laf sanatı

115 7 0
                                    

"Atlas"
Duyduğum sesten birisinin ağladığı ve acı hissettiği belliydi.

Kapıya doğru baktığımda Betül'dü bu.
"Noldu?" Dedi Atlas, Betül'ü o halde görünce.
Bize doğru geliyordu ve gözlerinden yolunda gitmeyen bir şeyler olduğu belliydi.

"Noldu Betül? Ne bu halin? Korkutma beni" Diye sordu Atlas. Şaşırdığı, gözlerini kocaman açmasından belliydi. Atlas'ın kollarına yapışmıştı ve zorla ayakta duruyordu. Atlas ise asla kuvvet uygulamadan rahatlıkla onun ayakta durmasına yardımcı oluyordu.

"Atlas ya Aleyna'nın annesi kaza geçirmiş" dedi. Atlas onu az önce oturduğumuz yere oturttu.

"Aleyna nerde?" Diye sordu.

"Hastaneye geçiyor. O kadar kötü geliyordu ki sesi ne yapacağımı ne diyeceğimi şaşırdım" dedi yutkunup. Ben bile kötü hissetmiştim kendimi. Betül'ün böyle bir haber aldığımda bu halde olması normaldi.

"Tamam gidelim yanına" dedi.

"Eşyalarım spor salonunda kaldı. Onları alayım" diyince Betül, "ya sonra alırsın onları." Diye araya girdi hemen Atlas.

"Ama cüzdanım da orda. Bir şey olursa" diyince "Önemliyse ben Atlas hocanın odasına koyabilirim eşyalarını. Eğer istersen tabii" dedim.

"İyi olur" dedi. "Siyah renkli, fermuarı, çizgileri kırmızı olan"

Bunun üzerine Atlas bana cebinden anahtarı uzattı. Gözlerimin içine içine bakıyordu. Nasıl karıştıracaktım şimdi odasını ben? Gözlerimin içine bakmaya devam ederken "çıkarken güvenliğe bırakırsın" dedi. Yüreğim ağzıma gelmişti düşünürken bile.

"Tamam" dediğimde ikisi de çıkacakken odadan "Atlas hocam" diye seslendim.

Arkaya doğru baktı. "Bana da haber verirsiniz" dedim.

"Burak'tan ulaşırım artık" dedi. Ben de çantamı toparlayıp spor salonuna geçtim. İlk defa geliyordum buraya.

İçeriye girdiğimde salon bomboştu zaten. Kenardaki Betül'ün çantasını görünce oraya geçip aldım elime. Asansörle Atlas'ın odasının olduğu kata çıktım.

Çantasını masanın kenarına koyarken odayı karıştırmak geçti yine içimden. Ama bunu ona yapamazdım. Zaten bu kart eğer önemli bir şeyse, Atlas'ın kurs odasında bir şeyler sakladığını düşünmek zor olurdu. Olsa olsa evdedir diye düşündüm.

Aşağıya indim ve güvenliğe anahtarı verdim. "Atlas hocanın odasının anahtarı. Odasına çantayı bıraktım. Onun haberi var zaten. Sizden alır anahtarı" dedim.

Arabaya geçtim direk.
"Seninkiler yine bir arada. Bak" dedi başıyla işaret edip.
"Atlas'ın arkadaşının annesi kaza geçirmiş. Onun yanına gidiyorlar" dedim.

Işıklarda durduğumuzda Atlas ve Betül yanımızda kaldı motorla. Betül nasıl da sarmıştı kollarıyla. Ben onu tutmaya bile çekinirken...

Bizi fark etmemişti sanırım Atlas hoca. Yoksa bakardı. Işık yandığında onlarla bir süre daha yan yana giderken artık ev yoluna girmiştik. Hiç dönmek istemiyordum çünkü Fırat ile karşılaşmak istemiyordum.

"Hüzzam, olabildiğince Atlas'a yakınlaşmaya çalışacaksın. Şimdilik sana güvenmesi önemli" dedi.

"Sonra ne olcak?" Diye sordum.

"Sen şimdilik elinden geldiğince onunla daha fazla vakit geçir. Fırat'ı bir kaç gün oyalamaya çalışalım. " diyince  "Sana güvenmek istiyorum" diye mırıldandım.

"Başka çaren var mı? Atlas'ı satmak istemiyorsun. Ailene zarar gelmesini de. Bir kaç gün kazandırman daha mantıklı hareket etmemizi sağlayacak. " dedi.

* YALNIZ KUŞ *        Where stories live. Discover now