Emrivaki

76 5 0
                                    

Gözlerimi Atlas'ın telefonun çalmasıyla açtım. Çok erken uyuduğumuz için saatin kaç olduğunu tahmin edemiyordum bile. Atlas üzerimden uzanarak telefonu aldı. Uyanıp açasıya kadar çoktan kapanmıştı telefonu.

"Uyu canım sen" diyip üzerimdeki pikeyi tepeme kadar çekti. Saati merak ediyordum çünkü eğer erken bir saatse Betül'lerin yanına çağırma olasılığı yüksekti. Geri aradığı telefondan dışa taşan sesten belliydi bir kızın aradığı.

"Efendim" derken Atlas, ben de kendi telefonuma uzanıp saate baktım. Beşti saat. Sabah olmak üzereydi. Feci şekilde uyumuştuk.

"Yanımda, bir sorun yok. Merak etme" dedi. Benim durumumu mu soruyorlardı acaba diye düşündüm.

"Tamam" dedi ve sonra sesi gelmedi. Kapattığını düşünerek ona baktım. Merakıma yenik düşmüştüm.
"kimmiş?" Diye sordum.

"İşten" dedi.

"Kursa hiç gitmiyorsun. Bu sıralar diğer işin daha yoğun galiba" diye sordum.

"İzin aldım ben. İkisine birden yetişemiyorum." Dedi. Ayağa kalkarken gidecek mi diye düşündüm.

"Gidiyor musun?" Diye sordum.

"Gitmem gerek. Sen de hazırlan da Yiğit'e bırakayım seni" dedi.

"Atlas ben her seferinde Yiğit'le bir araya gelmek istemiyorum" dedim üzerimdeki pikeyi kenarıya itip.

"Hüzzam yalnız bırakamam seni evde" dedi. "Şuanda birisini başına dikecek saatte de değiliz ki ayarlayım şirketten birini" diyip sanki bileğinde saat varmış gibi tuttu kendine doğru.

"Geri dönmen ne kadar sürcek?" Diye sordum. Canım sıkılmıştı yine bu duruma.

"Bir kaç saatimi alır sadece" dedi.

"Gerçekten mi?" Dedim. Bir kaç saat hiç sorun değildi. Ama bir hafta onsuz geçmiyordu.

"Evet." Dedi. "Akşam olmadan dönerim"

"O zaman Kerem..." diye başladığım cümleyi "istemiyorum" diyerek kestirip attırdı.

Üzerime dolaptan elbiseyi alıp geçirdim. Banyoya geçerken o da ayna karşısında saçını yapıyordu.

Dişlerimi fırçalayıp yüzümü yıkadım. Ölü gibi gözükmemi biraz olsun azaltmak için hızlıca rimel sürdüm gözlerime. Lavabo dolabını kapatırken içeriye dalmıştı yine. "Kapıyı kapatmak yeterli değil, kilitlemek de gerekiyor" dedim.
"Tuvalette olmadığın çıkan sesten belli oluyordu" dedi.

"Atlas kapıyı çal" dedim.

"Yahu müsait olmadığını bilsem girer miyim?" Diye sorup çenemi tuttu.  Parfümünü sıkıp "hazır mısın?" Diye sordu. Ona öylece hayran hayran bakıyordum. Ona bakınca içimi mutluluk kaplıyordu çünkü. İnsan doğada kendini nasıl huzurlu hissederse ben de onun yanında öyle huzurlu hissediyordum. Bitmek bilmeyen film gibiydi. İzledikçe izleyesim geliyordu.

"Evet" dedim dakikalar sonra.

"Beni yiyecekmiş gibi bakıyorsun.Belli ki acıktın. Geçerken bir şeyler alırız şimdi" dedi Atlas. Hala aynaya bakıyor ve şimdi de sakallarını düzeltiyordu.

"Dur ya ben bi traş olacağım, sen bekle beni bi beş dakika" dedi Atlas cebinden çıkardığı telefonuna bakıp. Belli ki saate bakmıştı. Kafamı sallayıp yine onu izlemeye koyuldum.

Canım onu istiyordu. Ona dokunmak ona sarılmak ve onu öpmek istiyordum.
"Bana öyle bakmaya devam edersen bu beş dakikayı daha farklı şekilde kullanacağım" diyince kendime yenik düşüp ona sarıldım. O ise kollarını iki yana açmış bana hiç dokunmamıştı. Bu yüzden hızlıca geri çekildim.

* YALNIZ KUŞ *        Where stories live. Discover now