heyecan

99 4 0
                                    


Odamda yerimde duramazken akşam olmuştu. Eve geldiğimden beri üzerimden onun tişörtünü çıkarmamıştım. Aynadaki yansımama baktım. Bugün hem çok güzel hem de çok karmaşık geçmişti. Kendimi çok garip hissediyordum. Betül'e hem sinir olup hem de acımıştım. Üzülmemiştim ve içim rahattı. Yiğit görüştüğü birisi var demişti. Hatta günler önce Atlas da bardan çıktığımızda Betül'e "yeni birileri hep olur değil mi Betül?" Demişti. Demek ki gerçekten hayatında birisi vardı.

Atlas'a gelirsek, hala onun için deliriyordum. Fakat bir yanım onu tehlikeye attığı için uzak durmaya çalışıyordu.
Duygularım birbirine karışmıştı. Ne düşüneceğimi bilmiyordum. Ne hissedersem dakikasına değişiyordu. Bir aydır herkesten nefret eder olmuştum. Düzen istiyordum, sakinlik istiyordum artık. Dayanacak gücüm kalmıyordu. Beynim hissettiklerimi bastırıyordu. Ve her şey bir gün sığamayacak patlayacaktı.

"Her şey düzelecek"diye mırıldandım kendi kendime. "Yazın sonunda yeni bir okul yeni bir hayat seni bekliyor olcak" diye teselli ettim kendimi. Atlas'ın tişörtünden burnuma dolan koku beni iyice kötü bir hale sokuyordu. Onun yanında olmayı dilerken dışardan bağrış sesleri yükseldi.

Odadan çıkmamam gerekiyordu ama ne olup bittiğini de duymak istiyordum. Ani bir kararla kapıyı açtım. Yavaşça karşıdaki misafir odasına geçtim. Ses çıkarmadan balkon kapısını açıp dikkatlice çıktım balkona. Ön bahçede, kapının hizasında bir çok adam dikiliyordu. Fırat önlerinde bir ileri bir geri hızlı adımlarla yürüyordu. Bir an şimşek çakınca irkildim. Sabahtan beri iç bunaltıcı sıcağın sebebi şimdi belli olmuştu işte. Yağmur yağmaya başladığı için Fırat'ın ne konuştuğunu hiç duyamaz olmuştum. Bağırıp duruyordu habire. Ellerini hızlı hızlı sallıyordu.

Fırat'ın arkasına birisi yanaştı. Dip dibe bir şeyler konuşunca Fırat eve doğru döndü. Beni görme ihtimali düşüktü ama yine de hızlıca evin içine saklandım. Tekrar baktım dışarı bir süre sonra. Eve doğru ilerleyenin Burak olduğunu gördüm. Bu adamlardan çok Burak ile ne konuşmuşlardı merak etmeye başlamıştım.
Telefonumu alıp, Atlas'a mesaj atmak istiyordum. Yağmur altında bir sürü adamın dizili olması bazı işlerin karışacağının açıkça bir göstergesiydi.

Odaya gidip telefonuma baktığımda Atlas "Sakın odadan çıkma" diye mesaj atmıştı. İçimi kaplayan korkuyu sindirmeye çalışırken kapı çaldı.

"Kimsin?" Diye seslendim endişeyle.

"Burak" diyince "gel" dedim. Sanki hiçbir şeyden haberim yokmuş gibi bir hal takınmam gerektiğini düşünüp makyaj masasına ilerledim.

"Hüzzam beş dakikaya çıkmamız gerek. Hadi hazırlan" diyince "bu yağmurda nereye gidiyoruz yine? Akraba ziyareti falansa kaldıracak tahammülüm yok." Dedim. Akraba ziyaretinden ziyade evden uzaklaştırıldığımın farkındaydım bu yüzden böyle davranmıştım. Burak'ın bu meseleden haberi yoktu. Ve bu krizi benim yaşattığımın.

"Fırat'ın kesin emri" diyince "çık o zaman hava çok serin üzerimi değiştireyim" dedim. Amacım Atlas'a sormak için zaman kazanmaktı. "Bu arada su getirir misin dilim damağım kurudu" dedim. Her ihtimale karşı kapı önünde durmaması için aklıma ilk gelen bahaneyi zırvaladım.

"Acele et" diyip odadan çıktı. Kapıyı arkasından açıp merdivenlerden indiğini görünce hızlıca Atlas'ı aradım.

"Fırat beni evden çıkartmak için Burak'a emir vermiş " dedim

"Sadece seni mi çıkartıyor?" Diye sordu.

"Zehra zaten evde değil arkadaşındaydı. Hala gelmedi" dedim.

"Bir saniye" dedi. Arkadan konuşma sesleri geliyordu.

"Tamam evde olman zaten riskli. Bırak seni çıkarsınlar. Bana konumunu aç. Takip ederiz senin nerde olduğunu.Bir mesaj atacağım. Linke tıkla ve okudum onayladım kutucuğuna bas" Dedi Atlas. Dediği gibi yaptım. Yazılardan az çok telefon erişimine izin verilmesi için yapıldığını anlamıştım

* YALNIZ KUŞ *        Where stories live. Discover now