Misafir

78 5 0
                                    

Apartman önüne geldiğimizde "aç mısın? Pizza yiyelim mi?" Diye sordu aşağıya inerken. İhsan abi de arabayı park etmişti bizle bir sokak başına.

"Hiç hazır yemeye gerek yok. Ben yemek yapmıştım" dedim.

"Ooo, ne yaptın?" Diye sordu.

"Fırında tavuk ve pilav" dedim.

"Of of. Yanına yoğurt da var mı?" Diye sorunca hayır anlamında kaşlarımı havaya kaldırdım.

"sen eve geç, ben bakkaldan yoğurtla içecek alayım" Diyince Kerem, başımı onaylar anlamında salladım. Uzattığı anahtarını alırken "bizde yiyelim ya taşımayalım hiç senin eve" dediğimde geri çekti elini. Ben de apartmana yöneldim direk.

Yukarı çıkarken bir yandan da anahtarı çıkartıyordum.Kapıyı açıp içeri adım attığımda gözüme masanın üzerindeki meyve suyu kutusu takıldı. Ben içmemiştim. Onun orada olmasına imkan yoktu. Atlas mı gelmişti? İçeride sessizlik vardı ama.

Ayakkabımı çıkartıp elime aldım. Hızlıca ayakkabılığın kapağını açtım ama aynı ayakkabılar vardı. Ben yokken mi gelip gitmişti?

Aklıma eve birisi mi girdi korkusu oluşunca metal ayakkabı çekeceğini aldım elime. Kendimi duvara yapıştırıp içerisine kulak kesildim. Açık kapıdan hemen çıkıp gitmeliydim. Böyle beklememeliydim.İlhan abiye seslenir, eve onunla girerdim. Tam adım atacakken sağımda karartı hissetmemle bütün gücümle elimdeki metal çekeceği havada savurdum. Sert bir şekilde karşımdaki kişiye çarpmıştı. Beynimden milyonlarca düşünce akıyordu. Atlas'ın olmasından da korkmuştum. Ama değildi. Bu yüzden ikinci kez sertçe indirirken istemsizce çığlık atmıştım. Bacağımı adamın karnına doğru savurdum. Üçüncü kez vuracakken çekeceği kavradı.

Korkuyu parmak uçlarıma kadar hissediyordum.
"Yardım edin" diye bağırdım avazım çıktığı kadar. Sesim apartmanda yankılanırken tuttuğum çekçeği çekip savutturdu beni. Yere düşüp sürüklenip mutfak masasına çarpmıştım. Sırtımın acısı nefes almamı engellemişti. Nefes almaya çalışırken "hı hı" diye ses çıkartıyordum. Adamın bana doğru adım attığını fark edince ayağa kalkmaya çalıştım. Ama ben daha nefesimi bile düzenleyemiyordum.

"İşimi zorlaştırma, canın yanmasın" dedi. Sesi kulaklarımdan beynime büyük bir alevle akmıştı.

"Yapma" diye bağırdım bana doğru iyice yaklaşınca. Dışarıya kaçabilme şansım yoktu. O tam kapının ordaydı. Bu yüzden salona doğru koşturmaya karar verdim saniyeler içinde. Masanın kenarından bir adım atıp kaçmaya çalıştım. Eğer Atlas'ın odasına kendimi kilitlersem polisi arardım hızlıca. Bir çok ihtimal beynimin içinde fink atarken adamın arkamdan beni tutmasıyla yere kapaklandım. Dibime çökünce kafa attım. Alnım burnuna çarpmıştı. Adam kanayan burnunu tutarken salona doğru koşturdum. Tekrar arkamdan yakalamıştı. Öyle bir çekmişti ki tişörtüm yırtılmıştı. Koluna doğru vurdurtup kurtulmaya çalıştım. Ama diğer koluyla beni kendine doğru çektirmişti. Tüm gücümle bağırıyordum ve çırpınıyordum. Yere ikimiz birden düşmüştük geriye doğru adam dengesini kaybedince.

Benden önce davranıp beni tutup yere doğru bastırmıştı. Ellerimi tuttuğu için bacağımı başına doğru attırdım. Hem çırpınıyor hem de onun boğazını bacaklarımın arasına almış ittirmeye çalışıyordum. Garip bir şekilde işe yarıyordu. Nihayet ellerimi bırakıp bacağımı tuttu. Çok güçlüydü.
"Seni bir kaç günlüğüne misafir edeceğiz sadece. Neden bu kadar çok sorun çıkartıyorsun?" Diye sorarken aniden beni döndürüp bir kolumu belime doğru ters bir şekilde kıvırdı. Diğer eliyle de başımı yere bastırıyordu. Kalbimin atışını soğuk parkeye yapışmış yanağımda hissederken ağrı giren tuttuğu kolumu direttirmeden beklemeye aldım. Pes etmiştim. Gücüm kalmamıştı.

* YALNIZ KUŞ *        Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz