altın kafes

117 7 0
                                    

Koşarak odama çıktım. Ege'nin burda olduğu bahçedeki arabadan belliydi. Yine gelmiştim buraya. Duvarlar üzerime üzerime geliyordu. Telefonumu mesaj gelince elime aldım.
Kimden bekliyordum ki mesajı? Annemden mi? Babamdan mı? Atlas'tan mı?
Gratis bile herkesten daha düzenli mesaj atıyordu.
Sinirle telefonun içinden sim kartını çıkarttım. Bu saatten sonra kimseye güvenmeyecektim. Kendi annem babam böyle yaparsa başkaları canıma okurdu. Ama bana ulaşmamaları için her şeyi yapacaktım. Onlar beni sildiyse ben de silecektim hayatımdan. Zaten beni aramayacakları belliydi de neyse.

Kitabı alıp okumaya başladım. Kapı çalınca da umursamadım. Kapıyı kırmadıkları sürece içeri giremezlerdi.
Müzik dinliyor, film izliyor arada kitaba kaldığım yerden devam ediyordum. En garibi de canım o kadar yanmıyordu. Hissizleşmiştim. Ama bu acıya alışmak burda olmayı kabullenmek istemiyordum.

Akşam oluyordu ve acıktığım için çıkmam gerekiyordu artık. Kilidi açıp dışarı adım attığımda merdivenlerde oturan Burak'ı gördüm.

"Saat başı kapıyı çalan sen miydin?" Diye sordum.

"Hayır" dedi ayağa kalkarken. "Farklı kişilerdi"

"Senin ne işin var peki?" Dedim.

"Saçma bir şey yapman kuvvetle muhtemel olduğu için Fırat buraya dikti" dedi.

"Sen de en vukuatlı kişinin yanına verilmişsin" diyip gülümsedim.

"Evet, sayesinde onu düşünmeden bir saniyem bile geçmiyor" diyince duraksayıp kaldım. Ters bir bakış attım ona ve ardından tekrar inmeye devam ettim.  "Yüzünü hemen düşürme" dedi ellerini cebine atıp.

"Düşürmedim" dedim kaşlarımı çatıp. Hiçbir ayrıntıyı kaçırmıyor, çok dikkatliydi.
Mutfağa indiğimde resmen kurt gibi acıktığımı fark ettim. Gün boyu bir şey yememiştim ki.

Asya abla ile bir şeyler hazırlarken "Ege gitti mi?" Diye sordum. Burak telefonuyla uğraşıyordu.

"Çoktan" dedi Asya abla. Merdivenlerden gelen ses beni germeye başlamıştı. Fırat veya Zehra'yı gram göresim yoktu. Bu evi başlarına yıkacaktım eğer canımı yakacakları bir konu olursa.

"Asya akşam yemeği hazır mı?" Zehra daha mutfağa girmeden konuşmaya başlamıştı. Hayret evin içinde o beyaz ayakkabılarını giymeden çorapla dolaşıyordu.

"Evet Zehra hanım sadece salata yapacağım" dedi.

"O ne?" Dedi bizim yaptığımız yemeğe bakıp. Ben de kendime mantı için sos hazırlıyordum.

"Hüzzam hanım için" dedi Asya abla. Dolabın kapağındaki cama yansıyan Burak'a kaydı gözlerim.

"Hüzzam, bizimle yemek yemeyecek misin? Neden farklı bir şey yapıyorsun?" Diye sordu Zehra.

Burak, resmen Zehra'ya kilitlenmişti. Ağzında ağır ağır bir şeyler oynatıyordu.
Zehra'ya da şeytan dök şu kızgın salçayı başından aşağıya diyordu.

"Hüzzam" derken ocağı kapatıyordum.

"Hüzzam onu bırak da akşam misafir gelecek. Bize eşlik etmen gerek" dedi.

"Yo böyle bir şey yapmam gerekmiyor, çekilirsen" dedim.
Elimde mantı tabaklarını tutuyordum. Birisi Burak'ın dı. Asya abla yemeyecekti. Zehra "Hüzzam bırakır mısın şunları?Bizimle yiyeceksin birazdan" dedi. Tam da yolu kapatıyordu. Arkamda da Asya abla vardı. Araya sıkışmıştım.

* YALNIZ KUŞ *        Where stories live. Discover now