Bir geçmiş meselesi

93 7 0
                                    

Sabah zorla telefonumun çalma sesine uyandım. Çok fazla uykum vardı fakat reddedince diğer bir arama telefonuma düşüyordu. Bu yüzden telefonu açmaya mecbur kaldım.
Açar açmaz "hadi, hadi kalk" dedi.

"Tamam" diyip telefonu kapattım. Yüzümü yıkadıktan sonra salona geçtim. Kerem'i telefonla konuşurken görünce sessizliğimi koruyarak ona doğru ilerledim.

"Tamam" diyip telefonu kapattı. "Kahvaltıya koş." Dedi bana doğru bakıp sonra gözlerini kapattı.

"Sen gelmiyor musun?" Diye sordum.

"I-ı" diye ses çıkardı gözlerini açmadan. Hala ayılamadığı bes belliydi. O yüzden sessizce evden çıkıp yan tarafa geçtim.
"Hani Kerem" dedi Atlas. Saçları dağınıktı ve çok tatlı gözüküyordu. Ondan bana yayılan yoğun bir ferah koku vardı. Duşa girince hep böyle oluyordu. Belki de teninden dolayı.

"Uyuyor hala" dedim.

"O çok zor uyanır. Ben onu uyandırayım" diyip anahtarı aldı ayakkabılıktan ve yan tarafa geçti. Ben de Yiğit'lere günaydın diyip elimdeki pijamaları odaya bıraktım.

Sonra dördümüz kahvaltı yaptık. Herkes sabahın körü olduğu için ayılma derdindeydi. Yiğit'ler çıkmış, biz de hazırlanmaya başlamıştık. Kurs binasına giderken ikimizin de gözünden uyku akıyordu. "Ya ne yapsak? Kahve mi alsak şurdan?" Dedi sinyal verip arabayı durdurduğunda.

"Olur" dediğimde ikimiz kahveleri alıp arabaya geri döndük. Oturup içmeye vaktimiz yoktu.

"Neyse ayılırız kurs binasına girince soğuktan" dedi. Arabayı park ederken "çok uykum var" dedim.

"Uyuyabildin mi rahat içeriye geçtiğinde?" Diye sordu.

"Evet ama iki saat sonra aradın zaten" dedim arabadan inerken. "Hüzzam şunu da atsana ya" dedi bardağı uzatıp. Ben çöp tenekesine doğru giderken o da kantinin ordan içeriye geçmişti. Tam içeriye yöneldiğimde Eda'yı gördüm bahçede, üzerini değişmiş halde.

"Selam tekrar" diyince Eda, gidip yanına oturdum.

"Selam" dedim. Kantinden Almila ve Deniz de yanımıza gelmişti o anda. Ve sohbet etmeye başlamıştık. Gözlerimi kaptsam uyuyacak gibi hissediyordum. Bu yüzden dersten önce yüzümü yıkamak için yanlarından ayrıldım. Sınıfa geri girerken Atlas'ın elindeki fotokopilere kaydı gözüm. Sonra yerime geçtim.

"Günaydın sınıf" dedi Atlas.

Sınıftan günaydın sesi yükselince elindeki kağıtları Mısra'ya verdi. Elden ele herkes arkaya uzattı kağıtları ve ilk incelemeyi yaptık. Çok neşeli ve hızlı bir şarkıya benziyordu. Kafamda melodisini oluşturduktan sonra denemeye başladım. Aşağı yukarı bir taslağını çıkarmıştım. Benim için bulmaca gibiydi. Notaların ardındaki müziği çözdüğüm an sanki oyun oynarmış gibi tuşlara aktarıyordum. Benim için bu işlem çok kolaydı. Ve gittikçe bu işte daha iyi oluyordum. "Bilmediğim bir yer var" dedim Atlas geçerken yanımdan.

"Oraya geldin mi?" Diye sordu.

"Önce orayı gösterebilir misin?" Dedim. Yanıma oturup bana nasıl olduğunu anlattı. Algım çok açıktı. Hemen öğrenmiştim. O gidince parçayı çıkarmıştım bile. Sadece yarım saat bir parça için yeterli oluyordu.

* YALNIZ KUŞ *        Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu