Bariz Belli Konular

86 7 0
                                    



Atlas yavaş sürse bile yokuş aşağıya gittiğimiz için hızımız artıyordu. Sağ salim kale yolundan aşağıya inmişti neyse ki.

"Gidiyoruz değil mi?" Diye sorunca "tamam madem, gidelim" dedim.

Motor tepesinde baya durmuştuk. İndiğimde "Oh be" dedim. Çok uzakta kalmıştı evi Yiğit'in. Bir avukat olarak çok güzel bir villada oturuyordu. Atlas hoca kapının şifresini girince kapı açıldı. İçeri girdiğimizde "a bak bak ne varmış burda" diyip elimden tuttuğu gibi beni çimenlikte ilerletti. Kiraz ağcının dibinde durduğumuzda yukarı doğru bakıyordu.

"Dalga geçmeyin artık"diyip güldüm.

"Hadi omzuma çık. Çok yukardalar" diyip yere eğildi.

"Nasıl çıkayım? Çıkamam ki" dedim onu bu halde görünce. Omzuna mı çıkacaktım?Heyecandan ölmek demekti bugünki olaydan sonra.

"Hadi. Alışkınsın sen " diyince bacağımı omzundan attım.Diğer bacağımı da atınca ayağa kalktı.

"Düşürme beni" dedim başından tutarken. Beni bacaklarımda tutsa da dengeyi sağlayamıyorum gibi hissediyordum.

"Saçlarımı bozma bak sana yaptırırım yıkayıp" diye çıkıştı.

"Meyve aşkın tutmasaydı o zaman yine" dedim ben de sinirle.

"Çok konuşma da kopar artık." Diyince
"Elimi de tut" dedim. Korkuyordum düşmekten.

"Bacaklarını yeterince sıkı tutuyorum zaten. Tek elinle toplayamazsın" dedi bana karşılık. Ağacın üstlerinden bir kaç tane kiraz kopardım.

"Tamam " dediğimde tekrar yere yavaş yavaş çöktü. Omzundan inince ayağa kalkar kalkmaz duvar dibine doğru ilerledi. Balkonun dibindeki çeşmede kirazları yıkadı elimden alıp.

"Gel " diyip ağzıma bir tane kiraz uzattı. Kendisi de bir tanesini ağzına aldı.

Güneş altında kask beni terletmişti. Saçlarımı tepeme toplayıp topuz yaptım. Ucunu da toka olmadığı için sıkıştırmaya çalıştım saçlarımın arasından geçirip.

"Çok sıcak değil mi?" Diye sordu. Çeşmeyi açıp "yıka istersen elini yüzünü" dedi. Çantamı arkama attırıp çeşmeye eğilip elimi yüzümü yıkadım. Biraz olsun rahatlamıştım.

"Peçete de kalmamış ya" dedim çantamı kurcalayıp. Ben hayatta bu şekilde ıslak duramazdım. Çok rahatsız olurdum.

"Kurur şimdi" dedi bir tane daha kiraz tıkarken ağzıma. Elimle yüzümü silerken "rahatsız oldun sen gel" diyip beni aniden kendine çekip tişörtüyle yüzümü sildi. Bacaklarım heyecanla titrerken gözlerim kararmıştı aniden. Bir anlık heyecan vücudumu alt üst etmişti. Tişörtünü çekip gülümsedi. Mavi gözleriyle ağır ağır bakıyordu. Bu kadar içime işlerken gözleri hiçbir tepki veremiyordum. Karşısında şu yaz gününde tir tir titriyordum.

Atlas hoca ağzıma elindeki tüm kirazları sokmak isteyince bahçede koşuşturmaya başlamıştık. O benden daha hızlı koşturunca hemen yakalanmıştım.

"Yapma yemicem" dediğimde "aç ağzını" dedi o da.

"Sen çok seviyorsun meyveyi sen ye" diyip elinden kurtuldum. Ama beni tekrar yakaladı. Birbirimizi iterken toka olmayan saçlarım dağılmıştı.

"Ne kadar inatçısın"diyip bir koluyla sıkıca sardı.

"Düşerim bırakma" dedim korkuyla. Ondan destek alıyordum ve beni bırakırsa yere düşmem an meselesiydi.

"Bırakır mıyım ben seni" dedi gülümseyip. Bir an bakıp kalmıştım dediği yüzünden ona.
"O ağzını yamultma bana" dedi sonradan. "Ye şunları" diyip ağzıma kirazları doluşturdu. Sonra hafifçe beni doğrultup dengeyle yere basmamı salladı. Yediğim kiraz çekirdeklerini ağzımda tutuyordum. Kapının önüne geldiğimizde "yuttun mu çekirdekleri sen?" Diye sordu bana.

* YALNIZ KUŞ *        Where stories live. Discover now