Şok etkisi

91 5 0
                                    

Tekrar ve tekrar aradım annemi. Açmıyordu.
"Telefonunu alabilir miyim?" Dedim. Cebinden çıkartıp uzattığında Atlas'tan gelen bir çok aramayı ekranda gördüm.

"Yalan söylemek istemiyorum tekrar. Bu yüzden açmadım" dediğinde ona doğru baktım. "İyi yapmışsın" diyip annemin telefonunu tuşladım. İlk çalışta açmıştı. Yani benim onca aramalarımı bilerek yanıtlamamıştı.

"Anne beni dinle" diyince "of Hüzzam. Ne var, ne?" Diye sordu.

"Anne bak Fırat beni sizinle tehdit etti. Haberiniz olsun. Söylemiştim zaten ama tekrar hatırlatmak istiyorum çünkü dediğini yapmasından korkuyorum Fırat'ın. Beni vurduysa sizin de canınızı yakıp işin ciddiyetini göstermek isticek. Koruma mı tutuyorsun polise mi avukata mı gidiyorsun hemen git ve durumu anlat anne" Dedim.

"Ya Hüzzam güldürme beni Allah aşkına" dedi alaylı bir gülüşle. "Fırat'ın kim bilir hangi istediğini yapmadın da seni böyle tehdit etti?" Dedi.

"Anne ben sana diyorum ki tehlikedesiniz. Sen kalkmış hala bana o adamı savunuyorsun. Anne hiç mi için sızlamıyor ya? Hiç mi kötü hissetmiyorsun? Vuruldum diyorum sana. Vuruldum. Sizi de vurabilir" dedim. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.

"Üzülüyorum Hüzzam, içim parçalanıyor her arayışında. Ama söyle ne yapabilirim? Kalkıp gelmem bile ne kadar uzun sürer oraya? Her şeyin önü kapalı. Kanıt olarak ne göstereceğim ben. Koruma tutacak maaşım mı var? Paramın yarısı Hümeyra'nın masrafı zaten" Dedi.

"Anne ne oldu da bu kadar çok uzaklaştın benden? Dediklerimin hiç mi önemi yok? Size bir şey olmasından korkuyorum. Sen nasıl oluyor da korkmuyorsun?" Diye sordum. Gücüm çok üzülmüştü. Halim yoktu. Annemin davranışlarının sebebini bilmiyordum. O böyle davranmazdı ki.

"Öğrenirsin. Ağzını kapatıp orada yaşamaya alışacağın gibi. Sesini çıkarmazsan dediğini de yaparsan biz de güvende oluruz.Beni bir daha arama. Kendi derdim bana yetiyor. Babanı ara biraz da çocukça avuntuların için" diyip telefonu kapattı.

"Neden?" Diye sordum Burak'a bakıp. "Biliyor musun sen neden böyle davrandığını? Bir şeyler gizliyor ikisi de. Bilgin var mı?" Diye sordum. Ağrımaya başlamıştı dikiş yerim. Koluma vuruyordu acısı.

"Bilmiyorum. Gerçekten bilmiyorum. Ama babanın Fırat ile geçmişi çok da yeni değil. Hakan her yıl Fırat'ı görmeye geliyormuş. Bunu biliyor muydun?" dedi.

"Ah baba..." dedim korkuyla. "Bilmiyordum. Neden acaba? Ne işi vardı da her yıl geliyordu?" Dedim. Para almak için miydi acaba? Posta posta mı almıştı paraları?

Telefonum çalınca ikimiz de telefonuma doğru baktık. Atlas arıyordu yine. Sesini kapatıp ona doğru baktım konuşmaya devam etmesini isteyen gözlerle. "Ben de Hüseyin'den öğrendim. Laf arasında senin bu eve gelme sebebini bulabilecek sorular soruyordum herkese. Fırat ile ne görüştüklerini bilemez zaten kimse" dedi.

"Of Burak. Atlas bile onlardan daha çok paraladı kendini. Sen bile benim için ölüyordun ya" dedim. Dışarıya doğru baktım. Annem, babam yanımda değildi. Fiziken uzakta oldukları gibi manevi anlamda da uzaklaşmışlardı. Ve ben ilk defa kendimi bu kadar kötü hissetmiştim. Açıkta, boşlukta ve yapayalnız. Tehlikeye açık. Avuçlarımın arasında bir miktar aşk, cehennem içinde onunla mutlu olmaya çalışıyordum. Hiç tanımadığım, hakkında hiçbir şey bilmediğim bir adam beni ölümden kurtarmıştı. Bu böyle olmazdı. Beni öldürmeye çalışan birisinin evinde yaşayamazdım. Korkuyla uyuyamazdım. Güvende hissedemezdim bir kere.

* YALNIZ KUŞ *        Where stories live. Discover now