkesten kaçabilmeyi nasıl başarırdım? Tek başıma yep yeni bir hayat kuramaz mıydım? Üniversite de kazanmıştım. Az bir gayret ile tek başıma yaşayabilirdim. Ama Atlas yüzünden bana yurt çıkmazdı. Bu beni ekstra yorardı.

Tek sıkıntı dışarıdan gelecek tehlikelerdi. Onun için gerçekten iz kaybettirmem gerekiyordu ki bu da pek mümkün değildi benim için. Ya o pasaportu aldıkları yere gitsem? Bana da sahte kimlik yapamazlar mıydı? Borç para bulmalıydım. Ellerimi saçlarımın arasına daldırıp başımı sıktım. Her şey bir birine bağlıydı. Aklımdan geçen bin bir senaryo vardı ve hepsi de bir yerde tıkanıyordu. Bazen doğaçlama yaşamak bu yüzden önemliydi işte.

O yüzden aklıma Kerem geldi. Atlas'tan elimi ayağımı çekmek için Kerem'e izin verecektim. Bu onu harcamak mıydı? Evet. Ama kendisi kabul etmişti bunu. Artık iyi olmanın zamanı değildi. Çünkü bu gidişle kendimi yiyip bitirecektim.
Tam bunları düşünürken instagramdan mesaj geldi. Ece "sana ulaşamıyorum kaç gündür. İyi misiiin" yazmıştı.

Aklıma sünger boblu anahtarlık gelince daha da sinir olmuştum. Bu düzeni bozmam gerekiyordu artık.

Kerem konusunda araya sıkışırsam da Alihan'ı devreye sokacaktım. Bu gece iyi bir plan yapıp Atlas'ın yanından ayrıldığımda da güvende olabileceğim bir yol çizmeliydim kendime. Yoksa içimdeki aşk yada anlam veremediğim takıntı beni köze çevirecekti. Her seferinde kendimi kötü hissediyordum. Ben kendime bunu neden yapıyordum? Neden?

* YALNIZ KUŞ *        Where stories live. Discover now