Tamir

102 5 0
                                    

"Canın sıkıldığında yanıma gelmen hiç iyi olmaz. Daha çok sıkılabilir" dedi.

Gülmüştüm dediğine ve "en azından kendinizi biliyorsunuz" dedim.

Başını evet anlamında sallayıp gülümsedi.
"Özür dilerim. Hiç duymamanız gerekirdi aslında bunları. Sizin başınıza kötü bir şey gelsin istemem. Kimseye bir şey anlatmam zaten. Benim problemim bu hissettiklerim. Bu konuyu da bir daha açmayacağımdan emin olabilirsiniz. Sizi bıktırmam yani. Kursa da gerçekten evden kaçmak için geldim. Ben gideceğim diye mi yeni kişi aldınız bilmiyorum ama eğer istemezseniz devam etmem" dedim.

"Hüzzam, kendini açıklamana gerek yok. Kursa sen gideceksin diye Eda'yı aldırmadım. Öyle bir şey yapmam " dedi.

"Ben yine de söylemek istedim" diye mırıldandım. Söylemek zorundaymışım gibi hissetmiştim hatta.

"Neyse, aramızı düzelttiğimize sevindim" diyip elini elimin üzerine atıp hafifçe sıktı. Bugün bana dokunma merakı vardı anlaşılan.

Sadece gülümsedim. "Sizin dersiniz başlamayacak mı?" Diye sordum. Saatine bakıp başını hafifçe salladı.

"Yeni telefon numaranı vermeyecek misin?" Diye sordu. Keşke vermeme gibi bir şansım olsaydı.
"Ben mesaj atarım." Dedim sakince.

"Tamam" diyip ayağa kalktı. "Hadi gidelim"

Ben de ayağa kalkıp arkasından ilerledim. Asansörün önüne geldiğimizde tekrar kolumu tuttu.

"Hüzzam sana nasıl davranıyorlar orda?" Diye sordu.

"Düşündüğünüz gibi bir dövme falan yok" dedim Zehra'nın attığı tokatı hiçe sayarak.

"Eğer öyleyse asla geri gitmene izin vermem" dedi. "Farklı yollardan hallederiz" dedi binerken asansöre. Binince de devam etti konuşmaya. "Eğer böyle bir şey varsa lütfen söyle"

"Söylerim olursa" dediğimde "bir de dün Fırat'ı sinir etmişsin. Aslında elinde güzel bir koz varmış. Annem onun zayıf noktası. Böyle kozları kullanabiliriz. Yada direk Fırat'a insanların borçlarını sildirtme." dedi.

"Hepsini Burak mı söyledi?" Dedim şaşkınlıkla.

"Evet. Senin yapman gerekeni o yaptı. Aramasaydım hiç bilmeyecektim" dedi.

"Gören de kırk yıllık arkadaşsınız sanar" dediğimde güldü.
"O kadar yaşım yok. Olsa olsa yirmi beş yıllık olur." Diyip göz kırptı. Bir an gerçekten tanışıyor olabileceklerini düşündüm.

"Gökhan'ın babasının silindi mi borçları bu arada?"diye sorduğumda başını salladı.

"Silindi" dedi yere bakarken. "Teşekkür etmeyeceğim ama" dedi. Aman ne olur et.

"İyi dersler" dedim asansör kapıları açılınca.

"Görüşürüz yarın. Erken gelmeyi unutma. Biraz çalışalım" diyip gözden kayboldu. Aramızın düzelmesine sevinmiştim. Biraz da rahatlamıştım. Özür dilemişti ve benimle konuşmak için çabalamıştı. Ona artık kızgınlığım geçmişti. Dediğini pek kendime yediremesem de...

Telefonumu kantinde hızlıca ayarladıktan sonra Burak'ı aradım. Her zaman otoparkta beklemiyordu beni. Hava da oldukça kötüye dönmüştü. Neredeyse yağmur yağacaktı ve biz terasta otururkenki esinti büyük bir fırtınaya dönüşüyordu.

"Burak nerdesin?" Diye sordum.

"Çıktıysan geliyorum" dedi.

"Evet" diyip kapıya doğru yürüdüm. Arabayı getirir getirmez dışarıya çıkıp koşar adımlarla arabaya bindim.

* YALNIZ KUŞ *        Where stories live. Discover now