Barış imzası

143 5 2
                                    

Pencerenin önündeki sandalyeye oturup dışarıyı izlemeye koyuldum. Burak arabaya atlayıp dışarı çıktı. Havuzun ışıklandırılmasından başka gözlerimi oyalayacağım bir yer yoktu artık.

Uykum da hala gelmeyince havuzun kenarına inmeye karar verdim. Tekrar odamdan çıkıp aşağıya indim. Havanın serinliği hoşuma gitmişti. Gündüzlerininin kavurucu sıcaklarından sonra bu his beni mutlu etmişti. Şezlonga uzanıp kulaklığı açtım. Müzik uykumu getirince farkında olmadan uyuya kalmışım. Gözlerimi üzerimde hissettiğim el ile aniden açtım.

"Hüzzam hanım" dedi. Burak'tı başımdaki. Hava yavaş yavaş aydınlanıyordu. Ama bana sanki akşamüzeriymiş gibi bir his uyandırmıştı.

"İçeri geçin isterseniz. Hava serin" diyince cevap bile vermeye halim yoktu. Uyku tatlı bir his gibi sarmıştı beni.

"Hüzzam hanım içeriye geçerseniz daha rahat edersiniz" diye tekrarladı cümlelerini.

"Ben böyle iyiyim. Teşekkür ederim düşüncen için" Diye mırıldandım. Ve boynuma dolanan kulaklığı çıkartıp yan taraftaki şezlonga koydum. Hala müzik çalıyordu. Ama kulağımdan kaçıp bağımsızlıklarını ilan etmişlerdi bile ben uyurken.

İçeri doğru gittiğini görünce şezlongta doğruldum. Uykumu kaçırdığı için ona sövmek istiyordum. Telefonda dolaşmak için yan tarafa eğilmiştim ki Burak elinde battaniye ve yastık ile dışarı çıktı.

"Burda uyumaya kararlıysanız en azından bunları alın" diyip yastığı başımın altına yerleştirip, battaniyeyi de üzerime örttü.

Yan tarafa da kendisi durmaya başlayınca "başımda neden dikiliyorsun?"Diye sordum.

"Evin dışına adım attığınızda başınızdan ayrılmam yasak bu saat itibari ile" diyip ellerini önünde bağladı. Demek dün senli benli konuşurken şu saat itibari ile bizli sizli konuşmaya geçmişti. Hatta dün çatalımdan pasta bile yemişti.

İçerisinin ışığının yanmasıyla ikimiz göz göze geldik. Birisi daha sabahın köründe uyanmıştı. Bahçe kapısı açılırken merak ile kimin çıkacağını bekliyorduk ki Fırat gözüktü. Bu herifin bu saatte ne işi vardı merak ediyordum.

"Sizin ne işiniz var burda?" Diye sordu bize doğru gelirken.

"Uyku tutmadı" dedim uykulu ses tonumla.

"Sen Burak? Bu saatte Hüzzam'ın uyandığını nerden gördün?" diye sordu.

"Dışardan geldim efendim." Dedi. Fırat'ı görünce takındığı haller komiğime gitmişti.

"Nerdeydin? Eve mi gittin diyeceğim ama pek öyle durmuyor"dediğinde "bara gittim efendim" diyince gülümsedim. Fırat'tan bir kızma ifadesi beklerken "ne içtin?" Sorusu geldi.

"Sadece bira içtim efendim" diyince Fırat gülümseyerek Burak'ın omzunu sıktı.
Beni her lafın sonuna efendim eklemesi güldürmeye başlamıştı.

"Siz neden bu saatte uyandınız acaba" diye sordum merakla. Daha gün yeni yeni ağrırken bu enerjisinin nereden geldiğini merak ediyordum.

"Bir yere gideceğim. Bana eşlik etmek ister misin Hüzzam?" Diye sordu.

"Nereye?" Diye sordum. Aslında güzel bir yerse ben de gidebilirdim. Ama sürekli Fırat'ın dizinin dibinde olacağım bir yerse burası pek tercihim olmayacaktı.

"Eski bir dostu ziyaret edeceğim. Şehir dışında ormanlık alanda güzel bir malikanesi var. Ege de gelecek, canın sıkılmaz" diyince hızlıca "olur"diye kabul ettim.

Burak sesli bir şekilde gülünce ona doğru ters ters baktım. Bu gülmesindeki sebep ne diye düşünürken göz göze gelince zorla kendisini durdurdu.

* YALNIZ KUŞ *        Donde viven las historias. Descúbrelo ahora