Altın Kafes

269 10 0
                                    

"Erkek arkadaşın mı?" Diye sorunca Kerem, ona doğru baktım. "Hayır sadece bir arkadaş" dedim. Ekran dizime gelecek şekilde telefonu bıraktım.

"Sevgilin var mı peki?" Diye sordu.

Derin bir iç çekip "yok" dedim. Aklıma Atlas gelmişti. Nasıl da özlemiştim onu. Bana gerçekten mutluluk katıyormuş, onu anlamıştım. Resmen Fırat'ın yanından kaçıp onu gördüğümde sinirlerimi rahatlatıyormuş. Oysa sadece kendi hayatını yaşıyordu. Bense izliyordum. Ama en ufak gülümsemesi bile bana yetiyormuş.

"Öyle bir yok dedin ki arkasında bir şey olduğunu düşündürdü" dedi Kerem.

"Dümdüz yok." Dedim gülerek.

"Hoşlandığın birisi mi var?" Diye sorunca ne diyeceğimi açıkçası bilemedim. Var desem arkasını getirir miydi acaba? Nasıl olsa hoşlansam da Atlas hoca imkansızlar kategorisindeydi. Olmayacağını bile bile bu hisleri besliyordum ona. Bu hayranlık mıydı? Yakışıklı bulmak ve onu her an yanında istemek ve onun hissettirdiklerini kana kana içmek... sadece bu düşüncelerim beni aşık mı yapıyordu?

"Yok" dedim. "Senin sevgilin var mı?" Diye sordum.

"Yok" diyince gülümsedim. Sevgilisi olsaydı bu soruyu sormayı bırak benimle yalnız dışarıya çıkmazdı bile.

"Noldu?" Diye sordu ben gülümseyince.

"Hiç. Yani belliydi alacağım cevap o yüzden" dedim. O da anlamıştı ki kaşları kalkıp inmişti havaya.

"Nereye gidiyoruz?" Diye sordum.

"Biraz deniz havası alalım diye düşündüm" dedi sonra bana bakıp "istersen başka bir yere gidebiliriz" diye de ekledi.

"Yo fark etmez bana" dedim gülümseyip. Arabayı kafelerin denize sıfır olduğu yerde durdurdu. Bu taraftaki kafeler sahildeki kafelerden daha lükstü. İkimiz rastgele birisini seçip oturduk.

"Aç mısın?" Diye sordu.

"Biraz" diye mırıldandım.

"Ben de acıkmaya başladım. Bir şeyler yiyelim mi?" Diye sordu menüyü uzatırken. "Olur" diye mırıldanmamın ardından birlikte menüye bakıp yiyecek sipariş ettik. Yemeğimizi yerken bir yandan denizi izliyorduk.

"Daha iyi gözüküyorsun artık" diyip gülümsedi. Ağır ağır ağzını oynatıyordu.

"Evet. İyi geldi" dedim denize doğru bakıp. Denizden esen hava saçlarımı okşadıkça stresim ister istemez azalmıştı.

"Telefon numaran hala bende yok" dedi.

"Tabii vereyim. Diğer sınıfta grup vardı, gerçi orda da ekli değildim ama bu sınıfın da var mı?" Diye sordum. Telefonunu almak için elimi uzattım.

"Orası yarışma grubu ya. Ondan vardır. Bizim gerek olmuyor. Neden ekli değildin?" Dedi. Telefonumu çaldırıp geri uzattım telefonunu.

"Telefon numaramı Mısraya verecektim o ekleyecekti. Her seferinde unuttum ve kaldı" dedim.

"Anladım. Hadi biraz iskelede yürüyelim" diyip hemen ayağa kalktı. Arkasından kalkıp, restoranın iskelesinde yürüyüp en uca geçip oturduk. Ayaklarımı sarkıtsam suya değeceği için ayakkabımı çıkardım. Ve suya bacaklarımı daldırdım.

"Üniversiteye mi gidiyorsun?" Diye sordu.

"Hayır liseden mezun oldum daha bu dönem. Sınav sonucumu bekliyorum" dedim.

"Nasıl geçti?" Diye sordu. "Yani tahmin ettiğim gibi. İstediğim bölüme girerim en azından. Ama hangi üniversite olur bilemem" dedim.

"Nereyi istiyorsun? Hangi şehir? Hangi bölüm?" Diye sordu art arda.

* YALNIZ KUŞ *        Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin